"Evet millet sanırım hepinize söyleme zamanımız geldi ben ve Remus birlikteyiz!"
Yoldaşlık üyeleri ve hatta vaftiz oğlu dahi Tonks ve Remus'u tebrik ederken Sirius Black nefes almakta güçlük çekmeye başlamıştı. 14 yılda değişen şeyler yüzüne çarpma...
Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
"the world was a fire and no one could save me, but you it's strange what desire will make foolish people do that i'd never dreamed that i'd meet somebody like you. ____________________
Chris Isaak - Wicked Game
Yoldaşlığın uzun masası üyelerle doluydu. Kimseden ses çıkmıyordu. Herkes Dumbledore ve Moody’i bekliyordu. Herkes gergin gözüküyordu, yanında oturan Molly’nin birkaç kez omzunu patpatladığını hissetmiş ama eğdiği başını kaldırmamıştı. Siyah bukleleri yüzünü kapattığı için onlara bir kez daha teşekkür etti. Kimse ona baksın istemiyordu.
Remus göreve gideli 3 gün olmuştu ve ilk günün sonunda Sirius’un kalbini endişe ile dolduran o olay gerçekleşmişti. Dumbledore ve Moody evlerine gelmiş ilk ona haber vermişlerdi. Remus’tan haber alamıyorlardı. Plana göre 2 saat başında Moody ve Remus ormanın girişinde buluşup bilgi alışverişi yapacaklardı fakat Remus 10 saati geçik bir süre boyunca gelmeyince Moody alarma geçmişti. Sirius kendini hasta hissediyordu.
Remus’a bir şey olduğu düşüncesi tüm vücudunu alarma geçiyor gibiydi. Kalbi acıyordu. 3 gündür uyumuyordu. Molly’nin zorla yedirdiği bir iki parça çörek hariç bir şey yediğini hatırlamıyordu. Dumbledore bir aptaldı. Yıllar önce problem yaşadığı bir sürü için Remus’u görevlendirmek aptallıktı. Sirius başından beri iç sesini dinlemeli ve Remus’un gitmesine izin vermemeliydi.
Dakikalar süren bekleyiş sonunda Dumbledore ve oldukça gergin görünen bir Moody odaya girmişti. Görevin başı oydu ve başarız olduğu için oldukça sinirliydi. Sirius kadar olamazdı.
‘‘Hepinize geldiğiniz için çok teşekkür ederim. Bildiğiniz üzere 3 gün önce Bay Lupin bir sürüyü gözetlemek için göreve gitmişti. Ne yazık ki beklediğimiz gibi ondan haber alamadık. Ama yaptığımız arama büyüsü sonucu hala aynı ormanda olduğunu öğrendik’’
Rahat bir nefes. Gözleri yanıyordu. Remus hala yaşıyordu. O siktiğimin ormanındaydı. Sulu gözlerini kırparak Dumbledore’un konuşmasını bitirmesini bekledi. Onun aksine, dudakları dümdüz bir çizgi halindeydi. Hasta görünüyordu.
‘‘Bu güzel bir haber tabiki. Ama Bay Lupin’in bize ulaşamama sebebinin esir olarak tutulduğunu düşünmemiz. Ormanda belli bir noktaya kadar gidebiliyoruz. Belli bir yerden sonra, barikat gibi bir duvar örülmüş. Bazılarınız bunu Hogwarts’taki koruma duvarı gibi düşünebilir. Ama bu duvar sadece yapan kişinin kendi türünü kabul ediyor. Sıradan bir büyücü veya cadı giremez. Alastor ile bozmak için uğraşıyoruz. Fakat güçlü bir büyü ve birkaç desteğe ihtiyacımız var. Toplantıdan sonra 5 gönüllü üye ile gideceğiz’’