1.9

23 4 0
                                    

Felix bağırarak saklanmamızı söyledi. Ne olduğunu biraz geç anladıysam da sonra onu gördüm: Alçaktan uçan uğursuz, siyah, devasa bir yusufçuk gibi savanın üstünde süzülüyordu. Pervanesinin sesini ancak duymuştum.

Henüz bizi görmemiş olmalı ki aynı rotada bir ileri bir geri gidip geliyordu ama hemen saklanmazsak görülmemiz kaçınılmazdı. Etrafımızı saran ağaçların ve çalıların çoğu yapraksız olduğundan, saklanacak yerimiz yoktu. Helikopter o kadar alçaktan uçuyordu ki bitkilerin arasına gizlensek bile içindekilerin bizi görmemesi imkânsızdı.

Diğerleri beni soru yağmuruna tutarken bir o yana bir bu yana koşturup saklanacak bir yer bulmaya çalışarak telaşla etrafıma bakınıyordum.

"Ne yapacağız?"

"Koşalım mı?"

"Jeongin! Yaklaşıyor!"

Ayaklarım, cevabı beynimden önce buldu. Birine ayağım takılıp dört ayak üstünde içine düşene kadar, bulunduğumuz yerde birbirine bağlı bir çukur ağı olduğunu fark etmemiştim. Tepemizdeki tehlike ile altımızdaki tehlikeyi kıyaslarken çukura bakakaldım. Hangisinin bizi öldürme ihtimalinin daha yüksek olduğunu hesaplamam bir saniyemi aldı.

"Buraya gelin," diye bağırıdm elimle işaret ederek. "Bu deliklere saklanabiliriz."

Onlar da tedirgin bakışlarla gözlerini çukurlara dikti.

"Oraya nasıl sığacağız?" diye sordu Seungmin iyi bir noktaya değinerek.

"Girişi biraz dar ama aşağıya doğru sürünürseniz daha büyük bir boşluk bulacaksınız..."

Helikopterin sesi benim sesimi bastırmaya başladı. "Boş verin! Vakit kalmadı!"

Harekete geçen ilk kişi Hyunjin oldu. "Umarım ne yaptığını biliyorsundur," dedi. Hyunjin deliğin önüne çömelince elimi kaldırdım.

"Bekle." Deliğin çevresindeki toprağı elimle yoklayınca ka- rıncayiyen izlerini, kirpi dikenlerinden kalan şerit halindeki izleri ve afrika domuzunun ayak izlerini fark ettim.

Gözünü yaklaşan helikopterden ayırmadan ağırlığını bir sağ ayağına bir sol ayağına veren Hyunjin, "Acele et..." diye homurdandı.

Bu delikleri karıncayiyenler kazsa da pek çok hayvan saklanmak için kullanırdı. İçeride bir canlı olup olmadığını kontrol etmeden deliğe girmek, belaya davetiye çıkarmaktı. Üç metre derine indikten sonra kızgın bir anne domuzla burun buruna gelip kapana kısılmamızı istemiyordum. Tüm izlerin hem içeri girdiğinden hem de dışarı çıktığından emin olunca deliğin boş

olduğunu anlayıp geri çekildim.

"Tehlike yok. Acele edin."

Hyunjin derin bir nefes alıp yalpalayarak deliğe indi. Yaraları canını yaksa da şikâyet etmedi.

Hyunjin'in deliğe girip kaybolunca diğerlerine döndüm. "Her yerde delikler var. Hepsini kontrol edemem, o yüzden sizin bakmanız gerek. İçeri giren ama dışarı çıkmayan izlere bakın. Dışarı çıkmayan iz varsa delikte bir hayvan var demektir"

"Kumdaki birkaç ize bakarak bunu anlayamam!" diye iritaz etti Felix. "Sen baksana."

Telaşla helikoptere baktım. Giderek yaklaşıyordu ve tepemize gelmesine bir dakikadan az kalmıştı. Bundan sonra hiç şansımız kalmayacaktı.

"Seungmin, sen izleri okuyabilir misin?"

Kararsızca başını salladı. "Sanırım."

"Tamam. Minho'yu al git. Ben Felix ve Changbin'i alırım."

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Oct 15 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

Kalahri | HyuninHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin