1. bölüm

2.7K 65 2
                                    

merhaba ben gazal bu gün yine her sabah olduğu gibi çeşme başına anamla su alamaya gidicektik tam kapıdan çıkarken en yakın arkadaşım aysel nefes nefese yanımıza yetişti.

"kız bu ne hal eşek mi kovaladı"

"yok ayşe teyzem ben gazala geldim beraber çeşmeye gidelim diye sen yorulma biz anamla aldık seni anam çaya bekliyor bende gazala su cekmeye gideyim dedim"

"e iyi madem bana baka kız orda burda oyalanma'dan doğruca eve hayde"

"tamam ana"

ayşe kadın komşusuna giderken aysel ile yola koyuladuk
keşme başına kızlarla su sırasına beklerken her zaman ki gibi sultan cadısı da arkamdan laf carpıyordu

"Ay kızlar bu gün kimi gördüm biliyor musunuz arslanoğlu'nun yeni ağasını adam bir yakışıklı ki sorma acep kimle evetirler onu ah ah"

amacı duyduklarını doğrulamatı.

aysel dayanır mı koyar lafı tabi

"seni almayacağı kesin ya ay ağanın işi gücü yoktu sana bakacak ha hay allah iyiliğini versin güldürdün beni"

" kimi alacakya bu calı süpürgesini mi alacak"

heh benfe diyorum neden bana hala gelmedi konu

"sultan git başımdan ağa da senin olsun ata da benden uzak dur"

"ya ne demesin o yüzden mi ağa babası senin babanla kahvede ikinizi konuşyorlar"

o an beynimden vurulmuşa döndüm ne diyor bu kız hiç düşünmeden elimi saçına attım

"bana bak sultan yolarım seni parçalarım seni"

"ah bırak saçımı manyak bana değil gidip babana soracan hesah mı değil mi seni derede su doldururken görmüş babasına demiş. babam duydu anamla konuşurken duydum bende"

hırsla bıraktım saçlarını bıraktım bidonları elime aldım aysele koyulduk yola biliyordum başıma bir şey geleceğini baba bir haftadır dövmemişti beni göz yaşlarım eve kadar durduramadım aysel kendi evine gidince anam eve geldi odama daldı.

"kız sen sultanımı yoldun!"

"anne babam beni vercek mi ana nolur yalan de nolur"

ayşe elindeki yazmayı ağzına kapatıp.

"lele şuna bak bulmuş yağlı kapıyı daha ne istersin he başima bela mısın sen elbet baban bir gün verecedi seni birine ağa karısı olacan daha ne istersin! bana bak yolarım o sarı saçları delirtme beni ağlamayı da kes baban seni isteyecekler diye dövmüyor seni edebinle evlenecen babası, babana  haber gönderdi yarın awir ağaya seni isteyecekler"

annem odadan çıkınca yatağıma girip sabahın ilk saatlerine kadar ağladım sonra uyumuşum.

sabah annem ve babamın sesiyle uyandım evi inletiyorlardı adeta.

" bana bak senin o kızın bu gün bir sorun çıkar mayacak ha olursa öyle bir şey veririm benim yaşım da birine kuma gider hayde hazırlınızı yapın yeter gayrı güzeli dilere düşmüş beni gören gazaldan bahseder "

annem odama geldi.

"kız kalk hazırlan hayde"

"tamam anne"

hazırlanmaya başladım annem de teyzelerimle börek tatlı yapıyordu.

üzerime yeşil bir elbise giyindim gözlerimin rengini ortaya çıkaracak sade bir makyaj yaptım.

yatakta oturup kitap okumaya başladım babam kızardı ama aysel gizli gizli getirirdi bana saat nasıl geçti anlamadım bile annem odaya gelip.

"misafirler geldi hayde in aşa güler yüzlü ol babanı delirtme"

"tamam"

kaderime razı gelmiştim artık babamı da kızdırmak istemiyordum aşa indim annem kapıyı açmamı istedi.
içeriye ilk yaşlı bir adam girdi daha sonra aynı yaşlarda bir kadın daha sonra kaynanam ve onun eşi olduğu tahminetim kişi girdi kayınvalidem süzdü şöyle bir gelişi hüzel yüzünde memnun olmuş bir edeyla girdi iceriye arkalarından bir kaç kişi daha geldi.

en son awir ağa geniş omuzlarıyla muhtemelen 1.90 boyu ile kapıdan sığamadı ilk siyah saçları aynı saçları gibi gözleriyle beni buldu ifadesiz gözlerle baktı bana biraz daha yaklaşıp tam karşım da durdu elindeki beyaz güleri bana uzatı.

"Hoş geldiniz"

"hoş buldum"

beni baştan aşağıya süzüdü anında kaşları çatıldı dişlerini sıkarak konuşuyordu benimle.

"bu nasıl elbise memelerin orta da!"

şu an yerin yedi kat dibinde olsam bu kadar utanmazdım başımı aşağıya eyip.

"şey ben sevdiğim için giydim istemezseniz bir daha giymem"

"oranı buranı ortaya çıkaran kıyafet istemem"

yanımdan hızla geçip içeriye salona geçti ben de peşinden salona girince annem bana

"kızım hayde kahveleri yap"

aysel'le mutfakta kahveleri yapıpdağıtık kahveleri misafirlerden başlayıp büyüklerin kahvelerini verip en son awir ağaya verdim önünde eğilince kısık sesle özleri önce gözlerime sonra göğüslerime kaydı etrafını kontrol edip kısık sesle

"Hasbinallah bu gece bir olay çıkmasın istiyorsan daha fazla eğilip durma beni delirtme"

kahvesini alır almaz hemen doğruldum çok korkunç duruyordu zaten genç 17 yaşım da bu adama gelin gidiyorum bir de sinirlendirmeye niyetim yoktu.

annemin yanında ki sandalyeye oturdum herkes kahvelerden birer yudum alınca awir ağanın dedesi cavir ağa söze girdi.

"sebebei ziyaretimiz beli hüseyin allahın emri peygamber efendimizin
kavli ile kızımız gazalı torunum awir'ime isterim"

dedem'den istemişlerdi beni ama dedem annem babamın aksine beni çok severdi dedemin sorusuyla herkes bana bakmaya başladı bu gece ilk defa kafamı kaldırmıştım sanırım bu durumu karşımdaki insanları çok hoşuna gitmişti.

"kızım sen ister misin evlenmeyi"

sustum hayır dersem babam dediğini yapar verir beni yaşlı birine kuma olmak istemiyorum.

"sen nasıl uygun görürsen dede"

eğer istiyorsak bizim buralar da sessiz kalman yeterli oluyormuş eğdim başımı aşağıya.

"verdim o vakit hayırlı olsun"

herkes ayağa kalktı aysel nişan tepsisini aldı eline bende ortaya awir ağanın yanına yanaştım kimsenin kafamı kaldırıp bakmadım birinin yüzüne bakarsam ağardım ama onlar bunu sesiz edepli oluşumdan sanıyorlardı ama ben birinin gözünün içine bakarsam kesin alardım. 

dedem yüzükleri taktı.

dualar edilip kesildi kurdeleler

"hayırlı olsun"

herkesin elini öptük tek tek daha sonra awir ağayla yüz yüze geldik ceketinin cebinden bir yüzük kutusu çıkartı yüzü kutusundan çıkartı elimi tutu yüzü taktı hayatım da gördüğüm en güzel yüzük olabilirdi yüzüm de aptal bir sırıtış vardı kafamı kaldırıp yüzüne baktım hoşuna gitmiş olmalı ki gülüyordu.

yaklaştı anlımı öptü bu sen benim alın yazımsın demek kendini benim ömrüme yazdı.

herkes tek tek takı takmaya başladı kaynanam bilezikleri , kolye , altın yüzük ve küpe taktı kardeşleri de iki veya üç bilezik taktılar herkes yerlerine oturuna cavir ağa lafa girdi.

"bilirsin hasat başlar önümüzdeki ay düğünü edek derim böyle hayırlı işler bekletilmeye gelmez"

dedem biraz düşündü babamlada biraz bakıştı.

"doğru dersin olsun o vakit hayırlı olsun"

SEVGİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin