Bir kurşun atılmasını beklerken birden fazla kurşun sesi gelmeye başlayınca tim anında yerlerini almıştı. Beni yakalamak üzere olup yakalayamadığı için sinirlerinin ayağa kalktığından emin olduğum Yüzbaşı’nın sinirli nefeslerini duyduğumda buz kesildim.
Bunun etkisini sonra atlatmak üzere bir kenara bıraktığımda adamların ne yönde olduğuna baktım.
Bir yandan ise kafamı oynatmaya korkuyordum çünkü Yüzbaşı ve Aybars arada sırada arkalarına bakıp olduğumuz yebirisinin olup olmadığına bakıyorlardı.Bu yüzden kafamı oynatmak yerine gözlerim ile etrafı kolaçan etmeye başladım.
Adamlar sağ tarafta çalılıkların arasında saklanıyorlardı. Aslında çalılıkların arasından kurşunlar çok rahat bir şekilde geçebilirdi ve adamları kolaylıkla indirebilirdik ama bizi öyle bir kurşun yağmuruna tutuyorlardı ki kafamızı çıkartamıyorduk.“Tutku, yakalandınız mı ve iyi misiniz? Adamlar nefes almadan kurşun yağdırıyorlar.” Kulağımdaki telsizden gelen Dora’nın sesi ile etrafıma bir kere daha göz atıp cevap vermek için telsizin düğmesine dokundum.
“Biz iyiyiz ama bu adamlar önlemli gelmişlerdir. Kurşunları bitecek gibi durmuyor. Biz buradan müdahale edemiyoruz. Senin onları bir şekilde etkisiz hale getirmen lazım.”
Buradan ne bizim ne de timin müdahale etmesi mümkün değildi. Acımasızca yağdırdıkları kurşunlarından dolayı kafamızı kaldırmamız mümkün olmuyordu.
“Benim bir planım var. Siz biraz daha sabredin. Sadece şimdi dediğinde kendinizi koruyun.” Dora’nın ne yapacağı hakkında hiçbir fikrim yokken bir fikri olup olmadığını anlamak için Bora’ya baktım.
Onunda Dora’nın ne yapacağı hakkında bir bilgisi olmadığını görünce içimdeki merak daha da büyümüştü.
“Şimdi!”
Bir anda yükselen patlama sesi ile yer sallandı ve dengemi kaybedip yere düştüm. Hiç beklemediğim bir anda gerçekleşen ve anlık olarak geçekleşen patlama herkesi şoka uğratmıştı.
Kulaklarım uğuldamaya başladığında ellerimle kulaklarımı kapattım. O an kendimi bir hiçliğim ortasındaymışım gibi hissetmiştim. Her şeyi ile bir hiçliğin ortasındaymışım gibi hissetmiştim. Çok kötüydü. Kendimi bir hiçliğin ortasında gibi hissetmek gerçekten çok kötü ve berbattı.
Bağırdım, beni birisinin duyma umudu ile tüm gücüm ile bağırdım. Ama sesimi kimse duymuyordu hatta belki sesim bile çıkmıyordu. Sanki hiçlik benim çığlıklarımı yutuyordu. Beni kimsenin duymamasını istediği için o hiçlik beni çığlıklarımı yutuyordu.
Ellerimi kulaklarımdan çektiğimde kulaklarımın uğuldamadığını fark ettim ve olduğum yerde etrafıma baktım.
Yerimizi fark ettirmeden gitmemiz gerekiyordu. Bora’ya baktığımda onun da bana baktığını fark etmiştim.Ona hemen gitmemiz gerektiğini belirten bir işaret yaptığımda ikimiz de olduğumuz yerden fırlayıp tüm hızımız ile koşmaya başladık. Etraftaki dumandan dolayı bir şey göremiyordum ama ormanın sol tarafından dolanıp çıkarsak arabaya daha kısa bir zamanda gidebileceğimizi biliyordum.
Etrafa yayılan duman adata bir sis gibi dururken beynimin içindeki ışıkların kapandığını hissettim. Denizin dalgalarının beni sürüklediğini hissettim. Sürüklenirken boğuluyormuş gibi hissediyordum, denizin güçlü dalgalarının beni sürüklemek yerine içine çekiyormuş gibi hissediyorum ama aslında öyle değildi.
Neden böyle hissediyordum hiçbir bilgim yoktu ama bu benim nefeslerimi yavaşlatıyordu, vücudumu titretiyordu ve hareketlerimi kısıtlıyordu. Koşuşum yavaşladığında içimde boğulduğum denizin dalgaları beni daha güçlü sürüklediğini hissettim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KARANLIĞIN İÇİNDEKİ AYDINLIK
AçãoLise zamanlarında ağır zorbalığa uğrayan Tutku gizli bir polis ajanı olur. Bazı zamanlar sadece polislerin verdiği ama bazı zamanlar ise askerlerin ve polislerin ortak olarak verdiği görevleri yapıyordur. Bu görevleri suçluları daha kolay ve hızlı y...