24. enselenen kedi

452 74 66
                                    

Çok uzun zaman oldu biliyorum ama hayatım olması gerekenden daha yoğun ve kurgu yazma isteği yok. Yine de bu fici bitirmemezlik etmemeye çalışacağım.

ficlerimi okuyanlar bilir, karakterlerim hep bipolardır. Ama aslında bipolar değiller, sadece iç dünyaları o kadar karışık ki yazıp yansıtamıyorum. Bu yüzden her şey bir anda oluyor gibi gözüküyor. Neyse, bipolar olduğunu düşüneceğiniz bir jis görmek ister misiniz?

Hayır deseniz bile eminim ki istersiniz.

İyi okumalar oy ve yorum lütfen 🍯

---

Girişte arkadaşını bekleyen oğlan ayağını yere vurarak telefonunun ekranına bakıyor, bir yandan kendi kendine konuşuyordu.

"Hadi be lixie." Yanaklarını şişirip oflamış, telefonunu cebine atıp sırtını duvara yaslamıştı. Gözlerini birkaç saniye kapatıp içine derin bir nefes çekmişti. Şu anda okulda fazla kişi yoktu ve ortam sessizdi. Fakat burnuna tanıdık, mayhoş bir parfüm kokusu dolduğunda gözlerini yavaşça açmıştı. Göz bebeklerini yana doğru yatırdığında tahmin edebildiği tabloyla karşılaşmıştı.

Jisung, kolunda çantasıyla birlikte Minho'nun önünde dikilmiş, suratına bakıyordu. Minho o an ne diyeceğini bilememiş, sadece yutkunarak adem elmasını hareket ettirmeyi becerebilmişti.

Jisung, Minho'nun yanından geçerek erkek tuvaletinin kapısını açmış ve sertçe itmişti. Birkaç adım geri atıp eliyle içeriyi gösterdi;

"Geç. Konuşacağız."

--
--
--

Birkaç dakikadır tuvaletteydiler ve Jisung bu süre boyunca hiç ses çıkarmadı, Minho konuşmaya çalıştığında onu baskılayıp susturdu ve sorular sormaya başladı. Minho kendini sorguda gibi hissederken utançtan ve yaşanmışlıklardan dolayı Jisung'u üstelemiyordu. Jisung kolundaki çantasını sıkıca tutup kısık sesle konuştu;

"Ne zamandan beri böylesin?" Minho onun suratına öylece bakmış, endişelenir bir hal almıştı. Jisung hem gergin hem de nefes nefeseydi.

"Nasıl? Ne anlamda?" Jisung elini saçına götürüp geriye doğru yatırmış, derin bir iç çekip Minho'nun gözleri içine bakmıştı. Ses tonu soğuktu ve ciddiydi, bu Minho'yu ister istemez gerdiğinde Jisung onun bu durumunu fark etmiş olmalı ki ses tonunu biraz olsun yumuşatmıştı. Elindeki çantasını bir kenara atıp kollarını önünde birleştirmişti.

"Ne zamandan beri eşcinselsin?" Minho'nun kaşları kalkarken içten içe kendini kemirdi. Jisung'un dediği direkt olarak moralini bozmuş ve sinir etmişti.

"Bana saçma sorular sorma. Sonradan olan bir şey değil." Jisung elini kaldırıp parmağıyla Minho'yu bir çocuk gibi uyarmıştı.

"Kes sesini ve cevap ver. En azından ne zaman fark ettiğini söyle." Minho onun işaret parmağına bakmış, ardından elini itelemişti.

"Bunu öğrenmek ne işine yarayacak?" Jisung dilini ağzının içinde çevirirken Minho onun neden bu kadar gergin olduğunu düşünmeye başladı. Jisung, ceketinin önünü açıp tişörtünü çekiştirmiş, vücuduna basan sıcak ısıdan kurtulmaya çalışmıştı.

"Kafayı yememe az kaldı. Eğer bir şey söylemezsen kendi kendime çözmem gerekecek." Kendini bıraktığında Minho'ya dönmüş, onun sıkı ellerine bakmıştı. Minho çantasını iyice sıkmış bir şekilde kapıya bakıyordu.

"Şu an garip davranıyorsun." Jisung birkaç adım oğlanın önüne yaklaşmıştı. Aklındaki karışıklık gözlerinin içinde dalgalanan kahve okyanustan belli oluyordu. Işık çarptıkça gözleri parlıyor fakat kararsızlığı ile baskılanıp derin bir çukura dönüşüyordu. Okuması, görmesi zordu. Anlamlandırması zordu çünkü gözleri zihnindeki belirsizlikleri yansıtıyordu, kendisinin bile çözemediği belirsizlikleri.

Like U Boy //minsungHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin