𝟏

541 60 58
                                    


İsmail şirketin otoparkına girdiğinde küfürlerini sıralamaya başlamıştı bile. Aynı gün içerisinde kötü olan her şey neden üst üste gelirdi ki?

Dün gece her zamankinden fazla içip sızdığından uyanması gereken saatte uyanamamış ve sabahki toplantıyı da kaçırmıştı.

Sabah ayılmak için yaptığı kahve içemeden dökülmüş, evden çıkmadan hemen önce de ayak serçe parmağını köşeye çarpmıştı.

Şimdi de kendisinin park yeri olarak bilinen alana başka biri arabasını çoktan park etmişti ve ilk defa bu arabayı gördüğünden sahibini de bilmiyordu. Yani bu kimse hangi gerizekalıysa arayıp gel şu siktiğimin arabasını çek de diyemiyordu.

Bütün bu olanlar daha kötü bir habere hazırlık aşaması falan mıydı acaba?

Çalışanların çoğunluğunun belirli bir park yeri olduğundan ve İsmail hiçbirini bilmediğinden görevliyi arayıp kontrol etmesini rica etti. Bu kadar basit bir işlem bile dakikalar sürmüş ve neredeyse patlayacak noktaya geldiğinde neyseki boş olan yerlerden birinin numarası mesaj olarak atılmıştı.

Arabasını park ettikten sonra kendi yerini gasp edene söve söve odasının olduğu kata vardı. Varana kadar da "Günaydın İsmail bey." diyen herkese sahte bir gülümseme ile karşılık verdi.

Odasına girdiği gibi koltuklardan birine attı kendini. Biraz soluklanmaya ihtiyacı vardı.

Gözlerini kapatıp odanın sessizliğinin tadını çıkaracaktı ki kapının çalınmadan pat diye açılmasıyla gelen kişinin kim olduğunu bildiğinden saydırmaya başladı. "Orospu çocuğu Mert kapısız evden mi geldin lan amına koyayım kafam sikilmiş zaten burda yatakta kocanı mı basıyorsun göt herif‽"

"Kanka sakin amına koyayım ceddimizi siktin iki dakkada." Mert Hakan kendini yanına bırakarak konuştuğunda gözlerini açıp tabiri caizse ateş dolu bakışlarını yollamaya başladı.

Mert Hakan kendisine kırmızı görmüş boğa gibi bakan arkadaşına göz devirdi. "Tamam İsmail anamızı belleyeceksin de çek şu kem bakışlarını üzerimden lan."

İsmail pes eder gibi kafasını iki yana salladı. Ne yaparsa yapsın en yakın arkadaşının boktan huylarını değiştiremezdi.

"Sabahtan beri başıma gelmeyen kalmadı sinirimi senden çıkarmayayım Mert."

"Çıkarmamış kadar oldun abicim sağ ol."

İsmail umursamazca tekrardan kafasını koltuğa yaslayıp gözlerini kapatmıştı ki dürtülmesiyle bu planı bozuldu. "Hala yatmaya çalışıyor mal herif ben buraya boşa mı geldim? Baban seni odasına çağırıyor acilinden."

Seslice ofladı. "Toplantı için haşlayacak kesin. Kafamı sikeyim ne diye dün o kadar içtim ki. Sunacak bahane bul Mert gözünü seveyim."

Mert Hakan destek olurmuş gibi elini omzuna attı. Ses tonundaki alay fazlasıyla belli oluyordu. "Aynen kanka gözümü seversin hadi yaylan bakalım şöyle ben de bi uzanayım fırsatını bulmuşken beş dakika."

İsmail ayaklanırken Mert'in ayağına yanlışlıkla olmadığını belli edercesine uzun süre bastığında bacağına tekmeyi de yedi elbet. Fakat arkadaşının ayakkabısına basılmasına duyduğu nefret şu an hissettiği acıdan fazlaydı ve bunu bilmek hafif olan sızısını geçirmişti bile.

"Lan şerefsiz ayağımı da ayakkabımı da siktin. Yenisini alacaksın bana yarına."

"Yenisi köpeğin olsun."

İsmail yüzünde yeni yer edinmiş şerefsiz sırıtışıyla odasından çıkacaktı ki Mert'in sesiyle durdu. "Bu arada toplantıdan çok başka bir mesele için çağırıyordur."

"Başka mesele?" Hatırlamadığı yanlış bir şey falan mı yapmıştı? Gerçi bu pek mümkün değildi. İsmail'in bazen işe geç kalmak dışında yaptığı yanlış şeyler çok nadir görülürdü çünkü.

Mert de onun bu sorgular halini cevapsız bırakmadı elbet. "Bir hata falan yaptığından değil oğlum sakin ol. Diğer ortağın oğlu Barış Alper yurt dışından gelmiş onun içindir muhtemelen. Siz zaten tanışıyormuşsunuz. Kasman gereken bir şey yok rahat ol lan."

Duyduğu kişiyle açmak için tuttuğu kapı kulbundan eli kaydı yavaşça. Başı döndü. Bacaklarındaki gücün çekildiğini yere yığılacak gibi olduğunu hissetti İsmail. İnanmadı. İnanmak istemedi.

Yanlış anlamış olmak yanlış duymak istedi. O olmasın diye dua etti. Yüzünün rengi soldu. Gözlerini birkaç saniye kapatıp açtı ama hiçbir şey değişmedi.

Sadece ismini duymak, varlığının burda, aynı çatı altında, olduğunu bilmek mi onu bu hale getirmişti? Acziyetine ağlamak istedi. Sahi bu acizlik miydi?

Mert Hakan gözleri önünde an be an ruh hali değişen adamdan bir şey anlamadı önce. Ne kadar sorsa da sanki kendisini duymuyor gibiydi, cevap vermiyordu.

Sonra birden hatırladı. Üç yıl önce yolları bir çilingir sofrasında kesiştiğinde İsmail'in mahvolmuş bir halde anlattıklarını hatırladı.

"Hassiktir! Seni terk eden Barış bu Barış mıydı lan? Orospu çocuğu."







--------------------

Neyimize güvendik bilmem ama bismillah dedik bir yola girdik bakalım🤸🏼‍♀️✍🏻

Yanımda olunnn👉🏻👈🏻🥺💞

!!! Kitap enemies to lovers gibi bir şey olduğundan acaba diyorum yan çift olarak 'Mert Hakan-İcardi' de yapsam mı🙊 cidden şu ship kadar enemies to lovers aura taşıyan başka ship yok🤏🏻 eğer istenirse böyle bir şeye de girişmeye çalışırız istenmezse de hiç ellemeyiz bile🙌🏻 fikirleriniz benim için önemli isteyip istemediğinizi belirtin lütfen🖤

ortakᵇᵃⁱˢᵐHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin