5

395 102 106
                                    


*

İnsanın uzun uzun sustuğu zamanlar gelir derler zaman zaman.

En yakınında olan insana bile yabancılaştığı, yabancılardan ölesiye kaçtığı, içindeki acı okyanusunu bastıra bastıra sonunda kendi içinde boğulduğu, sayfalar doldurabilecekken tek kelime bile edemediği zamanlar gelir.

Böyle durumlarda sorunlarını çözmek için çok geçtir. Yalnızca onlardan kaçmanın yolunu arar, bulduğunda bununla övünürsün.

Elbette sorunları çözmek herkesin tavsiyesi olacaktır, ama ya çözülmeyen sorunlar?

Çözülmeyen, çaresi olmayan açmaz sorunlardan kaçmaktan başka çaresi olur mu insanın?

*

Jisung akşam kocaman bir neşeyle geldi eve. Marketten aldığı üç beş parçayı neşeyle abisinin önüne götürüp açtı.

"Senin sevdiğin cipslerden aldım." Diye başladı tek tek aldıklarını göstermeye. "Bu çikolata yeni çıkmış, beraber deneriz diye aldım. Akşam yaparız diye sıcak çikolata bile aldım!"

Jisung'un neşesine Felix acılı bir tebessüm vermişti.

Büyük olan oydu. Kardeşiyle layığı gibi ilgilenip onun neşesini yükselten o olmalıydı. Oysa kendisine yetecek kadar bile neşesi yoktu ki, Felix'in hiç neşesi yoktu.

Elbette dünyanın tüm hevesiyle konuşan kardeşinin hevesini de kursağına tıkamazdı.

Sahte bir gülücük takındı, yalan maskesini suratına astı.

"Sıcak çikolata içelim!" Dedi neşeyle.

"Hemen yapayım mı? Yemek yediniz mi?"

İki oğlunu sabırla, tebessümle dinleyen anneleri araya girdi. "Yemekler pişmek üzere. Beraber yiyip sonrasında sıcak çikolatalarımızı yaparız."

Kardeşler gülümseyerek onayladılar.

Jisung sofrayı kurma işinde annesine yardım ederken Felix de yine her zamanki camının önünde oturup güneşin batışını, sokaktaki kalabalığın yavaş yavaş evlerine çekilişini izliyordu.

*

Yemekten sonra Jisung söylediği gibi sıcak çikolataları hazırladı, üçü salonda oturdular.

Felix ve annesi sohbet ederken Jisung başını telefondan kaldırmıyordu.

Ve elbette bu diğerlerinin dikkatini çekti.

Gülerek söze giren annesi oldu. "Minik sincabımızı bu aralar epey meşgul eden bir şeyler var."

"Ha ne?" Jisung şaşkınca kafasını kaldırdı ama hemen kendisine geldi. "Ya anne demesene öyle!"

"Ay ben ne dedim ki şimdi?"

"Yok bir şey."

Jisung kabuğuna çekilirken Felix güldü. "Utandırmasana annesi, yeni tanıştığı Alfa yüzünden aklı gitti zaten çocuğumun."

"Ya!"

"Yalan mı?"

"Ama annemin yanında öyle konuşma!"

Annesi bir kahkaha patlattı. "Benden mi utanıyorsun Jisung? Okula başlayana kadar götünü bile ben sildim. Bence utanma yani."

"Anne!"

Jisung triple odasına giderken Felix ve Annesi arkasından bir kahkaha patlatmıştı.

Ardından annesi Felix'e döndü. "Hiç de bir şey anlatmıyor bana. Kimmiş bu oğlan?"

Felix güldü. "Hakkında pek bir şey bilmiyoruz. Modelmiş ama."

"Model miymiş?"

"Hı-hm. Kore'de çok ünlü bir modelmiş. Bir süre önce Amerika'ya gelmişler. Neden geldiğini ya da ne kadar duracağını bilmiyorum. Jisung pek bana da anlatmıyor. Ama geçen haftadan beri konuşuyorlar."

"Jisung bir haftadır bir alfayla konuşuyor..." derken yaşlı kadının gözleri buğulanmıştı.

"Saçmalama anne, ağlamayacaksın değil mi?"

"Söz veremiyorum. Büyüdüğünüzü kabullenmek istemiyorum ama Jisung da çoktan 23 yaşında bir yetişkin."

"Yarın alışverişe çıkalım mı?"

Felix'in konuyu değiştirme çabası başarılı olmuştu.

"Tabi!" Dedi yaşlı kadın neşeyle. "Ne almayı düşünüyorsun, aklında bir şey var mı?"

"Yok. Biraz zaman geçirelim diye demiştim. Sonra da geçen gittiğimiz parka gideriz."

Yaşlı kadın başıyla onayladı.

Felix'in de henüz çözemediği bir şey vardı. O park en başından beri ilgisini çekmiş, bir şekilde kendisini ona sürükler olmuştu. Neden, niçin, hiçbir fikri yoktu ama o parkta yürümek hiç olmadığı kadar iyi hissettiriyordu onu.

Hatta kendince o parka bir isim bile takmıştı.

Yürüyemeyen bacaklar parkı, demişti o parka çocuksu bir isimle seslenmek isteyerek.

Evet, yarın işe gittikten sonra annesiyle alışverişe çıkacak, ardından da yürüyemeyen bacaklar parkında annesiyle beraber gezecekti...

*

Legs That Don't Walk | Hyunlix [Omegaverse]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin