Sarışın, önündeki pilavdan biraz daha ağzına atarken derin bir nefes aldı. Elindeki telefonda izlediği videoları kaydırıp dururken, karşısına bir türlü ilgisini çeken bir şey çıkmaması can sıkıcıydı.
Kapı açıldığında, çiğnediği lokmasının boğazında kaldığını hissetmişti oğlan.
Mutfağa doğru yaklaşan hızlı ayak seslerini duyan Atsumu, alt dudağını sertçe ısırdı ve telefonunu cebine atıp yumruklarını sıkı sıkı sıktı. Kalbinin sıkıştığını hissetmesi de çok uzun sürmemişti.
İçeri giren adam, kendisine bir bardak su doldurdu ve masadaki oğluna baktı. Dudaklarına götürdüğü bardağın içindeki suyu yavaş yavaş içerken, gözlerini bir saniye olsun ayırmamıştı sarışından.
"Osamu nerede?" adam sordu, Atsumu cevap vermedi. Kardeşinin sevgilisine gittiğini söyleyemezdi, hayatı zindan ederdi ona.
İstediği yanıtı bırakın, bir yanıt bile alamayan adam sinirle gülümsedi ve oturan oğlana yaklaştı. Elini önce omzuna koydu sarışının, sonra yavaş yavaş ilerletip saçlarına çıkardı. "Babanla konuşmayacak mısın, Atsumu?"
Sarışının parmak uçları anında buz keserken, saç diplerinde hissettiği acıyla gözlerini sıkıca kapatmıştı. Başı hızla arkaya doğru çekilirken, derin bir nefes verdi çektiği acı eşliğinde.
"Bana cevap vermemenizden ne kadar nefret ettiğimi biliyorsunuz sanıyordum." dedi uzun boylu, yapılı adam. Saçlarını sıkıca kavradığı çocuğu bırakacak gibi durmuyordu.
Ona doğru eğildi, fısıldadı: "O çocuğa gitti, değil mi?"
Atsumu sessiz kaldı, başını iki yana salladı çektiği acıyı görmezden gelmeye çalışarak. Kendi canının yanmaması için, ikiz kardeşini ele vermeyecekti.
Öne doğru savrulduğunu hissetti, masaya tutundu refleksle. O daha nefeslenemeden, çenesi sertçe kavranmıştı. "Baba"sı onu zorla kendisine baktırmış, gözlerini gözlerine dikmişti. "Bana yalan söylemenizden çok daha fazla nefret ediyorum ama."
Atsumu yutkundu, başını sertçe çekti sonra. Çenesini nihayet kurtardığında, oturduğu sandalyeden kalktı ve zar zor sıyrılıp kapıya adımladı hızla.
Başını iki yana sallayan adam, yavaş adımlarla oğluna yaklaştı. O yaklaştıkça, Atsumu da geriye doğru adımlıyordu.
"Benden, babandan mı korkuyorsun?" diye sordu, Atsumu derin derin nefes alırken kaşlarını çattı. Kavgaya tutuşmasının bir sonuç vermeyeceğini biliyordu, bu yüzden sadece odasına gitmek istiyordu.
Adamın elinin kendisine uzanması ile, geriye doğru büyük adımlar atarak tekrardan uzaklaşmıştı. Artık koridordaydı, odasına sadece birkaç adım kalmıştı.
Babasının durması ile, birkaç saniye ona baktı Atsumu. Herhangi bir harekete kalkışmadığını görünce, hızla koşup odasına girdi.
Kapıyı peşinden kapattı, defalarca kez kilitledi. Evin içindeki adım seslerini duyarken, sırtını kapıya yasladı ve yavaş yavaş yere çöktü.
Kulakları evde gezen adım seslerini dinlerken, elleri durmaksızın titriyordu. Hızlı hızlı aldığı nefesler ciğerlerini yakıyordu.
Sesler durana kadar dinlemeye devam etti, yan odasındaki kapı kapanınca yutkunup gözlerini kapattı. Demek ki odasının kapısına gelmek gibi bir planı yoktu, bu da onu biraz olsa bile rahatlatmıştı.
Cebinden telefonunu çıkardı, kapalı olan ekrana bir süre sessizce baktı. Osamu'yu arayamazdı, panikleyip gelmesi işleri daha da beter yapardı durumu. Biliyordu ki Osamu gelmek isterse, Suna da onun peşinden gelirdi. Bu da zaten patlamaya hazır bomba olan babası için pimin çekilmesiydi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Mahperi - [ SakuAtsu ]
FanfictionAtsumu Miya, ikiz kardeşinin okuduğu fakültedeki kıvırcık saçlıya vurulmuştu. _ _ _ 30.10.24 - ?