Şarkı: James - Oscar and The Wolf
Atsumu Miya
Anahtarı 20. denememde deliğe sokup sonunda kapıyı açabildim. Başım o kadar dönüyordu ki odaya gelebildiğime bile şükrediyordum. Elimle gözlerimi ovuşturup yatak odama doğru adımlamaya başladım.
Bakışlarım yan koltukta oturan siyah silüetli adama kaymıştı. Ay ışığının altında parlayan beyaz yüzü ve çizik kaşıyla kim olduğunu belli ediyordu.
Gerçekten mi ?
"Nasıl girdin buraya ?" dedim ona dönerek. Rahatlığını hiç bozmayarak oturduğu koltuğa biraz daha yerleşti. Deri kabanını sakince çıkarıp koltuğun üstüne yerleştirdi.
"Bu saate kadar hangi cehennemdeydin ?," dedi sesindeki ciddiyetle. Onunla uğraşmayı ne kadar istesem de şu an hiç havamda değildim. Ayakta bile zor duruyordum..
"Senin o sarışınla gittiğin cehennemdeydim sanırım." dedim onun altında kalmayarak.
Koyu gözleriyle oturduğu yerden beni süzmeye başlamıştı. Bakışları öfkeli değildi ama öyle sert bakıyordu ki yakında odanın içine kar bile yağabilirdi.
"Neyse bu konuyu sonra konuşacağız, ama önce onigiri kutusu nerde onu söyleyeceksin Miya."
"Ne kutusu ne kutusu," dedim gözlerimi büyüterek.
Koltuktan hızla kalkıp iki adımda yanımda bitmişti. Keskin alkol kokumu yakından alınca eliyle burnunu kapattı.
"Ne kadar içtin sen böyle, şu üstündeki pisliklere bak.." dedi ve eldivenleriyle gömleğimdeki lekeleri tiksinircesine çırptı. Gözlerini yakamdan çekip irislerime getirdiğinde içimde bir yerler yanmaya başlamıştı sanki.
Kara gözleri çok güzeldi. Gereğinden çok hem de.
Kafam o kadar yerinde değildi ki onun bana yaptıklarını unutup şu an öpmek istiyordum loş ışıkta parlayan dudaklarını.
Birden kafamda hissettiğim uyuşuklukla gözlerimi sertçe yumdum. Dengemi kaybedip ayaklarımdaki hafifliği hissettiğimde yere kapaklanmayı bekliyordum ki bir şey beni tutmuştu.
Sakusa beni tutmuştu.
"Miya, iyi misin , alkolden başka bir şey mi aldın yoksa, içkine bir şey atan oldu mu ?" dedi yüksek sesle.
Hatırlamıyordum. Komik ki zaten hiçbir şey hatırlamamak için yapmıştım bunu.
Sakusa zaman kaybetmeden beni kucağına alıp kafamı yumuşak göğsüne yatırmıştı. Hissettiğim sarsıntıyla beni yatağıma taşıdığını anladım.
Neden yapıyordu ki bunu? Neden umut veriyordu çoktan kül olan kalbime..
"Bırak beni, bebek değilim," dedim mırıldanarak.
Beni sanki incitmek korkuyormuşçasına yavaşça kollarından ayırıp yatağa bıraktı. Yorgana sarılınca üstümde kalan kokusunu bedenimin ihtiyacıymış gibi burnuma çektim. Yatışmamı sağlıyordu bir nevi. Göz kapaklarım kapanmaya başladığında yatakta hissettiğim ağırlıkla onun da hemen yanıma oturduğunu anladım.
°°°
Koşar adımlarla malikanemize gidiyordum. Hava kara bulutlarla kapalı ve her an bardaktan boşalırcasına yağmur yağabilirdi. Garajda hiçbir arabamız yoktu. Şaşırtıcı ki korumalarımız da ortalıkta gözükmüyordu. Yanaklarıma dokunup yüzümden aşağı akan yağmur damlasıyla kendime geldim.
Hızla büyük kapıdan içeri girip bahçeye gittiğimde yerde yatan anne ve babamı gördüm.
Yedikleri kurşunlar gövdelerinde delik açmış çimleri kırmızıya boyamıştı.
Biraz daha yaklaştığımda babamın annemin elini sıkıca tuttuğunu gördüm. Bu kadar seviyorlardı işte birbirlerini..
Gözümden akan yaşlar yağmur damlalarına karışırken dudaklarımdan bir çığlık kopmuştu. Acı bir çığlıktı.
Bacaklarım bedenimi daha fazla tutamayınca dizlerimin üstüne yığıldım.
"Anne.. anne neden kalkmıyorsun,"
"Samu sizi böyle görmemeli, hadi lütfen uyanın."
Nefes alışverişlerim hızlanırken uzaktan gelen tanıdık bir ses bana sesleniyordu.
"Miya aç gözlerini burdayım,"
Omi.
"İstemiyorum, gitmek istemiyorum, onlara dönmek istiyorum ben."
"Geçti, buradayım." dedi yumuşak sesiyle.
Gözlerimi aralarken buz tutan yanaklarımda sıcak bir el hissettim. Omi eldivenini çıkarmıştı; parmaklarıyla ıslak gözyaşlarımı silip terden alnıma yapışmış sarı saçlarımı da geriye doğru ittirmişti.
Aldığım nefesler tekrara düşünce yeniden hıçkırarak ağlamaya başladım. Gördüğüm rüya gözümün önünden kaybolmuyordu. Üstelik o kadar gerçekti ki o günün kokusunu bile alıyordum.
"Geçmedi işte geçmeyecek asla bitmeyecek bu acı." dedim parmaklarımı saçlarıma daldırırken.
"Olsun, her şeye rağmen hayattasın Miya." dediğinde tüm gücümle ittirdim onu.
"Neden izin vermedin onlarla gitmeme ha, neden ayırdın beni onlardan." dedim bağırarak.
"Tek isteğim senin yaşamandı Miya, şimdilik bu kadarını söyleyebilirim." dedi yüzüme bakarak.
Beni tekrar sakinleştirmek için yatırmaya çalışırken yumruklarımı sert omuzlarına geçirdim.
"Senden nefret ediyorum," hıçkırarak devam ettim. "Nefret ediyorum senden."
Ona gelişigüzel savurduğum bileklerimi tutup tek hareketiyle tekrar kucağına almıştı beni. Bir eliyle bileklerimi sıkmadan tutarken diğeriyle de gözyaşlarımı yeniden okşadı.
"Biliyorum Miya," dedi kısık sesiyle.
Nefeslerim bir süre sonra normale gelip titremelerim durgunlaşırken yeniden sıcak yatağımda buldum kendimi.
Kısa bir süre sonra duyduğum adım seslerinden gittiğini anladım. O gitse de ardında bıraktığı kokusunu son kez içime çekerek göz kapaklarımı yumdum.
●●●
üç kez yazıp sildim bölümü içime sinmedi ama olsun 2 bölüm sonra geçmişlerini verip açıklığa kavuşturucam..
oylamayı unutmayın.
xoxo
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ULTRAVİOLENCE | sakuatsu
Fanfiction"Senden nefret ediyorum." dedim öpüşüne karşılık verirken. Sarı saçlarımdan tutup elinin tersiyle bacaklarımı okşarken cevap verdi. "Biliyorum." ... Tw: cinsel içerik, argo