BÖLÜM 1.

4.4K 473 630
                                    

BÖLÜM 1.

2 ay önce...

"Abla, kurabiyeler pişmedi mi?"

Derin nefes alıp üçüncü denememe baktım. Bu sefer olacaktı. Bu sefer ilkindeki gibi çok kabarmayacak, ikincisindeki gibi de yanmayacaktı.

Son iki dakika otuz üç saniye kalmıştı pişmesi için.

"Abla!"

Sabırlı bir abla olmak yolunda emin adımlarla ilerliyordum. En azından son bir saattir bunu yapmaya çalışıyordum. Küçük kız kardeşim olan İrem'i son bir saatte hiç azarlamamıştım. Oysa beni çıldırtmasına ramak kalmıştı.

Gece rüyasında damla çikolatalı kurabiye gören dokuz yaşındaki kardeşim sabahtan beri kurabiye pişirmem için bana çeşitli şirinlikler yapmıştı. Sonra ise marketten aldığım hazır kurabiyeleri elinin tersiyle itmiş, bana gözünün önünde hamurdan kurabiye yuvarlamam için baskı kurmuştu.

İlk iki sonuç tam bir fiyasko olsa da üçüncü denememden çok umutluydum.

"Abla!"

Sabrımın sonunda olmama rağmen tebessüm ettim. "Efendim ablacığım?"

"Ne oldu? Bir kurabiyeyi beceremedin mi? Annem boşuna demiyormuş, evde kaldın sen."

Küçük cadı...

"Ablacığım," diyerek sandalyeye oturmasını izledim birkaç saniye. Kaşlarını çatmış, dudaklarını bükmüş ve ellerini göğsünde kenetlemişti. "Asıl evlenenler evde kalır. Benim gibi bekarlar ise her gün gezip tozar ve alışveriş yapar." Gerçi ben şu an pek de gezip tozamıyordum ama bunun konumuzla hiçbir ilgisi yoktu.

"Annem senin koca bulamadığın için böyle saçma sapan konuştuğunu söyledi."

Dudaklarımı birbirine bastırdığım sırada alarmım çaldı ve aceleyle fırına doğru koşup kurabiyeleri eldivenle alarak tezgâha bıraktım.

Görüntüsü çok iyiydi, umarım tadı da öyle olurdu ve bu küçük cadının diline düşmezdim.

"Erkekler güzel yemek yapan kadınlarla evlenirmiş, abla."

"Ben de güzel yemek yapan erkekle evlenmek isterdim, ablam."

Kıkırdadı, söylediğim şey komiğine gitmiş olmalıydı.

Sıcak, dumanı tüten kurabiyeden birini aldım ve çok az ısırdım.

Ve... Başarmıştım! Çok lezzetli olmuştu!

Birkaç tane kurabiye daha alıp tabağa güzelce yerleştirdim ve masanın üzerine koydum. "Çok yaptık sanırım. Kim yiyecek bu kadarını?"

"Yakışıklı komşun tabii ki," diyerek göz kırptı bana İrem.

Gözlerim belerdi. "Kim?"

"Sabah marketten döndüğümüzde bize asansörü tutan dev adam! Çok yakışıklı, yeşil gözleri var! Büyüyünce onunla evleneceğim ben. O yüzden bu kurabiyeyi beğenirse bana da öğret!"

Marketten döndüğümüzde birinin asansörü tuttuğunu hatırlıyordum ama adamın yüzüne bakmamıştım. Bu yaştaki bir çocuk nasıl onu alıcı gözüyle süzmüştü peki? Çok zıttık. Kesinlikle dünyadaki en zıt iki kardeş olabilirdik. Zaten annem yaşına başına bakmayıp doğurmuştu İrem'i. Sebebi de benim evlenip doğurmayacağımdan emin olmasıydı bence.

"Ayıp," diyebildim. "Bacak kadarsın, söylediğin laflardan utan."

"Abla, ne olur ona kurabiye götür!"

AKVAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin