MULTIMEDIADA EMIR VAR. IYI OKUMALAR.
*
-Emre'nin Ağzından-Sabah ben uyurken ablamın odaya girdiğini hissetim. Bir süre sonra odanın kapısı kapandı ve ardından evin dış kapısı. Bugün kötü bir gün. Ailemi kaybedeli 3 oldu. Annem ve babamın ölüm yıldönümü. Ablam kesinlikle unutmaz böyle bir zamanı. Fakat ben mezarlığa tek gitmeyi daha çok seviyorum. Hızlıca ayağa kalkıp dolaptan kıyafet seçtim ve giydim. Saçlarımı yapmakla uğraşmadım. Zaten doğal halide yapılmış gibi duruyor. Telefonumu ve anahtarımı alıp evden çıktım. Otobüs durağına vardığımda yerde bir kağıt gördüm. Daha doğrusu ilan gibi bir şey. Kağıdı düzeltip üzerindeki yazıyı okudum
' köpek ve kedi satılır.'
Yazıyordu. Altında da bir numara. Kağıdı katlayıp cebime koydum. Ablam köpeklere bayılırdı. Ve 1 ay sonrada doğum günüydü. Bu yüzden paralarımı biriktirmeye başlasam iyi olurdu. Bir köpeğe param yetmese bile biraz ikna çabası ile yavrusuna uygun fiyata sahip olabilirdim. Ben bunlarla kafa yorarken otobüs geldi. Bindiğim sırada telefonum çaldı.
'Gaye arıyor'
Gaye benim sevgilim. Fakat bu saatte araması pek hayra alamet değil diyerek açtım"Efendim canım."
"Emre nerdesin?."
Sesi telaşlı geliyordu
"Otobüsteyim. Ne oldu?."
"Belki uyuyakalmışsındır diye hatırlatmak istemiştim. Bugün mezarlığa gitmen gerekiyor diye. Fakat sen zaten çoktan kalkmışsın."
Mutlu olmuştum. Çünkü Gaye'nin bunu hatırlaması hoşuma gitmişti. Üstelik ilişkimizde daha yeni sayılırdı. 3 ay oldu.
"Emre orda mısın?."
Düşüncelerim yüzünden Gaye'yi unuttuğumu hatırladım.
"Ha evet burdayim aşkım. Teşekkür ederim hatırlattığın için ama çoktan yola koyuldum bile."
Diyip gülümsedim. Onunda gülümsediğini hissettiğim zaman
"Kapatmam lazım. Seni seviyorum."
Diyip kapattım. Nedense hala 'seni seviyorum' derken utaniyordum. Mezarlığa yaklaştığımızda düğmeye bastım. Otobüs durunca indim. Işte şimdi aileme kavuşma zamanıydı.-Ecrin'in Ağzından-
Emre'ye ulaşamayınca telefonumu ve anahtarımı alıp evden çıktım. Sahilde olduğunu düşünerek rotamı o yöne çevirdim. 15 dakika sonra sahile ulaştığımda etrafda Emre'yi göremedim. Hızla yanımdan geçen insanlara Emre'yi tarif edip görüp görmediklerini soruyordum. Elinde köpekle dolaşan çocuğu görünce onu hatırladım. Bu dün köpeğini önümden çekip agrasife bağlayan çocuktu. Fakat yanindaki köpek dün gezdirdiği köpek değildi. Bu köpek daha uysal gibiydi. Çocuğu dikkatlice incelediğimde tatlı biriydi. Sarı saçları ve mavi gözleri vardı. Dudağında küçük halka şeklinde bir piercing vardı. Yanına yaklaşıp
"Bakar mısınız?."
Diye sordum. Çocuk arkasını döndüğünde beni görünce 'yine mi sen' der gibi bir surat ifadesi takındı.
"Ne var?."
Cidden bu kadar sert olmak zorundamıydı?
" Ben kardeşimi arıyorumda tarif etsem görüp görmediğinizi söyler misiniz?."
"Tarife filan gerek yok görmedim."
Sanki nerden tanıyorsa görmedim diyor.
"Daha tarif etmedim bile. Görmediğinizi nerden biliyo-"
"Emir hadi geç kaldık.""Geliyorum Volkan."
Sesin geldiği yöne doğru kafamı uzattım. Kumral , uzun boylu , zayıf bir çocuk bağırıyordu. O çocukta muhtemelen benim yaşlarımdaydı.
Adının Emir olduğunu öğrendiğim köpeğin sahibi olan çocuğa dönüp
"Sen arkadaşını bekletme Emir. Ben kardeşimi kendim bulurum."
Dişlerimi sıka sıka bu cümleyi kurup arkamı döndüm ve ilerlemeye başladım. Ah Emre nerdesin sen.
Gaye. Tabi ya Gaye biliyordur nerede olduğunu. Telefonumdan Gaye'nin numarasını bulup aradım. Ikinci çalışta açtı
"Efendim Ecrin abla."
"Gayecim fazla vaktim yokta Emre'nin nerede olduğunu biliyor musun?."
"Ah evet biliyorum. Bugün annenizin ve babanızın ölüm yıldönümü olduğu için mezarlığa gitti."
Ah tabi ya. Ben nasıl unuturum bunu. Nasıl bir evladım ben be.
"Gayecim teşekkür ederim. Bu arada seni aradığımdan Emre'nin haberi olmazsa sevinirim tatlım."
"Tamam söylemem Hoşçakalın.".
"Görüşürüz."
Diyip telefonu kapattım. Ben nasıl unutmuştum. Yanağımda ıslaklık hissedince ağladığımı farkettim. Hemen elimin tersiyle gözyaşımı sildim ve geldiğim yönden eve doğru yürümeye başladım. 15 dakika sonra eve vardığımda kapıyı açıp hemen odama çıktım. Üzerime mezarlıkta giyilebilecek kıyafetleri giyip evden çıktım ve otobüs durağına doğru yürüdüm. Durağa geldiğimde çok beklemeden otobüste geldi. Bindim ve cam kenarı bir yer bulup oturdum. Birden içimi bir sızı kapladı. Nasıl olurda böylesine bir günü unutabilmiştim. Emre bunu duysa kim bilir ne kadar üzülür. Mezarlığa yaklaştığımızda düğmeye basıp indim. İçeri doğru yavaş yavaş yürürken Emre'yi gördüm. Oda bana doğru yani dışarı doğru yürüyordu. Birbirimize iyice yaklaştık."Abla neden geç kal-"
Emre'ye cümlesini tamamlamak için izin vermeden koşarak sarıldım.
"Sakın bir daha haber vermeden gitme. Seni çok merak ettim."
"Ama abla biliyorsun bugün..."
Daha fazla devam etmesine izin vermeden kafamı 'evet' anlamında salladım. Elinden tuttum ve mezarlığa doğru gittik. Taşında üzerinde yazan 'Ayfer Soylu' ve 'Mehmet Soylu' isimleri içimi sızlatmıştı. Tam 3 yıl önce bugün. Trafik kazasından dolayı ölmüşlerdi. Lanet olası iş seyahati için Antalya'ya giderken kaza geçirmişlerdi. Duyduğumuzda yıkıldık. Ölmek istedim. Fakat yapamadım. Emre'yi tek bırakamadım. Onu öylede savunmasız bırakamadım. Emre yanıma gelip gözyaşlarımı sildiğinde ağladığımı farkettim. İstemsizce ağlıyordum. Elimde değildi. Yaşlar akıyordu.
"Gidelim abla."
"Tamam."
Diyip ayağa kalktım Emre'de elini omzuma attı ve çıkışa doğru yürümeye başladık. O sırada aklıma gelen şeyle birden bağırmaya başladım
"Su dökmeyi unuttuk."
"Merak etme abla ben erken geldim ve döktüm."
Düşünceli kardeşim. Mezarlıkta hiç korkmaz. Küçüklüğünde de öyleydi. hiç bir şeyden korkmazdı. Fakat ben tek başıma mezarlığa hayatta gelemem. Mezarlıktan çıktığımızda bir araba gelip yanımızda durdu. Camı açtığında içindekilere baktım. Arka koltukta oturan kadın ve adam gayet şık giyinmişler. Bana tanıdık geldiler fakat çıkaramadım. İkisi de arabadan inip yanımızda geldiler.
"Bir sorun mu var?."
Diye sorduğumda adam Emre'yi kolundan tutup kendine çekti
"Evet küçük hanım. Biz yetiştirme yurdundan geldik. Sizi teyzenizde kalıyor sanıyorduk fakat siz ikiniz bir evde yaşıyormuşsunuz. Sen reşit olduğun için götüremeyiz fakat bu çocuğu götürmemiz lazım."
Ne diyordu bunlar. Emre'yi onlara vereceğimi mi sanıyorlar. Emre'nin kolunu tutup arkama çektim
"Siz ne dediğinizin farkında mısınız? Kardeşimi size vereceğimi düşünüyorsanız gerçekten aklınızı yitirmişsiniz."
Diyip alayla güldüm. Dışımdan ne kadar gülersem güleyim içim kan ağlıyordu. Ya götürürlerse...
"Bakın hanımefendi çocuğu götürmemiz lazım. Fakat bunu istemiyorsanız dava açabilirsiniz. Ama pek başarılı olacağınızı sanmıyorum."
"Ben gitmek istemiyorum. Ablamı bırakmam. Beni zorla götüremezsiniz."
Emre yine dimdik ayakta durarak konuşuyordu. Canım kardeşim. Muhtemelen ben onun yerinde olsam ağlayacak dereceye gelirdim.
"Kardeşimi duydunuz. Şimdi gidebilirsiniz."
"Hanımefendi bakın işimizi zorlaştırıyorsunuz. Nasıl olsa götüreceğiz. Lütfen zorluk çıkarmayın."
Diyip Emre'yi zorla arabaya bindirdi. Ben olduğum yerde kalakalmıştım.
"Emreeee!."
Diye bağırıp arabaya doğru koştum. Ama artık çok geçti. Araba çoktan gaza basıp ilerlemişti. Olduğum yerde yere oturup bağıra bağıra ağlamaya başladım. Kardeşimi de götürdüler. Tek kaldım bu koca dünyada. Yanıma yaklaşan ikinci bir arabayı umursamayarak ağlamaya devam ettim. Arabadan biri indi ve yanıma gelip yere çöktü
"İyi misin?."
Bu ses sahilde köpeğini gezdiren çocuğa aitti. Adı neydi? Ha Emir. Kafamı kaldırıp yüzüne baktım.
"Değilim."
Bu kadar sert beklemiyormuş gibi afalladı. Ama beni tanımıştı.
"Gel seni evine bırakayım. İstersen yolda anlatırsın."
Başımı tamam anlamında salladım ve onunda yardımıyla arabaya bindim. Oda sürücü koltuğuna oturup gaza bastı.
"Evin nerede?."
Evime gitmek istemiyordum. Emresiz o eve girmek istemiyordum.
"Eve değil. Sahile götürür müsün beni?."
Diye sorduğumda 'tamam' dedi ve önüne döndü. Bende cama dönüp ağlamaya devam ettim. Kardeşimi de benden almışlardı. Artık tektim. Yalnızdım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ruhumun Anahtarı
Romance"Bence sen benim olmalısın." "Bence ben seninle bütünleşmeliyim." * Emir ve Ecrin'in olmadık yerde olmadık bir zamanda tanişması nelere vesile olacak. Okuyalım Ve Görelim