- 5 -

21 7 10
                                    

Multimediada Ecrin, Emir, Berk, Nisa var iyi okumalar..

Yavaşça fotoğrafı elime aldım. Acaba yırtıldımı diye sağına soluna bakarken arkasında bir yazı gördüm. Bu  yazı daha önce yoktu. Hemen arkasını döndürüp kısa ama korkutucu o iki kelimeyi söyledim
"A.T"
Bu A.T kimdi? Benden ne istiyordu? Önce bir mektup ardından en değerli eşyama zarar.. Bunlar normal şeyler değildi. Biri bana zarar vermeye çalışıyordu fakat kim ve neden?. İnşallah Emre'ye bir şey olmaz diye düşünerek sınıfa doğru yürüdüm. Elimde ki resme bakıp aileme uzaktan bir öpücük attım. Sınıf kapısını çaldığımda içeriden 'gel' sesini duyunca sınıfa girdim.
"Gel Ecrin buldun mu eşyanı?."
"Evet hocam buldum."
Hoca kafasını salladığında yerime geçip oturdum.
"Nerde buldun Ecrin."
"Kayıp eşya odasında buldum Nisa. Biraz zarar gelmiş ama bir şey olmaz."
Nisa başını tamam anlamında sallayıp önüne döndü.
Monotonluğunu sürdüren bir okul gününün daha sonuna gelince Nisa'yla beraber basketbol sahasına Berk'in yanına gittik. Basketbol oynuyorlardı. Beni görmesi için el hareketleri yaparken dışardan gören biri beni muhtemelen 'ruh hastası dans ediyor' diye adlandırırdı.
"Hey şu ruh hastası gibi dans eden Ecrin değil mi?."
Kahretsin Taha'ya yakalanmıştım. Hemde düşündüğüm şekilde bana hitap etmişti. Şimdi bir de bunu çekecektim. Dalga geçecekti. Berk bir bana bir Taha'ya bakıp koşarak yanıma geldi.
"Ne oldu Ecrin?."
"Berk Emre'nin yanına gidecektiniz."
"Kahretsin. Çıkışta antreman varmış. Az önce öğrendim."
Dediğinde hayal kırıklığıyla yüzümü astım. Berk yanıma yaklaşıp elini çeneme koyarak yukarı kaldırdı
"Üzülme prenses. Ben bir yolunu bulacağım."
Bu hareketi içimi hafif kıpırtılarla donatırken başımı tamam anlamında salladım. Berk koşarak yanımızdan uzaklaşınca Nisa elini çenesine koyup
"Demek doğruymuş."
Diye fısıldadı.
"Ne doğruymuş Nisa?."
Diye soran gözlerle ons döndüğümde
"B-ben az önce sesli mi düşündüm?." diyerek ağır hareketlerle bana döndü. Başımı 'evet' anlamında salladım.
"Anlatırsam sır olarak kalacak mı?."
"Tabiki."
Nisa derin nefesler alarak ağzını açıp konuşmaya başladı
"4 gün önce  basket takımından Taha'yla Alper'i kantinde konuşurken gördüm. O kadar hararetli konuşuyorlardı ki merak ettim. Belli etmeden arkalarında ki boş masaya geçtim. Ve dinlemeye başladım. Taha 'ne demek Berk Ecrin'den hoşlanıyor ' dedi. Çok şaşırdım. Alper'de 'şişt' diyerek Taha'yı susturdu."
Nisa'nın konuşması üzerine ağzım bir karış açık kalmıştı. Berk benim kardeşim gibiydi. Benim için Emre'den bir farkı yoktu.
"eee"
Diyerek Nisa'nın devam etmesini beklerken
"Sonra kalkıp kantinden çıktım. Neyse susalım Berk geliyor."
Dediğinde geldiği yöne döndüm. Suratında aptal aşıklar gibi bir sırıtış vardı. Bu sırıtış sadece midemi bulandırmıştı. Sanki Berk'ten iğrenmiştim. Garip ama gerçek.
"Hadi gidelim. Ecrin seni arabayla cafeye atıyım. Bizde Nisa'yla gidelim."
Kabül etmekten başka çarem yoktu. Çünkü Emre'nin yanına onlardan başka gidecek kimse yoktu.
"Tamam."
Deyip yürümeye başladım. Arkamdaki ayak seslerini duyduğumda onların da yürümeye başladığını anladım. Berk'in ailesi o kadar da zengin bir yapıya sahip değildi. Fakat babası eğer basketbolda başarılı olursa ona bir araba alacağına dair söz vermişti. Ve bir süre önce sözünü tutup aldı da. Berk koşarak elini omzuma attı. Bu hareketi genelde yapardı. Fakat bu sefer gerçekleri öğrendiğim için rahatsız olmuştum. Fakat kendimi çekersem Berk kırılabilirdi. Ben onu kırmadan kendimden soğutmak istiyordum.  Eğer başarılı olamazsam sonuçta neler olacak düşünmek bile istemiyordum. Berk kapıları anahtarla açınca ben arka koltuğa geçmek için hamle yapınca Berk
"Neden arkaya oturuyorsun Ecrin?."
Nisa bu cümlesiyle biraz kırılmıştı. Çünkü oda bizim arkadaşımızdı ve öne oturma hakkına oda sahipti. Nisa hem kırıldığı için hem de beni bu zor durumdan kurtarmak için söze benden önce atladı.
"Nasıl yani benim önde oturmamı istemiyor musun?."
"Yok öyle demek istememiştim. Ecrin öne oturmayı severya o bakımdan."
"Yok ben bu seferlik arkada oturayım. Zaten az ileride incem."
Deyip arka koltuğa oturdum. Berk şoför koltuğuna , Nisa'da yanına oturunca Berk arabayı çalıştırdı. 10 dakikalık sessiz bir yolculuğun ardından cafenin önüne gelince Berk arabayı durdurdu ve ikiside aynı anda arkasını dönüp bana baktı. Gözyaşlarımı engellemeye çalışarak konuştum
"Lütfen Emre'yi almadan gelmeyin. Lütfen.."
Sesim son 'lütfen' i söylerken kısılmıştı. Yanağımda hissettiğim sıvıyla ağladığımı anladım ve arabadan inip koşar adım cafeye girdim. Kapının önünde arkamı dönüp arabaya baktığımda hareket ettiklerini görür görmez içeriye girdim.
"Ecrin biraz geç kaldın hayırdır bir sorun mu var?."
Diyen patronuma dönüp
"Hayır Ilker bey. Okuldan geç ciktimda."
"Tamam ama bir daha olmasın. Bak 5 numara garson çağırıyor. Koş önlüğünü giy ve müşteriyle ilgilen."
"Tamam."
Diyerek yanından ayrıldım. Her zaman otoriter, her zaman disiplinliydi Ilker bey. Ve bu bazen beni sıkıyordu. Önlüğü giyip 5 numarada oturan şık giyimli kadının yanına gittim. Yüzüme acılarımı dışarıya yansıtmayan bir gülümseme yerleştirip
"Buyrun efendim."
Dedim. Kadın okuduğu kalın  kitabından kafasını kaldırıp sıcak bir gülümsemeyle bana baktı
"Öncelikle bir türk kahvesi istiyorum. Sade olsun. Sonra oğlum gelince ana siparişlerimizi veririz."
Deyip gülümseyince bende yüzüme bir gülümseme takınıp
"Tabi efendim. Hemen getiriyorum."
Deyip yanından ayrıldım. Siparişi hazırlaması için  mutfakta çalışan Ayfer Abla'nın yanına gittim
"Abla bir türk kahvesi sade olsun."
Başını 'tamam' anlamında sallayıp cezveyi eline aldı. Ayfer Abla ile pek muhabbetimiz yoktu. Çünkü o içine kapanık biriydi. Tanıdığım kadarıyla evli hatta bir kızı vardı. Kızını  daha önce hic görmemiştim. Açıkcası merak konusu bile olmamıştı benim için. Sipariş hazır olduğunda tepsiye koyup mutfaktan çıktım. 5 numarada ki güleryüzlü kadının kahvesini masaya bıraktım.
"Tesekkur ederim..."
Önlüğümün üstünde ki yaka kartıma bakıp
"Ecrin."
Diye devam etti.
"Rica ederim."
Diyerek yanından uzaklaştım. Ben diğer masalarla ilgilenirken 5 numara tekrar garson diye bağırmıştı. Fakat bu ses az önce ki güleryüzlü bayana ait değildi. Bu sesin sahibi bana tanıdık geliyordu. Doğru kişiyi tahmin edip etmediğimi kontrol etmek için arkamı döndüğümde mavi-yeşil arasindaki uyumu tutturan tanıdık gözlerle karşılaşmayı beklemiyordum. Muhtemelen oda beklemiyordu ki şaşkınlığı yüzünden belli oluyordu..

Ruhumun AnahtarıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin