Bölüm 4: Karanlığın Kapıları

1 0 0
                                    

Asya, Demir'in yanında yürürken içinde hissettiği huzursuzluk, her geçen adımda biraz daha artıyordu. Karanlık bir şehirde, her şeyin görünenin ötesinde bir başka yüzü vardı. Cem'in söyledikleri hâlâ kulağında çınlıyordu, ama Demir'in yanında olmak, bir anlamda ona tutunmak gibi hissediyordu. İleriye bakmayı, ne olursa olsun güçlü durmayı öğrenecekti, çünkü artık başka bir yolu yoktu.

Demir, yanındaki sessizliği fark etti. Asya'nın kafasında neler döndüğünü tahmin edebiliyordu, ama buna karşılık verecek sözleri hazırdı. "Herkesin bir başlangıç noktası vardır, Asya," dedi, gözleri karanlık sokaklarda kaybolan insanların izlerini takip ederken. "Ama önemli olan, o başlangıcın seni nereye götüreceğidir."

Asya, Demir'in söylediklerinden etkilenerek, biraz daha derin bir nefes aldı. "Nereye götürürse götürsün, her zaman bir çıkış yolu olmalı değil mi?" dedi, sesi hala kararsızdı ama içinde bir umut ışığı parlamıştı.

Demir, başını hafifçe eğerek, "Çıkış yolları bazen zifiri karanlık olabilir, Asya. Ama tek bir şeyden emin olabilirsin: Bu dünyada kalmak istiyorsan, her karanlık noktanın seni daha güçlü kılacağına inanman gerek."

Asya, Demir'in sözlerinin içine işlediğini hissediyordu. Yavaşça, "Buna nasıl inanabilirim?" diye sordu.

Demir, ona anlamlı bir şekilde baktı. "Bunu hissedeceksin, zamanla. Şu anda anlamadığını biliyorum, ama öğreneceksin."

O sırada, uzaklardan bir araba sesi duyuldu. Demir'in gözleri aniden değişti; soğukkanlı, dikkatli bir ifadeyle etrafını taradı. "Görünüşe göre birileri bizi izliyor."

Asya, gözlerini arka sokağa çevirdi ve sadece bir kaç saniye içinde bir araba durdu. İçeriden birkaç adam inip, hızla onların yanına doğru ilerlemeye başladılar. Demir, Asya'nın kolunu sıkıca kavrayarak, "Beni takip et," dedi, sert bir sesle.

Bir an için ne yapacağını bilemeyen Asya, arkasındaki adımları duyarak hızla Demir'in peşinden gitmeye başladı. Adımlarının hızı arttı, her ne kadar kalbi panikle atsa da, Demir'in soğukkanlı tavırları ona bir güven veriyordu. İçinde garip bir huzursuzluk vardı, fakat bu dünyaya adım atmaya başladığından beri bu duyguyu hissetmeye alışıyordu.

Adamlar arkasında hızla yaklaşırken, Demir aniden bir yöne saptı ve Asya'yı da aynı şekilde yönlendirdi. Dar bir aralığa girmeyi başardılar. Bir anlık bir sessizlik ardından, Demir Asya'ya döndü. "Beni dinle, burada kal ve sakın sesini çıkarma," dedi, "Hızlıca kaçmamız gerek."

Asya, sözlerine itaat ederek bir köşe boyunca bekledi. Demir, çevresini kontrol ettikten sonra, hızla adamların peşinden gitmek için hazırlığını yaptı. Gözleri kararmıştı; işlerin ne kadar ciddi olduğunu sezebiliyordu. "Eğer yakalarlarsa..." diye düşünmeden edemedi, ama bu düşünceyi kafasından atmaya çalıştı. Bu dünya, onu korkutuyordu ama aynı zamanda kendisini koruma içgüdüsüyle, daha da güçlü bir hale geliyordu.

Bir süre sonra Demir, adamlarla yüzleşmek için bir köşeyi döndü. Asya, onu izlerken her an korkuya kapılacak gibiydi ama Demir'in soğukkanlı hareketleri, bir yanda onu güvende hissettiriyordu.

Demir, kendisini izleyen adamlara dönerek, "Yavaşça çekilin, yoksa işler tatsızlaşır," dedi, sesi boğuk ve tehditkar bir şekilde yankılandı.

Adamlar, aralarındaki liderin emirleriyle duraksadı. Bu, Demir'in ne kadar güçlü bir figür olduğunu gösteriyordu. Asya, arkasında beklerken, her geçen saniye bu dünyaya dair daha fazla bilgi edinmeye başlıyordu.

Demir'in sert bakışları ve az önceki konuşması, adamları bir süre daha tereddüt ettirse de, sonunda geri çekildiler. Asya, bir nefes alarak Demir'in yanına geldi. "Her zaman böyle mi?" diye sordu, hala kalbi çılgınca atıyordu.

Gölgelerin ArdındaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin