Geceyi aydınlatan ay ışığı, sıcak rüzgarlar, arkada çalan hoş tını ve elimdeki kokteylim benim için oldukça güvenli bir alan yaratıyordu. Her yaz olduğu gibi, bu yazda Bodrum'daydım. Yaz tatillerini asla riske atmayı sevmiyordum, Bodrum da çok sevdiğim bir yer olduğu için her zaman Bodrum'a geliyordum.Bir haftada esmerleşen tenime geçirdiğim toz pembe, boyundan bağlamalı, sırt dekolteli, pullu elbise içerisinde de iyi hissediyordum.
Bugün yalnızdım, arkadaşlarım tekneyle çıkmak isteyince bunu istememiştim. Sarhoş insanları denizden toplamak gibi bir eğlencem yoktu. O yüzden otelin restorant kısmında yemeğimi yemiş, şimdi de bar kısmında kokteylimi içiyordum.
Bir elimde telefon, sosyal medyada geziniyordum. Kendimi öyle çok soyutlamıştım ki, başımı kaldırıp etrafa göz attım. Genellikle her masada iki-üç kişi varken, bir masa gözüme çarptı. Sekiz adam oturuyordu ve hepsi... Hepsi çok yakışıklıydı. Yutkundum, kendi aralarında makara yaptıklarını duydum.
Ardından sırtımı döndüğümde, aslında hala onlara bakmak istiyordum. Müzik, djin ara vermesi ile kesilirken sesleri kulağıma doldu. "Bence Barış'ı fena kesti kız, Barış koş lan." Duyduğum sesle kıkırdadım, arkamı döndüm. Dört adam aynı anda bana bakarken, benim gözüm birisinde kalmıştı. Bana bakmayan, gözü telefonunda olan, sarışın, beyaz tişörtlü çocuk.
Zaten diğerleri oldukça büyük duruyordu, o da küçük durmuyodu aslında ama o daha kısa gibiydi.
Tekrar önüme döndüğümde, kokteylimin bittiğini fark ettim. Garsonların ilgisi öyle muhteşemdi ki, hemen yanıma varıp, "Yenileyelim mi efendim?" diyerek sordular. Memnuniyetle başımı salladım, garson bardağımı alarak uzaklaştığında önündeki sandalyenin çekildiğini gördüm.
Sarışın, kıvırcık saçlı bir adam oturduğunda, "Senin gibi güzel bir kadın, neden tek başına oturuyor?" diye sorduğunda, alayla, "Pardon? Bu size bir anda maganda gibi masama oturma şansını mı tanıyor?" dediğimde sırıttı. Elini uzattı, "Barış ben, Barış Alper." elini sıktım, "Kayra, Kayra Tekin." dediğimde onların masalarına döndüm, "Baksana Barış, şu beyaz tişörtlü çocuk kim?" diye ona soru yönelttim.
Bu bir nevi, onla ilgilenmediğimin yoluydu. "Semih mi? Semih Beşiktaş'ta oynuyor, genç o bizden. On dokuz yaşında." dediğinde benim yaşıtım olduğunu öğrendim, "Yaşıtımmış." dediğimde Barış'ın yüzü değişti, "Bacım, on dokuz musun sen?" dediğinde gülerek başımı salladım.
"Evet," dediğimde, "Ahiretlik bacımsın sen benim." dedi, güldüm. Semih dediği çocuğa baktım tekrardan, ilgisi asla bu tarafa dönmüyordu. "Semih'i mi beğendin sen?" Barış'ın sorusuyla omuz silktim. "Hoş çocukmuş." dediğimde yüzünde kaba tabirle piç gülümsemesi belirdi.