altıncı bölüm.

93 24 18
                                    













Burnumun yaslı olduğu boyundan aldım muhteşem kokuyu daha önce hiçbir sabah almamıştım

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.















Burnumun yaslı olduğu boyundan aldım muhteşem kokuyu daha önce hiçbir sabah almamıştım. Daha önce hiç bu kadar huzurla uyanmamıştım.

Odamdaydık, yüksek ihtimalle beni odama taşımış olmalıydı. Hatırlıyordum, öpüşmüştük. Doya doya öpmüştü beni, kendimi daha güzel hissettiğim bir an yoktu. Gözlerimi açtığımda o da uyanıktı, beni izliyordu.

Derin bir nefes aldım, esnerken, "Günaydın," dedim. Şişmiş yüzüyle, gülümsedi. "Günaydın, güzelim." dedi. Şu anda o kadar yakışıklıydı ki, ölecektim. Aklıma çarpan şeyle, "Saat?" dediğimde güldü, "Erken henüz, antremanın başlamasına üç saat var." dediğinde şaşkınlıka yüzüne baktım.

"Oha," dedim, sanki on saattir uyuyordum. "Noldu?" dedi, çok keyifliydi. "Çok uzun süre uyumuş gibi hissediyorum, çok huzurlu uyumuşum." dedim tebessüm ederek.

"Hatırlıyorsun," dediğinde güldüm, "Salak, hatırlamasam yanımda uyanmış olan sana böyle sakin tepki verir miydim?" diye sorduğumda kahakaha attı. Bir daha at, lütfen.

"Doğru," dediğinde büyülenmiş bir şekilde ona bakıyordum, o nasıl güzel bir gülüştü ya? "Bir daha gülsene, Semih." dediğimde, "Ne?" dedi tatlı tatlı. Bu çocuk gerçekten çok mu tatlıydı, yoksa ben çok mu aşık olmuştum?

"Gülüşün çok güzel, Semih. Keşke sabaha kadar gülsen," dediğimde güldü, "Ölürüm diyorum ölürüm, sen beni öldürmek mi istiyorsun?" dediğinde kıkırdadım. "Deme öyle ya," yanağıma sert bir öpücük bıraktı. "Çok seviyorum seni," dediğinde içimdeki kalbin eridiğini hissettim.

"Semih... ben de seni, bem de seni çok." dediğimde belimde olan eli beni onun üstüne, göğsüne doğru çekti. Başımı göğsüne koydum, kalbi, benimki gibi çok hızlıydı. "Ne kadar hızlı atıyor," dedim muzipçe. Bir eli saçımı okşuyordu, "Senin yüzünden," dediğinde tebessüm ettim.

"Gülermiş bir de," dediğinde şokla ona baktım, "Görmedin bile!" dediğimde, eli yüzümü avuçladı. "Hissettim," dedi. Eriyorum, Allah'ım...

"İlk maç deplasman mıydı?" dediğimde başını salladı, istemsizce kaşlarım çatıldı. "Samsun'a, cumartesi akşam gideriz antremandan sonra. Pazar maç günü zaten, pazartesi en erken saatte döneriz." dedi, onsuz iki gün geçirecektim.

"Ben de Şile'ye giderim, maçı babamla izlerim." dediğimde, "İzleyeceksin yani," dediğinde başımı salladım, "İzlemek için bir sebebim yok mu?" dediğimde yanağımdaki baş parmağı yanağımı okşadı.

"Var, çok sevdiğin biri var." Başımı elinden kurtararak tekrar göğsüne yasladım. Gözlerimi yumdum, "Biraz daha uyusak?" dediğimde güldü, "İlk onbirdeki yerimi kaptıramam." dediğinde güldüm, bir süre daha yatakta oyalandık.

love game. | semih kılıçsoy.Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin