ikinci bölüm.

170 30 38
                                    














Yorgun bedenimi oturduğum olduktan geriye doğru yatarak esnettiğimde, hava çoktan kararmıştı

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.













Yorgun bedenimi oturduğum olduktan geriye doğru yatarak esnettiğimde, hava çoktan kararmıştı. Ağustos ayına girmiştik, İstanbul'daydım. Bugün tam olarak 1 Ağustos'tu ve iki gün sonra onun için epeyi önemli bir maç vardı.

O günden beri yazışıyorduk. Benden birkaç gün önce İstanbul'a dönmüştü ve antremanlara başlamıştı.

Onunla konuşmak o kadar keyifliydi ki, mesajlaşmaktan nefret eden ben ilk defa geceleri sırıtarak telefonda mesajlaşıyordum. İnanılmaz derecede etkileniyordum bir de... Birbirimize anlık fotoğraflar atıyorduk ve bana antreman öncesi kardiyo yaparken attığı fotoğraflar, ıslak saçları, güzel yüzü... İçim eriyordu.

Şimdi ise onunla konuşma konumuz, benim tatlı krizlerimdi. Yine tutmuştu ama bunu ona düpedüz söylememiştim. Son attığım mesaj görüldüde kalmıştı, birkaç dakikadır böyleydi. İstemsizce kaşlarım çatıldı, delirirdim.

Taa ki, üstten düşen aramaya dek. Topçu, arıyordu. Telefonu hızla açtığımda, "Alo," dedim sakince. "İtiraz kabul etmiyorum ve tatlı yemeye gidiyoruz." dediğinde kaşlarım havalandı. "Ne? Semih, nasıl?" dediğimde hattın ucundan gelen ufak bir gülüş duydum.

"Şimdi arabaya biniyorum, sende bana konum atıyorsun. Hem bak iki gün sonra Süper Kupa maçı var, benim öncesinde psikologla görüşmem gerek." dediği şeyle kıkırdadım ve o bilmiyordu ama heyecanla ayaklandım. "Tamam o zaman... Sen Nevzat Demir'in oradan geliyorsun, değil mi? Yakınız yani." dediğinde onaylarcasına bir mırıltı çıkardı.

"Telefonu kapatmadan at," dediğinde çoktan mesajlara girmiş, konumumu yollamıştım. "14 Dakika gösteriyor," dediğinde, "Tamam o zaman, varınca çaldırırsın." dediğimde beni onayladı ve kapattık.

Aklıma yeni dank eden şey, onun on dört dakika içerisinde burada olacağıydı! Allah'tan ailem ile yaşamıyordum. Ben üniversiteyi kazandıktan sonra Şile'de bahçeli bir ev almışlardı. Babam işe oradan gidiyordu ve resmen orada çok mutlulardı. Aslına birlikte yaşasak da bir şey olmazdı ama babam ani planlardan hoşlanan bir adam değildi.

Hızla ayaklandım ve odama gittim, boy aynamda üstümü süzdüm. Kıyafetlerim iyiydi. Altımda kısa bir kot şort, üstümde de ince askılı bir badi vardı. Oldukça basic bir kombindi, hızla makyaj masama oturup kapatıcımı ve dudak kombomu tazeledim. Saçlarımı da taradıktan sonra hazırdım.

Dakikalar öyle hızlı geçmişti ki, telefonuma düşen mesajla derin bir nefes aldım.

Topçu;
Geldim sayılır, yavaştan in istersen.

love game. | semih kılıçsoy.Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin