Dilan'dan
Baran'la evliliğimizin üzerinden tamı tamına 1 hafta geçiyordu. Bu gün abim ve Gül'ün düğünü vardı. Her ne kadar Gül'le konuşmak istesemde o kimseyle konuşmuyordu.
Şu an erkek tarafı olduğum için abimin yanına gitmek istiyordum ama maalesef gidemiyordum. Oraya gidersem babam yine bir bahaneyle bana vururdu bundan emindim.
İçinde bana karşı olan bu nefretin nedenini bilsem keşke. İnsan kendi canından, kendi kanından olan evladına bunu yaparmıydı?
Burada yaşadığımdan beri Halil baba ne zaman beni çağırsa hep Dilan kızım diye çağırıyordu.
Ama öz babam bana doğduğumdan beri bir kere bile kızım dememişti. Sanki ben yaptığı bir hatanın bedeliydim onun için...
"Dilan'ım" arkamdan sarılan kollara hiç şaşırmamıştım. Baran her defasında böyle sarılıyor ve sonrasında boynumu öpmeye başlıyordu.
"Neden hazırlanmıyorsun gülüm?" Konuşurken öpmeyi ya da öperken konuşmayı nasıl beceriyordu acaba
"Kandemir ben abimle ve Gül'le konuşmak istiyorum. Ama Gül bırak benimle konuşmayı yüzüme dahi bakmıyor" Baran kollarını belime dolayıp çenesini de boynuma dayamıştı.
"Gidip birlikte konuşmamızı ister misin? Bende onunla daha konuşmadım. Konuşmak için çok zamanım oldu ama sensiz bir konuşma yapmak istemedim. Kendime hala yediremiyorum Dilan bana bunu nasıl yaptı anlamıyorum."
Ellerimi onun damarlı ellerinin üzerine koyup okşamaya başladım.
"Gidip konuşalım çünkü ben rahat değilim Kandemir. Bu gün herşey konuşulup çözülsün istiyorum. Aramızda küslük kalsın istemiyorum. Evet her ne kadar onlar yüzünden bu evliliğe mecbur bırakılsakta onlar bizim ailemiz onlara sırtımızı asla dönemeyiz." Beni kendine çevirip dudaklarıma kapanmıştı.
"Şu yaralı kalbin bu kadar iyi olmayı nasıl beceriyor Dilan? Ben daha senin yaralarına merhem olamamışken sen neden başkalarının yaralarına merhem olmaya çalışıyorsun kadın?"
Kapkara gözlerini benim yeşil gözlerime dikmişti.
"Şu yeşil gözlerin bana neyi andırıyor biliyor musun? Sanki dünyada heryer yanıp kül olmuş ve sadece bir yerde yeşillik var ve ben ona sahip olan, o yeşillikle nefes alan tek insanım."
Söylediği her cümle yaralarımı sarmaya yetiyordu aslında ama o bunun farkında değildi.
"Beni gözünde fazla büyütüyorsun Kandemir. Sıradan bir kızım" kaşlarını hafif çatıp kollarını daha da sıkılaştırdı.
"Hayır sıradan bir kız değilsin herkesi sıraya düzecek bir kadınsın." Kaşlarımı hayret edercesine kaldırmış ve ondan ayrılmıştım.
"Dikkat et seni de sıraya almayayım" deyip odadan çıkmıştım. Hemen arkamdan çıkıp yürümeye başladı. Düğün olduğu için çok fazla çalışan vardı ve burada birşey yapamazdı bu yüzden rahattım. Kulağıma doğru eğilip
"Her söylenen sözün bir bedeli vardır bilir misin hatun?" Söylediği şeylerle neyi kastettiğini biliyordum ama ona inat olsun diye omuzlarımı bilmiyorum anlamında yukarı kaldırmıştım.
" Kadın kölen ettin beni" bağırarak söyleği şeylerle herkes bize bakmaya başlamıştı. Kolundan tutup çekiştirerek Gül'ün odasının önünde durdurmuştum onu.
"Sen gir sonra ben ardından geleyim" beni onaylamış ve içeri geçmişti. Bende ardından içeri geçmiştim.
Gül'ün yanında makyaj yapan kadınlar bizi görüp hemen odadan çıkmıştılar.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ROJİNAMIN ( Doğan güneşim )
Roman pour AdolescentsDilan Mustafaoğlu 19 yaşında berdel'e kurban giden bir kız... Kendi ailesi tarafından sevgisiz büyüyen kız bir ağa tarafından bebek gibi sevilirse hayatı nasıl olurdu acaba... Dilan Mustafaoğlu'nun hayatını hepimiz birlikte okuyalım o zaman. . . . ...