☆11☆

77 24 11
                                    


"Gel kucağıma, yaralarını saralım."

"Ah, hayır gerek yok. Okula gitmem lazım, oradaki revire giderim ben. Teşekkür ederim beni kurtardığın için ama gitmem gerek gerçekten. Görüşürüz." Dedim ve sendeleyerek ayağa kalkıp yere düşmüş olan çantamı da alarak hızlıca okula doğru ilerlemeye başladım. Çok kalmamıştı zaten, saniyeler sonra okulda olurdum.

"Hadi ama Jisung! Yüzün yara içinde ve sen hâlâ okulu mu düşünüyorsun? İyi! Git bakalım." Arkamdan bağırışlarını önemsemeden yolumda ilerlemeye devam ettiğimde arabaya bindiğini duydum. Bugün iki adamı da sinirlendirmiştim, açıkcası pek de umurumda değildi.

Hızla yolumda ilerlemeye devam etmiş ve sonunda okula varmıştım. Dersin çoktan başladığı belliydi. Dışarıda kimse yoktu ve içeriden de gürültü gelmiyordu. Bu benim için hem iyi hem de kötü bir durumdu. İnsanlar suratımın halini görmeyeceği için şanslıydım, derse giremediğim için ise şanssız. Devamsızlık hakkım hiç kalmamıştı.

"Revir ne taraftaydı ya?" Bir an için yön algımı kaybedip etrafıma bakındığımda koridorun diğer ucundaki büyük bedeni gördüm. Ona görünmemem lazımdı. Bu yüzden hızla nerede olduğunu son anda hatırladığım revire doğru koşmaya başladım. Lakin bacaklarım yediğim tekmelerden dolayı acıdığı için topallayarak koşuyordum.

"Jisung kaçmayı bırak, seni gördüm." Arkamdan bağırırken durmamış, koşmaya devam etmiştim. Beni bu halde görürse iyi şeyler olmazdı. Çıldıracağına adım kadar emindim. Bu sefer beni de dinlemez, bana bunu yapanları kendi elleriyle öldürürdü.

Revirden içeriye girdiğimde gözlerim doktoru aramıştı fakat doktoru göremeyince sıkıntıyla ofladım. Nereye gitmişti bu adam? Yaralarım sızlıyordu, hissettiğim acı tarif edilemezdi. On adamdan yediğim dayak beni bir tırın altında kalmaktan daha beter etmişti. Berbat hissediyordum ve biraz olsun iyi hissetmek üzere geldiğim yerde doktoru bulamamıştım.

Midem bulanıyor ve başım dönüyordu. Biraz oturmanın iyi geleceğini düşünüp yataklardan birine oturduğum an kapı bir da açıldı. Gördüğüm bedenle hızla yüzümü gizledim. "Gider misin? " diye sorduğumda yüzümü gizlediğim ellerimi tuttuğunu hissettim. "Gitmiyorum, aç yüzünü. Neden gizleniyorsun?" Kalın ses tonuyla konuşup ellerimi yüzümden çektiğinde gözlerinden neredeyse ateş çıkacağını gördüm.

"Kim yaptı bunu sana?!" Öyle bir bağırmıştı ki korkuyla olduğum yere sinmiştim. "Tanrım! Jisung, benden korkma güzelim." Derken tuttuğu elimin avuç içlerine hafifçe öpücükler kondurdu. O sırada yanıma oturdu ve bir eliyle gözümün önüne düşen saçlarımı geriye attı. "Bu halin ne böyle? Jisung, anlat bana hadi." Sesini yumuşatarak konuştuğunda aklıma gelen anlarla gözlerim doldu ve gözyaşlarım kendiliğinden dökülmeye başladı. "Minho, lütfen, şimdi değil." Diyebildim hıçkırıklarım arasından.

"Peki, gel bakalım kollarımın arasına." Beni kendine çekip kolları arasına girmemi sağladığında hıçkırıklarla ağlamaya devam etmiştim. Neden birden böylesine ağlamaya başladığımı bilmiyordum fakat şu an tek ihtiyacım olan şey onun kolları arasında ağlamakmış gibi hissediyordum. Saçlarımı yavaşça oksayışı içimin kıpır kıpır olmasını sağlıyor, rahatlamama yardımcı oluyordu.

İlk defa bana bu kadar sevgiyle yaklaşıyordu. Halbuki ben onun şu anda çıldıracağını düşünmüştüm, o ise tam tersini yaparak oldukça sakin davranmış ve korkmamamı sağlamaya çalışmıştı. Bu düşünceli davranışı biraz da olsa mutlu olmamı sağlamıştı. Sonunda istediğim gibi davranması, hareketlerini düzenlemesi çok hoştu.

"Sakinleştiysen yüzünü temizleyelim, hm?" Birkaç dakika sonra sadece benim iç çekişlerimin duyulduğu odadaki sessizliği bozmasıyla göğsündeki başımı iki yana salladım. Sadece bulunduğum yerde durmak istiyordum. Kollarının arası bana daha önce hiç hissetmediğim güveni vermişti. "Ama yaralarını temizlemezsek mikrop kaparlar. Yaralarını temizleyeyim, daha sonra bana ne olduğunu anlatacaksın."

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: 19 hours ago ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

Photo | MinsungHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin