Ecrin yola çıkmadan önce şehir merkezindeki Mc Donald's'dan birer adet çikolata parçacıklı Mc Flurry almıştı ki o sırada Dalya tanınmamak için yüzünü dondurmaları teslim eden adama dönmemekle meşguldü -neyse ki Ecrin bundan şüphelenmemişti. Yola çıktıklarında Dalya paçayı kurtardığı için içten içe derin bir oh çekmiş ve yol boyunca çikolata parçacıklı dondurmasını kaşıklamıştı. Ecrin'in navigasyon cihazında yazana göre Bahçeşehir'de bir apartman dairesine gidiyordular. Saat altıya geliyordu ve güneş bulutların arasında kaybolmuştu. Etrafa tipik bir kış havası hakimdi.
Dalya camın ardını izlerken önünden geçen uzun gökdelenleri inceliyordu. Doğrusu oturduğu küçük daire bunların yanında bir ahırdan fazlası gibi durmuyordu. Ecrin tıpkı Times Meydanı'ndakileri aratmayacak kadar yüksek bir gökdelenin otoparkına giriş yaptı ve arabayı valeye teslim edip Dalya'nın kapısını açarak dışarı çıkmasına yardım etti.
''Burada mı oturuyorsun?'' diye sordu Dalya, gözleri pahalı arabalarla dolu otoparkın içinde gezerken. Daha önce yakanın bu tarafına hiç gelmemişti.
''Sadece teras kat ve onun altındaki dubleks daire bana ait,'' dedi ve otoparkın içindeki asansöre ilerlemeye başladı. Dalya bundan daha fazla ne olabileceğini kendi kendine düşündü. Kendini satsa bile bu dairelerden bir tanesini alamazdı.
Ecrin ile büyük ve lüks asansöre giriş yaptıklarında, genç kadın otuz üçüncü katın tuşuna bastı ve cüzdanından çıkardığı siyah kartı okutarak asansörün çalışmasını sağladı. İçerisi güzel bir kadın parfümü kokuyordu ve şüphesiz bunun kaynağı Ecrin'nin ince ve zarif boynu oluyordu. ''Yani burada yaşıyorsun?'' diye sordu tekrar Dalya, sessizliği bozmak istercesine. Ecrin sarı saçlarını karıştırdıktan sonra bakışlarını Dalya'nın aynadaki yansımada parlayan kahverengi gözlerinde birleştirdi.
''Aslında hayır. Datça'da yaşıyorum ama dediğim gibi iş sebebiyle bir aylığına buraya taşındım.''
''Kaç tane evin var?'' diye sordu Dalya daha fazla dayanamayarak ve bunu sorarken kaba görünmediğini umdu.
''Dört,'' Ecrin bununla övünmüyormuş gibi alışkın ve umursamaz bir tavırla omuz silkti ve trençkotunun kemerini gevşetti. ''Anlattığım gibi Muğla ve İzmir'de de buna benzer iki tane daha var. Babam vefat etmeden önce Las Vegas'ta kaldığı dubleks dairenin tapusunun yüzde ellilik kısmını bana devretmişti. Datça'da yaşamama rağmen Amerika'daki daire benim favorimdi fakat maalesef ki alkolik annem ve kumarbaz üvey babam alt katını işgal etti. Onları yok sayıyorum, bu yüzden asansöre şifre koydurmam gerekti.'' Göz devirdi. ''Bunu anlattım çünkü gittiğimizde orada kalacağız. Senin için bir sorun olur mu?''
Dalya başını salladı. Ne kadar da marjinal bir aile, diye iç geçirdi. ''Sorun değil. Annenle tanışabilirim.'' Emindi ki annesi evin içinde Chanel marka çantası ve pahalı kürküyle dolaşıyordu.
Ecrin dudağını büzdü. ''Bunu desteklediğim söylenemez. Onlar yokmuş gibi yapmaktan yanayım.''
Asansör durduğunda kapılar yavaşça açıldı ve Dalya'nın karşısına daha önce görmediği kadar lüks bir salon çıktı. Yerler cilalanmış ve simsiyahtı, öyle ki mobilyaların ve tavandaki avizelerin yansımasını görebiliyordu. Bir tarafta beyaz, uzun ve dönemeçli bir merdiven bulunuyordu ve öteki tarafta salonla birleşen lüks bir amerikan mutfağı vardı.
''Gel hadi,'' diyerek elinden tuttu Ecrin ve onu cilalı zeminde kendi arkasından sürüklemeye başladı. Dalya bir süreliğine elini tutan narin ellere göz attı ve onu takip etti. Salon dev camlarla örülüydü ve Dalya buradan sitenin içinde bulunan kocaman havuzu görebiliyordu.
''Aman Allah'ım, Ecrin burası cennet gibi,'' diye söylendi Dalya, gözleri karşılaştığı manzara karşısında büyülenmiş gibi parıldıyordu.
Ecrin kızı merdivenlere doğru yönlendirirken hafifçe kıkırdadı ve omzunun üstünden ona döndü. ''Cennet olan sensin, güzelim.''
ŞİMDİ OKUDUĞUN
💭Dalya ⚢
RomansHafızasını kaybetmiş bir kız gibi davranabilirdi, böylece kötü geçmişini tamamen yok etmiş olurdu. Yeni şeylere ve yeni kurgulara, beceriksizce söylediği yalanlara gerek duymazdı. İnsanların ona olduğundan daha çok acıyacağını düşündü ama umurunda d...