Saat öğleden sonra dörde gelirken ve yağan kar yavaş yavaş serpiştirirken Ecrin Las Vegas'a gelen herkesin bir kez de olsa Strip Bölgesi'ni boydan boya dolaşması gerektiğini söyleyerek Dalya ile caddeyi yürümeye başlamıştı. Ona limuzinin içinden şehri yarım yamalak bir şekilde tanıtmaktan fazlasını istiyordu; bu turdan keyif almalıydı, yani bir tür sanat gezisine benzememeliydi.
Mc Donald's'dan birer adet külahta dondurma aldıktan sonra birlikte ışıklı şehri gezmeye başladılar. Dalya kıçını dahi satsa burada çalışamayacağı -ve tanıdık birine rastlayamayacağı- için bu sefer Mc Donald's'a rahat bir şekilde girip çıkmıştı. Şehir nefes alıyor, gülüyor ve konuşuyordu. Sokak kaldırımı saksafon veya gitar çalan yetenekli insanlarla doluydu. Ecrin yürümeye devam ederken bir tanesinin önündeki gitar kutusuna elinde artan bozuk paraları attı ve Dalya'nın belini nazikçe kavradı. ''Üşümüyorsun, değil mi? Eğer üşüdüysen tekrar centilmen bir adama bürünerek sana ceketimi verebilirim çünkü,'' diyerek güldü.
Dalya kıkırdadı. Karşısındaki kadının nasıl oluyordu da erkeksi fakat aynı zamanda da kuğu kadar zarif olduğunu hala anlayamamıştı. ''Hayır, böyle iyiyim. Neyse ki fırtınadan eser kalmamış,'' dedi ve vanilyalı dondurmasını yaladı. Bu soğuk havada dondurma yiyerek üşüteceklerdi ama umurunda değildi. Burada dilediği gibi, her şeyi yapmak istiyordu.
''Umarım yükseklik korkun yoktur,'' diyerek külahın kalan son parçasını ağzına attı ecrin.
Dalya merakla ona döndü. ''Neden?''
Ecrin işaret parmağıyla palmiye ağaçlarının ardında kalan yüksek kuleyi işaret etti. Burası şehrin mutlaka ziyaret edilmesi gereken ünlü mekanlarından biri, Stratosfer Kulesi'ydi. Tepesinde -ki bu yüz sekizinci katı oluyordu- dört farklı adrenalin makinesinden oluşan dünyanın en yüksek lunaparkı bulunuyordu. ''Oraya çıkacağız çünkü.''
''Ciddi olamazsın!'' diye cırladı dalya inanamayarak. Yükseklikten korktuğu falan yoktu tabii ki! Allah aşkına, hangi yükseklik fobisi olan psikopat nehre bakan bir köprüden aşağı atlayarak intihar etmeye kalkışırdı?
''Ciddiyim. Umarım bu seni korkutmamıştır,'' diyerek sırıttı Ecrin.
''Şaka mı yapıyorsun? Bu benim en büyük hayalim!'' dedi Dalya heyecanla, önüne düşen kırmızı saçları geriye ittirerek.
''Öyleyse biletleri alsak iyi olacak,'' diyerek genç kızın elini sıkıca kavradı ve onu gişeye doğru çekiştirmeye başladı. Dalya mutlulukla yerinde zıpladı ve Ecrin'e sıkıca sarılarak cezbedici kokusunu içine çekti.
Ecrin kısa sürede biletleri alarak geri geldiğinde Dalya şaşırdı. burada uzun bir kuyruk olması gerekiyordu ama neredeyse kuş uçmuyordu. ''Herkes nerede?'' diye kaşlarını çattı.
''Kuleyi iki saatliğine kiralamış olabilirim,'' diyerek kıkırdadı Ecrin. ''Hadi, benimle gel,'' elini kavradı ve onu kulenin asansörüne doğru ardından çekiştirmeye başladı.
Bir güvenlik eşliğinde kulenin tepesine çıkmayı başardıklarında Dalya manzaranın güzelliğine bir kez daha hayran kaldı. Las Vegas tekrar ayaklarının altındaydı. ''Güzel, değil mi?'' diyerek yanına yürüdü ve parmaklarını kızın ince parmaklarına doladı.
Dalya heyecanla Ecrin'in elini sıktı. ''Bu güzelden de öte... muhteşem.''
''O halde hazır buraya çıkmışken hızlı trene binmeden inmek olmaz,'' diye kıkırdadı genç kadın ve hızlı trenin gişesine doğru Dalya'yı sürüklemeye başladı.
Kulenin çevresinden dolaşan kırmızı raylı hızlı trene bindiklerinde dalya kendini bir kuş kadar özgür hissetti. Ecrin onun gerçekten eğlendiğini hissederek sevindi. Oradan ayrıldıklarında saat altı buçuğa geliyordu. Tüm şehri oturup birbirlerine sarılarak ve tek bir kelime bile etmeden seyretmişlerdi.
Strip Bölgesi'ne geri döndüklerinde yeni yıl konulu bir sokak gösterisini izlediler. Cadde kardan adam kostümlü insanlarla ve Mutlu yıllar, Vegas! yazılı ışıklı süslemelerle doluydu. Onlara katılarak birlikte kural tanımazcasına dans ettiler.
''Seni güzel bir akşam yemeğine çıkarmak istiyorum,'' diye fısıldadı Ecrin, kızın kulağına doğru. ''Michael Mina diye bir yer. Bellagio Otel'in içinde şık bir mekan. Deniz ürünleri seversin, değil mi?''
''Nefret etmediğimi söyleyebilirim,'' diye kıkırdadı Dalya.
Vincent kaldırım kenarına park eden limuzinin kapılarını açtı ve onlara içeri girmelerinde yardımcı oldu. Yarım saat içinde ihtişamlı otelin karşısına vardıklarında şık giyimli bir adam kapılarını açarak onları karşılamıştı.
''Hoş geldiniz, Ecrin Hanım,'' diyerek gülümsedi nazikçe. Dalya her şeyin kusursuz bir şekilde planlı olmasına bir kez daha şaşırarak Ecrin'in koluna girdi ve saray kadar devasa otelin içine giriş yaptılar.
Bir garson eşliğinde cam kenarındaki masaya yerleştiklerinde Dalya menüyü eline aldı ve akşam yemeği menüsünde göz gezdirmeye başladı.
''Havyar seçimini nasıl arzu edersiniz?'' diye sordu garson.
''Rus havyarı,'' dedi Ecrin menüye bakma gereği bile duymadan.
''Siz, bayan?''
Ecrin Dalya'nın menünün içinde kaybolduğunu fark etmiş olmalı ki araya girdi. ''İkimizin de aynı. Siparişler benden olacak,'' diyerek Dalya'ya gülümsediğinde genç kız içten içe ona teşekkür etti çünkü menüde okuduğu tek bir kelimenin bile anlamını bilmiyordu. Doğruyu söylemek gerekirse ve eğer sayılıyorduysa şuana kadar yediği tek deniz ürünü kesinlikle lezzetli olmayan bol tuzlu midyelerdi. Dalya genelde piyasada en ucuz ne varsa onu yerdi. Eh, bu yüzden henüz zehirlenmediğine de şaşırıyordu.
''Ana yemeğin ardından Michael Mina'nın parfelerinden istiyoruz,'' diye devam etti Ecrin. ''İçecekler şampanya, lütfen.'' Garson uzaklaştığında Dalya rahat bir nefes verdi ve camın ardına göz kaydırdı. Hava kararıyordu ve tam o sırada karşısındaki meydanda muazzam bir su gösterisi başlamıştı.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
💭Dalya ⚢
RomanceHafızasını kaybetmiş bir kız gibi davranabilirdi, böylece kötü geçmişini tamamen yok etmiş olurdu. Yeni şeylere ve yeni kurgulara, beceriksizce söylediği yalanlara gerek duymazdı. İnsanların ona olduğundan daha çok acıyacağını düşündü ama umurunda d...