"Hassiktir"
Cümlem haddinden fazla çıkmış olmalı ki herkesin bakışları bize dönmüştü.
Yüzüne ulaşabilmek için başımı kaldırmak zorundaydım. Yüzündeki yorgunluk ve kasılan çenesi beni korkutmuştu.
Bu ankaraya giderken aynı vagonda geldiğim ukala askerdi.
"Sen" dedi işaret parmağını anlımın ortasına getirerek.
"Şakaları hiç sevmem" dişlerinin arasından konuşurken diğer eli yumruk olmuştu. Gözlerimdeki korku saniyeler sonra kaybolup yerine öfke doluyordu.
Bende aynı şekilde parmağımı kaldırıp ona uzattım ve,
"Asıl sen" dedim sakin bir tonla.
Ve son anda ağaçtaki akrebi hatırlayarak yükselttiğim çığlık herkesi afallatmıştı. Hızla iri bedeninin arkasına geçip ağacı onun önüne hedef yaptığımda oda akrebi fark etmiş olacak ki siyah eldivenli ellerini sertçe ağaca vurarak akrebin ezilmesini sağladı.
Çüşşşş, dedim içimden.
Sonra tekrar bana dönünce görebilmek için başını eğmişti.
"Burada ne işin var"
Bende onun aksine başımı kaldırıp yüzüne odaklanarak konuştum.
"Bende asker olacağım"
Kasılan çenesini konuşmasına müsade etmeden yüksek rütbeli başka bir asker yanına gelip elini omzuna attı.
"Yeni kadın askerlerden birisi, meva"
Adımı duyunca adem elmasından sert bir yutku geçirip tekrar bana döndü.
"Numaran kaç senin"
Ellerimi arkama götürüp yüzüne bakmadan "bir" demiştim.
Büyük elleri yeni çıkmaya yüz tutmuş sakallarına gidip ovduktan sonra omuzuma çarparak yanımdan ayrıldı.
Herkesin gözleri bu defa benim üzerimdeydi, nerden tanıştığımızı merak ediyor olmalıydılar. Gözüm bir anlığına yasemine kaydığında sinirden dişlerini sıktığını görmüştüm. Kıskanmış mıydı
Kimseye tek bir kelime etmeden odama döndüm. Ferda çoktan odaya gitmiş kitabını okuyordu bile. Çekingen adımlarla yatağımın üzerine oturup Ferdaya baktım o ise bana bakmadan ne olduğunu sordu.
Nefes alış verişimde bile belli oluyordu normal olmadığım.
Yinede hiç birşey söylemeden yatağıma girip gözlerimi uykunun merhametine bıraktım.
🧷
7.00
Gözlerimi çan sesiyle açtığımda bugün eğitim vaktinin olduğunu hatırladım, üzerimi giyinip sabah rutininden sonra bahçeye çıktım.
Henüz kimse yoktu bende bundan yararlanıp sol tarafta kalan ahıra doğru yürüdüm. Bir çok at vardı ve hepsi öyle güzellerdi ki, hepsi ayaktayken yerde yatan bir at gözüme çarptı.
Simsiyah kömür gibi yeleleri tıpkı benim saçlarıma benziyordu, deriside gece kadar siyahtı. Ona seslendim ama görmedi bile beni, belki de hastaydı hiç ayağa kalktığını görmedim.