19

74 30 28
                                    

𝐦𝐞𝐝𝐲𝐚| 𝐌𝐚𝐫𝐜𝐞𝐥𝐥𝐢𝐧𝐚 𝐆𝐫𝐚𝐲

Slughorn'ın davetine katılmak, benim için yeni bir deneyim olacaktı. Notlarımın onun davetine katılmak için yeterli olduğunu hiç düşünmüyordum ve olmadı da. Ama oraya Tom sayesinde gitmek... çok daha garipti. Özellikle çoğu öğrenci Slytherinliyken.
Yalnızca birkaçı diğer binaların öğrencilerinden oluşuyordu.
Tom'un da bahsettiği buydu.
'Yılan yuvası.'

Aynada kendime son bir kez daha baktım. Klasik siyah bir elbise. Ne çok şık ne de çok basit. Yeterli. Odadaki kızlar neye bu kadar hazırlandığımı sorup durmuşlardı ama sadece fotoğraf çekinmek gibi bir bahaneyle onları susturmuştum. Şimdiden yaygara çıksın istemiyordum.
Zaten yarına dedikodular yayılırdı. Tom bunu bile bile beni çağırıyordu. Amacı beni hedef haline getirmekti. Bu açıktı.
Bunu saklamıyordu.

Merdivenlerden inerken üzerime cübbemi almayı unutmadım. Dikkat çekmeyi istemiyordum. Blake'in bakışlarıyla karşılaştım. Gideceğimi biliyordu ve bunu istemiyordu. Gerçekten Tom'u öldürebilseydi, bunu yapardı eminim. Bana kısa bir bakış atıp göz kırpmakla yetindiğinde ortak salondan dışarı çıktım. Kimse sorgulamıyordu zaten. Tom'un beni gelip binamın kapısından almak gibi bir şey yapmayacağını bildiğim için zindanlara doğru yol aldım.

Gerçekten bu ince cübbe beni soğuktan korumuyordu. Hareket eden merdivenlerden inerek karanlık koridora girdim. Sırtım aniden soğuk duvarla buluştuğunda çığlık atmak üzereyken bir el ağzımı kapattı. Tom.
Tom?
"Derdin ne senin?" Elini ağzımdan çektiğinde onu hafifçe ittirdim. Ödümü koparmıştı.

"Korktun." Alayla gülümsedi. Resmen beni küçümsüyordu şuan.
"Gelmemek gibi bir aptallık yapıp yapmadığını kontrol etmeye geliyordum." Kaşlarımı çattım. Bu günlerde hakaretleri üst üste geliyordu ve bu tavrı sinirimi bozuyordu. Son birkaç gündür ona yazmamıştım bile.
Bu garipti...
Bu arada takım elbise ona gerçekten yakışıyordu. Aptal Marcellina. Bunu düşünme.

"Öncelikle gelmek zorunda değildim. İkinci olarak beni duvara sıkıştırmak gibi bir a-" Bileğimden tutarak beni kendi yanına çekti. "Yanımdan yürü." İçeri girmek üzere olduğumuzu fark ettiğimde üzerimdeki cübbeyi çıkardım. Beni kısaca süzüp önüne döndü. Kapıyı açtığında neredeyse bir düzineden fazla insan yuvarlak bir masanın etrafına dizilmiş Slughorn'ı dinliyordu. Profesör bize döndü ve memnuniyetle gülümsedi.

"Ah ne kadar tahmin edilemez bir çift. Hoşgeldiniz, yerlerinize geçebilirsiniz."
Çift mi dedi?
Tom'un kolundaki elime baktım. Koluna girmiştim. Bozuntuya vermemek için kendimi zorladım. Tom tepkisiz kalarak beni sandalyelere yönlendirdi. Bakışların odağı olmam hoşuma gitmiyordu. Gerçekten bileklik için bu hâle düşmüştüm. Sandalyeye oturduğumda bakışlarım masada gezindi. Özellikle Slytherinli olanların bakışları sık sık Tom'da ve bende geziniyordu.

Tatlılar önümüzde belirdiğinde Slughorn her zamanki gülümsemesiyle anılarından birkaçını anlatmaya başladı.
Oldukça sıkıcı olacağı kesindi ama buradaki tek sorunum keşke Slughorn olsaydı. Diğerleri gibi önümdeki profiterolden bir kaşık aldım. Ya da almaya çalıştım. Çünkü üzerimdeki bakışlar sinirimi bozuyor, odaklanamıyordum. Bunun için Tom'u öldüreceğim. Yemin ederim o bilekliği onun-

'Ne yapacaksın?'

Siktir. Zihnimde mi?
Sakince önündeki tatlıdan yerken benimle mi konuşuyordu? Gerçekten bu yaşta büyünün sınırlarını zorlamıştı.
Psikopat.
Arkadaşların sinirimi bozuyor. Seni temin ederim ki şu sıralar sende bozuyorsun.

Dudağının kenarı alayla kıvrıldı.

'Korktun mu?'

Gözlerimi devirmemek için kendimle mücadele ederken peçeteyle ağzımı sildim. "Peki ya siz Bayan Gray, sanırım son sınavdan olağanüstü almıştın. Neden bu zamana kadar kulübe katılmadın?"
Kaşlarımı kaldırdım.
Tom sayesinde olağanüstü aldım, diyemezdim. Nazikçe gülümsedim.
"İksir pek ilgi alanıma giriyor diyemem profesör. Daha çok karanlık sanatlar."
Bunu söylerken Tom'a kısa bir bakış attım. Slughorn yine güldü. Bu kez ise gençken karanlık sanatlar dersinde başına gelenleri anlatmaya başladı.

"Yani Gray, tam olarak seni buraya getiren nedir?" Black'in ukala bakışıyla beni süzerken, Slughorn bile lafını kesmiş bizi izliyordu. Kaostan hoşlandığını söyleyebilirim. "Soyadımın ünü olmadığı kesin."
Lafımı üzerine alınmamış gibi gözükse de sinirlendiğini yalancı gülüşünden anlıyordum. Tom ise ifadesizce bizi izliyordu. Aptal. Ne bekliyordum?
Beni savunacağını falan mı?

"Gray'ler pek ünlü olmasa da..." Cümlesini yarıda keserek kıkırdadı. Beni aşağılamaya mı çalışıyordu?
"Black ailesinin kötü şöhretiyle karşılaştırıldığında pek ünlü olmadığımız kesin." Tekrar atılacakken Slughorn ikimizi böldü.
"Pekala bu kadarı yeterli. Şimdi kim sıcak çikolata istiyor?"
Ortamdaki soğuk hava yavaşça dağılırken Tom'a bakmadım.
Yüzüne bakmamı bile haketmiyordu.
Yalnızca cübbesinin cebinde olduğunu tahmin ettiğim bilekliği alarak elimde tuttum.

Gece Greengrass, Black ve Malfoy ile uzunca bakışmalarla sonlandığında Slughorn'a davetinin çok eğlenceli geçtiği gibi yalanlar söyleyerek cübbemi giydim, dışarı doğru yürüdüm. Yılan yuvası diyerek neyden bahsettiğini şimdi anlıyordum. Ama en zehirlisinin o olduğunu bir anlığına gerçekten unutmuştum.

Bir hafta geçmişti. Davetin ertesi günü birkaç dedikodu yayılsa da pek ses getiren şeyler değildi. Muhtemelen Tom susturmuştu. Aynı günde, öncesinde tartıştığım aptal Orion Black, yasak ormana içmek için girip at adam tarafından kovalandığında sertçe düşmüş, morarmış bir yüzle okula koşarak girmişti. Bu yüzden ceza da almıştı. Sanırım Tom ve benim hakkımda söylentileri, bu olay gölgede bırakmıştı.

Bu sırada ona hiç yazmadım. Onun yazmasını zaten beklemiyordum ama yine de yazmadı. Garip ve boşlukta hissediyordum. Derin bir boşlukta.
Ama bunu dışarıya göstermemek için elimden geleni yaptım. Birçok kez bakışlarıyla karşılaşsam da onsuz mutlu gibi gözükmeye çalıştım.
Sahi ne zaman vardı ki şimdi yokluğunu hissedeyim?
Sadece aptal bir takıntıydı, değil mi?

Blake ile beraber iksir sınıfına girerken en arkada onunla göz göze geldim. Blake, kolunu omzuma atarak boş bir sıraya doğru yönelmemizi sağladı. Oturduğum sıradan dışarıyı izledim ve Blake'in yaptığı kağıttan uçakları uçurdum.
Profesör sınıfa girdiğinde ise dikkatimi ona verdim. Yoksa dikkatimi kolayca dağıtacak şeyler vardı.

'Dikkatini ben mi dağıtıyorum Gray?"

Hah.
Komik.
Yine zihnimdeydi.

Her şeyi üzerine alınmayı kesmelisin. Dünya senin etrafinda dönmüyor.

Sesi tekrar yankılandı.

'Birkaç gün önce etrafımda dolaşıp duran da sen değil miydin?'

Ona takıntılı olduğumu yüzüme vurmaya çalışıyordu.

İtiraf etsene. İlgimi seviyordun.

Güldüğünü işittim.

'İlgini sevseydim, şuan yanımda oturuyor olurdun.'

O zaman iyi ki yanında oturmuyorum.
Ve yanımda başka biri var.

Dikkatimi tekrar derse verdiğimde sesi susmuştu. Bu iyiydi.
Zehrini akıtmaya devam edeceğini hissediyordum çünkü sinirli bir şekilde bana bakıyordu.
Ups.

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: 3 days ago ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

𝐋𝐢𝐦𝐞𝐫𝐞𝐧𝐜𝐞 [𝐓𝐞𝐱𝐭𝐢𝐧𝐠]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin