•Eve dönene kadar Felix'in tık sesi çıkmamıştı. Alkolün etkisi geçtikçe yaşananlar kafasına bir bir dank ediyordu.
Hyunjin'i tanıyordu. Hyunjin'in bu duruma çıldırmamasına imkan yoktu. Onu rahatlatmak için konuşmak istiyordu, ama ters bir tepki vermesinden çekindi.
Ondan vazgeçmesinden çekindi.
Daha yeni başlamıştı hayalindeki hayata, böyle kolay kaybetmek istemiyordu.
Araba durduğunda sabırla Hyunjin'i bekledi. Hyunjinse ifadesiz bir şekilde yola bakıyordu.
Sonunda hafifçe mırıldandı. "Hyunjin..."
Hyunjin aynı ifade ile Felix'e döndü. "Efendim?"
"Özür dilerim..."
"Sorun değil Felix." Dedi Hyunjin gözlerini kaçırırken. "Senin hatan değildi."
"Hyunjin ben geçmişimi bırakmak istiyorum. Hatta bıraktım bile ama sanki o beni bırakmıyor..."
Hyunjin biraz sessizlik istiyordu ama Felix bunu ona vermedikçe hala tuttuğu direksiyonu sıktırdı. "Sorun değil diyorum Felix."
Felix başını öne eğdi, acılı ve derin bir iç çekti. "Benden vazgeçmezsin değil mi?"
"Ne?"
"Nefret etme benden yalvarırım..."
Hyunjin Felix'in ağladığını yeni anlamıştı. Sonunda direksiyonu bıraktı, emniyet kemerini çözüp tamamen ona doğru döndü. "Hayır Felix, senden nefret etmiyorum. Böyle şeyler düşünme."
"Ama ben... ben..."
"Ağlama. Gerekiyorsa senin için tüm şehri döverim, anladın mı? Senin suçun değildi."
"Bununla yaşayamazsın. Bununla kimse yaşayamaz..." derken Felix hıçkırıklara boğulmuştu.
"Hayır..."
"Sen de bıkacaksın... sen de bırakıp gideceksin beni. Vücudumdaki lekeler hiç geçmiyor Hyunjin..."
"Sikeyim..." diye fısıldadı Hyunjin. Felix'in canı yanıyordu, ama Hyunjin'in de ondan aşağı kalır yanı yoktu. "Ağlama, sakinleş."
"Ben bir hayat insanıydım Hyunjin."
"Sen de söylüyorsun ya, eskiden öyleydin Felix. Çok da berbat bir durum değil..." derken sesi acıyla çıkmıştı ama gücünü toplayarak devam etti. "Kalbin benimleyken, geçmişinde yaşanan hiçbir şey umurumda değil. Ben bir hayat insanına aşık olmadım. Ben karşıma geldiğindeki gülüşüne, kalbindeki kırıklara aşık oldum Felix, anla bunu."
"Günah çıkarıyorsun."
"Saçmalama."
"İşlediğin günahları bana yardım ederek kapatmaya çalışıyorsun. Vicdanını rahatlatmaya çalışıyorsun ve bunu anlıyorum ama bana aşık olamazsın Hyunjin. Bana aşık olmamalısın..."
"Felix fevri davranıyorsun. Sarhoşsun."
"Hayır." Felix sonunda başını kaldırdı. Boncuk gözleri yaşlanmıştı, gecenin karanlığında bir çift ışık gibi parlıyordu. "Hiç olmadığım kadar ayığım. Gözlerim hiç olmadığı kadar açık."
"O zaman saçma sapan şeyler düşünme."
"Eski hayatıma dönmeme izin ver..."
Hyunjin'in kaşları bir anda çatıldı. "Ne diyorsun sen Felix? Orospuluğa geri mi dönmek istiyorsun?"
"Amaçsızca yapılan seks insanın yalnızca bedenini incitir. Ben senin ruhunun incinmesini istemiyorum. Ruhlarımız incinecek, bu yükü omuzlarında taşımak ağır gelecek."
"Sen ben misin de benim yerime karar veriyorsun?"
"Hayır-"
"Tamam. Amaçsızca sevişelim o zaman."
Hyunjin bir anda arabadan indiğinde Felix de çaresizce arkasından gitti. Eve hızlı adımlarla yürüyen adamın peşinden koşmak zorunda kalmıştı.
Kapının önüne geldiğinde onu yakalayıp bir anda koluna sarıldı. "Hyunjin, dur."
"Ne?" Derken Hyunjin öfkeden kıpkırmızı olmuş bir yüzle ona doğru dönmüştü. "İstediğin bu değil mi? Duygusuzca sevişelim Felix."
"Demek istediğim bu değildi!"
"Gitmemen için her şeyi yapacağımı biliyorsun. Seni sevmememi mi istersin, öyleyse sevmem. İncinmememi mi istiyorsun, öyleyse buna izin vermem. Sen bana karşı bu kadar kör oldukça tüm çabalarım boşa gidiyormuş gibi hissediyorum."
"Sorumluluk almanı istemek hataydı..." diye mırıldandı Felix. "Seni buna mecbur bırakmamalıydım."
"Sen beni hiçbir şeye mecbur bırakmadın. Ben göze aldım, anlamıyor musun? Sen yanımda oldukça tüm dünyayı karşıma alabilirim ama sen gidersen ne yapacağım?!"
"Bu kadarını isteyemem."
"Yanımda kal sarışınım. Çünkü bir kere gittiğinde... bine kadar saysam da geri gelmeyeceksin."
Hyunjin'in sesi titrediğinde Felix'in kalbine bir ok saplanmıştı. "Hyunjin..."
"Çok alıştım ben sana. Sen de gitmesen ne olur ki?" Elini uzatıp Felix'in kolunu yavaşça tuttu. "Biraz daha kal, ne olur."
Terk edilmekten korkan Felix değil miydi, neydi şimdi yine bu adamın söyledikleri? Birisinin zayıflığı olmak da büyük bir sorumluluk değil miydi neticede?
Derin bir nefes aldı Felix. Sıçmıştı, toparlaması lazımdı. "İçeri geçelim mi?" Diye fısıldadı.
Hyunjin başıyla onayladığında içeri girdiler.
•
Hyunjin Felix'e sarılarak uyumuştu, ama Felix'in gözünde bir damla uyku yoktu.
Bu akşam için güzel planları vardı. Güzel bir akşam yemeğinden sonra Hyunjin'i hoşça memnun etmeyi planlamış, bunun için hazırlık bile yapmıştı.
Ama ikisi de üzerlerini bile çıkartmadan yatağa yığılmış, kötü günün acısını uyuyarak çıkartmaya çalışmışlardı. Yemekten sonra bayır aşağı yuvarlanırmış gibi gelişmişti olaylar, ikisi de durduramamıştı.
Hyunjin beline sarılmışken hafifçe kıpırdanarak biraz doğruldu, sırtını yatağın başlığına yaslayarak oturdu. Hyunjin de kıpırdanmış, Felix'i tutan kollarını sıktırmıştı ama uyanmadı.
Kucağına düşen kara tutamları parmağının ucuyla sevmeye başladı. Pişmandı. Evet, kendisini çok kötü hissetmiş ve en azından bu boktan duygudan Hyunjin'i kurtarmak istemişti ama bu epey acılı bir kavga ile sonlanmıştı.
Sahiden, Hyunjin onu sevmekten vazgeçer miydi ki?
Ne zaman ki ayrılık konusu açıldı, koskoca mafya babası küçük bir çocuğa dönüşüyordu. Felix'in canını daha da yakıyordu bu durum. Ama şimdilik ses etmemeye karar verdi.
Uykusu yoksa uyumazdı, kendisine işkence etmesine gerek yoktu.
Onun kokusunu almak, onun saçlarını sevmek de iyiydi. Bu geceyi böyle geçirebilirdi.
Kaç geceyi daha böyle geçirebilirdi...
•
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Money | Hyunlix
Fanfiction24.11.2024 - ? ✓ Para karşılığı bedenini satan bir adam ve artık ondan başkasını arzulayamayacak hale gelmiş mafya babası. 『 hyunlix, minsung, +18 ögeler içerir, texting, düz yazı, daddykink, sugar daddy 』