Odamın içini aydınlatan ışıkla uyandım. Ne yani sabah mı olmuştu? Bir yanıp bir sönen ışığın kaynağının güneş değil araba olduğunu anlamam birkaç dakikamı almıştım ki o gürültülü ses bir kez daha duyuldu.
Pat ! Pat! Pat!
Hatırladığım kadarıyla kimseye borcum yoktu. O zaman bu siktiğimin kapısını kim böyle çalıyor? Hem de bu saatte. Yatağımın yanındaki saate baktığımda bir küfür daha salladım. Saat daha 04:00.
Pat! Pat! Pat!
Ne var lan ne! Kapıdaki her kimse henüz kapıyı kırmayı beceremedi ama birazdan ben kapıyı açınca onun kafasını kıracağım. Siktiğimin salağı. Bir hışım yataktan kendimi atıp kapıya doğru uzun ve sinirli adımlarla ilerledim. Kapıyı açmamla suratıma yumruğu yemem bir oldu. Ben daha kim olduğunu anlamadan savunma mekanizmam devreye girmiş karşımdaki yumruğunun karşılığını almıştı. Birkaç dakika da yerde ikimizde yuvarlanıyorduk. Darbelerimiz zamanla yumuşasa da dudağımın kenarından sıcak bir şeyin aktığını hissediyordum. Peki kimdi bu? Ulan harbi ben kimi dövüyordum?
''Savaş... Savaş... Lan dursana pezevenk.'' İkimizde nefes nefeseydik. Yinede bu durum kesik kesik gelen sesin sahibini tanımama engel değildi.
''Yekta?''
''Benim lan ben.'' Boğuştuğumuz yerde ikimizde donduk kaldık. Ne yani ben dakikalardır Yektayla mı boğuşuyordum. Uzandığım yerden kalktım. Sanki yerde toz,çamur varmış da üstüme bulaşmış gibi üstümü silkeledim. Yekta da çoktan ayağa kalkmış kan akan kaşına peçete bastırıyordu.
''Lan bu saatte ne işin var burada? Ve neden bana vurdun?''
''Ağacımı sulamaya geldim.'' Ağaç mı? Sarhoş mu lan bu? Ulan millet içince karıya kıza sarkar bizimki bana sulanıyor yavşak. Şu pis pis sırıtışına yine bir yumruk çakardım da neyse.
''Ne diyorsun lan?''
''Savaş harbi kusura bakma. Ben aslında geldim bara ama kapıda başıma gelenler fenaydı. Kızla öyle karşılaşınca bırakıp gelemedim.
''Ha bir de kızın koynundan çıkıp geldin !''
''Yok lan bu öyle değil. Komşum. Yani sabah binada çarpıştık bir de bara girerken, ben giriyordum o da çıkıyordu. Barmenmiş o barda. Sonra sohbet uzadı da uzadı. Bende işim bitince sana geldim işte. Beklemekten ağaç olmuşsundur gelip sulayayım dedim.'' Bu çocuk böyle gülmeye devam ederse çok dayak yiyecek benden.
''Uzak dur olum oradaki barmenlerden. Geçen gece bir tanesi ayakkabısıyla kafamı kırmakla tehdit etti beni. Deli lan hepsi deli. Hem bana niye vuruyorsun lan o zaman?'' Adımlarımı banyoya yönlendirdim. İkimizin de pansumana ihtiyacı vardı. Sanırım işime yarayacak birkaç şey acil yardım dolabında vardı.
''Ne vurcam lan sana. Kapıya vuruyordum ben sen birden açınca sana geldi. Sen atladın üstüme.''
''Ya ne yapsaydım. Biraz da karnıma mı vur deseydim.'' Elime aldığım pamuk ve tentürdiyotla banyodan çıkıp Yektaya doğru yürüdüm. Yalnız kaşı fena kanıyordu. Artık 50 yıl dilinden kurtulamam bu piçin.
''Ooo pansuman mı yapacaksın?''
''Ne var lan beğenemedim mi?''
''Yani senin yerine tercih edebileceğim bir kız olsaydı fena olmazdı.'' Bu çocuk ne zaman böyle olmuştu. Tamam Yekta benim gibi her gece başkasıyla değildi ama o yolda ilerlemeye başlamıştı. Bir veteriner için fazlasıyla vurdum duymaz.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BİR RÜYA
Romance-Sen benim köprüden önceki son çıkışımsın dedim. -Anlamadım dedi. -Sorun değil bende anlamamıştım. Zamanla anlarsın dedim. Tek kaşını kaldırmış suratında şaşkın bir ifadeyle öylece bana bakmaya başladı. Gerçekten de o benim ilk ve son umudumdu...