O günden sonra onu hemen hemen her hafta takip etmiştim. Bu takip işi benim için bir alışkanlık olmuştu. Sigara içmeyi nasıl unutmuyorsam onu da beynim otomatik olarak gitmem gerektiğini söylüyor ve kendimi deri montumu üstüme geçirirken buluyordum. Bazen delirdiğimi düşünüp çocuklara bende bir değişiklik olup olmadığını soruyordum. Sorduğumda ise her zaman aynı cevabı veriyorlardı. Her zaman ki gibi sinir bozucu Calum olduğumu söylüyorlardı. Bunun sıradan saçma sapan bir takıntı olduğunu düşünüp yine de onun yanına gidiyordum. Her zaman aynı saatte aynı yerde ona gözükmeden onu izliyordum.
14 Eylül
Köşedeki sokaktan bir siluet görür görmez koşar adımlarla o tarafa doğru yürüdüm. Burası tanıdığım mekanlar olduğunu söyleyemezdim. Benim bulunduğum yerler genellikle dar sokakların ve içinde her çeşit insanların bulunduğu bir yerdi. Sosyete mekanlarının yanından dahi geçmezdim. Tanıdık birileriyle karşılaşacağımı elbette biliyordum ve bu benim isteyeceğim son şeydi. Amcam öğrenecek ve beni yanında tutmak için tüm cümleleri sarf edecekti. Adımlarımı yavaşlatıp onun oturduğu yerden birkaç metre uzakta durdum. Banka oturup dizlerini kendine çekmiş, başını dizinin üstüne koymuştu. Herkesin bir sorunu vardı. Bu lanet dünyada kimse mutlu değildi. Onun ağlamasını normal karşılayıp yanından öylece geçebilirdim. Ama bunu yapmadım ve olduğum yerde bir sokak direğine yaslandım. Karanlıktan beni göremeyeceğini bildiğim için duvar kenarına saklanmadım. Sigaramı sessizce yakıp dudaklarıma yerleştirirken görmemesi için dua ediyordum. Eğer görürse mutlaka beni sapık sanacaktı. Başını kaldırıp karşısında rüzgardan hafiften sallanan salıncaklara baktı. Bakışları orada takılı kalırken bir şarkı mırıldanmaya başlamıştı. Hiç duymadığım bir melodiydi. Sesi güzeldi. Bir hıçkırıkla durdu ve ağlamaya başlayınca beni görmemesine rağmen birşey yapma ihtiyacı duymuştum. Gidipte onu dinleyebilir miydim? Bunu anında eledim. Beni gördüğü anda kaçma ihtimali çok yüksekti. Siyahlara bürünmüş elinde sigara olan kötü bir çocuk, montunu parmaklarına kadar çekmiş küçük kıza yardım edemezdi.
" Senden nefret ediyorum. " dedi soğuk bir sesle. İyice ona dikkat kesildim. Bakışları hâlâ sallanan salıncaklardaydı. Belki de akıl hastanesinden kaçmış bir deliye rastlamıştım.
" Canın cehenneme Jonathan! " diye bağırırken gözlerimi sonuna kadar açtım. Böyle bir kızdan bu sesin çıkacağını tahmin etmiyordum. Jonathan her kimse benden bile kötü biri olmalıydı. Belki de ben ondan da kötü olabilirdim. Sigaramı yere atıp topuğumla söndürürken artık gitmem gerektiğini biliyordum. Ama olduğum yere adeta çivilenmiştim. Onun kalkmasını bekliyordum ama sadece ağlıyordu. Sokak lambasının loş ışığı yüzüne vuruyordu. Küçük burnu hem ağlamaktan hem de soğuktan kıpkırmızı olmuştu. Açık olan teninin rengi iyice beyaz olmuştu. Onu bu kadar yıpratanın ne olduğunu öğrenmek isterdim ama bu asla mümkün değildi. Kendime yine kızıp bir küfür savurdum. Ben bu değildim. Düşüncelerimi yine bölen ayak sesleri olmuştu. Çantasını omzuna takıp yavaş adımlarla sokağın aşağısına inmeye başladı. Artık gitme vaktiydi ve ben tam eve doğru yol almışken geri döndüm. Başına bir şey gelebilirdi ve bu beni birden telaşlandırdı. Nerdeyse gece olmuştu. Mantığımı elimin tersiyle itip onun gittiği yöne doğru koştum. O kadar bitkin görünüyordu ki duvardan tutunmasa her an düşecek gibiydi. Küçük iki katlı bir evin önüne geldiğimizde başını yukarı kaldırdı bende onunla beraber bakarken en üst katta bir gece lambası yandığını gördüm. Kapının önüne kadar gidip bir müddet durduktan sonra olduğu yerde silkelendi ve saçlarını geriye attı. Yandan profilini görecek şekilde çalılıkların arkasına geçtim. Yüzüne mutlu kız profili yerleştirip anahtarı titreyen parmaklarıyla sıkıca kavradı. Ağlayan kız gitmiş ve yerine hiçbir sıkıntısı olmayan bir kız gelmişti sanki. Bir anda rolünü değiştirmişti. Bunu yapmasının özel bir nedeni olmalıydı. Anahtarı kapının deliğine sokup kimsenin duymasını istemiyormuş gibi yavaşça çevirdi. Ailesiyle yaşıyor olabilirdi ve onlarda uyumayıp kızlarını beklemişlerdi. O kapıyı ittirip içeri girerken dar kotumdan sesli bir müzik sessiz sokağı doldurdu. Lanetler okuyarak evin kapısına baktım. Kapandığını görür gibi oldum ama yine de hızlıca ters yöne doğru koştum. Telefonu çıkarıp cevapla tuşuna bastım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
I Smiled Shooting || Hood
Fanfictionİkimizde kesiklerle dolu kollarına bakarken başını kaldırıp yaşlı gözleriyle bana baktı. Ben ifadesizliğimi korumaya çalışırken onun boğazında hıçkırıkların düğümlendiğini biliyordum. Sertçe yutkundu. " Keşke.. " dedi hıçkırıklarının arasından. " B...