Dördüncü Bölüm

20 0 0
                                    

Bir insana alışmak gökyüzüne alışmaya benzer,derdi dedem ve çok olmuştu ben o insana alışalı. Deniz benim her şeyim olmuştu. Hiçbir şeyden haberi bile yoktu belki, ama o benim için çok değerliydi. Benim nefesim, benim gökyüzüm, o ilk çarpışma anından beri Deniz oldu.Ben ondan gözlerimi alamazken onun gözleri hep başkalarındaydı. Bu beni umursamadığından değil, sadece beni bir sevgili olarak görmediğindendir, diye düşünmüştüm hep. Evlerimiz yan yanaydı. Beraber büyüdük. Onunla geçirdiğim vakti hiçbir arkadaşımla geçirmedim. Zaten çok arkadaş canlısı değildim. Deniz her şeye yetiyordu. Onun yanında vakit çok çabuk geçiyordu. Öyle alışmıştım ki ona, yaz tatillerindeki ayrılık bile beni yıpratıyordu.

Ona olan sevgimi hiç bir zaman fark etmedi. Bende de onu karşıma alıp konuşacak bir cesaretim yoktu. Böyle uzaktan sevmek o kadar güzel ve zararsızdı ki, sanki elini tutsam tüm büyü bozulacakmış gibiydi. Sanki bir daha ''İkimiz'' diye bir şey olmayacaktı. Zaten, ikimiz diye bir şey hiç olmuyordu ki....

Deniz ile aynı ilkokula gittik, aynı orta okuluda okuduk ve aynı liseyi kazandık. Ne zaman ona açılmaya kalksam yanında hep başka bir çocuklar olurdu. Bir keresinde kitabının arasına bir not bırakmıştım. Daha sonra ona duygularımı anlatacaktım ama korkaklık yaptım, yine gidemedim yanına. Yazdığım nota da başka bir sevgilisi, ''Ben yazdım'' diye atladı. Sonuç olarak ellerimle kaybediyordum denizi. Denizin peşinde kendimi tükettim ve beni seven kızları hep görmezden geldim. Çünkü aşk böyle bir şeydir, birinde kaybolduğunuz anda başka birisinin hayatınıza dokunması imamkansızlaşır.

İnsan ne yaparsa yapsın cezasını kendi çekiyor. En büyük cezayı da susarak veriyoruz kendimize. Konuşsak belki her şey tam istediğimiz gibi olacak ama buna cesaret edemiyoruz. Bizim ki uzaktan bir aştı. Evet, bu yaşadığımıza aşk diyebilirdik. Bazen bana öyle bakıyordu ki, aşık olmayan bir kız böyle bakamazdı. Belki de bana aşık olmadı, ben sadece kendimi kandırıyordum. Hep yapmaz mıyız bunu zaten. Aşık olduğunu hissetmek ve o saçma sapan anlarda göz göze gelmek dünyanın en güzel şeyidir. Deniz, ikimiz diye bir şey var etmek istemiyordu ama ben bunu çokkk istiyordum.

Lisenin bitiminde mezuniyet partisinin yapılacağı duyuruldu. Hepimiz üniversite sınavına hazırlanmaktan helak olmuştuk ve bu güzel eğlenceyi hak ediyorduk. O partinin en şık isimlerinden biri olmalıydım. Annem Hafize hanım, sırf bunun için özel bir kıyafet almıştı bana. O gece mükemmel görünüyordum. Aslında kendimi çok yakışıklı buluyordum ama bunu asla itiraf edemiyordum. Denize duygularımı anlatmanın vakti gelmiş geçiyordu bile.

En azından ben öyle düşünüyordum ve ona partiye benimle gelmesini bir msj göndererek teklif ettim. Deniz de nasıl olduğunu anlayamadığım bir halde kabul etti. Normal şartlarda, lise boyunca sürekli yanında olan Ali ile birlikte gideceklerdi ama nasıl olduysa teklifimi kabul etti, bu da beni baya bi sevindirmişti.

Saat 7:50 evlerinin ordaydım. Deniz 8:30 da aşağı inebildi. Beni 40 dk beklettiği için özür diledi ama farkında değildi ben onu senelerdir bekliyordum. Aşk bir bakıma beklemekti, çünkü kimse aşka gidemiyordu, aşk isterse kendisi geliyordu. O gece bir yağmur damlası kadar güzel ve sade giyinmişti. Çok güzel kokuyordu da. Koluma girdi. Dünyanın en mutlu kavalyesi olmuştum. Söyleyemediğim bir aşkı kollarında yaşıyordum. O ölebilirdim işte, ölmeliydim.

Partide ya herkes denizi izliyordu ya da bana öyle geliyordu. Belki partinin en güzel kızı o değildi ama benim için tek güzel kız oydu. Bütün gece kollarımdaydı. Hayatımın en güzel dakikalarını geçiriyordum. Konuşmuyorduk. Yine arkadaştık ama o gece sanki bir sevgilim varöış gibi hissettim. Bunu ona hissettirmeyi o kadar çok istedim ki... Korkularımı yenmek üzereydim. Ne olacaksa olsun, diye düşünmeye başlamıştım artık.

Ve o şarkı çalmaya başladı: ''Kalbim Tek Sahibine'' bu şarkının sözleri kesinlikle Deniz için yazılmış olmalıydı. Denize dansa davet ettim. Elini ellerime aldığımda kalbimin ritmi daha çok artmış onun sesini sadece müzik bastırabiliyordu. İyi ki vardı.

-İyi misin Hikayeci

-İyiyim. hiç bu kadar iyi olmamıştım.

Heyecandan yüzüm kızarmıştı belki de... O an yere düşecek olsam bile bırakmazdım onu. Böyle bir anı belki de bir daha hiç yaşamayacaktık.

-Ya, aslında sana haksızlık ettim, o yüzden bunu açıklamam gerek. Ben Ali ye söz vermiştim, son anda iptal ettiği için de seni kırmak istemedim.

-Öyle mi? Sorun değil, ikinci olamak da güzel.

-Sorun etmediğine sevindim. Neyse boşver, üniversiteyi nerede okuyacağına karar verdin mi ?

-Hayır henüz seçemedim. Sen ?

- Ben yurtdışına gideceğim. Bizimkiler öylesinin çok daha iyi olacağını düşünüyorlar.

-Oturalım mı, çok terledim.

-Oturalım

Evet oturmuştuk ama bu sözler de kalbime oturmuştu. Bir kere daha ona açılmaktan vazgeçtim. Eğer doğru zaman, doğru mekan diye bir şey varsa o gelir bizi bulurdu. O an ne yapacağımı bilemedim. Oysa bir kaç dakika önce ona olan tüm sevgimi aşkımı itiraf etmeye o kadar yakındım ki... O sustu, ben sustum. Hayat sustu.

O büyülü gece bir anda simsiyah bir geceye dönüşmüştü. Deniz gidiyor muydu yani ?

'' Bazen, bazı şeylere gereğinden fazla üzüldüğümüzü anlarsınız. Zaman size bunu en iyi anlatan şeydir...''

Ertesi gün . Denizlerin evinin önünde güzel bir araba gördüm. Balkonda oturmuş çayımı içerken arabadan Ali indi. Deniz arabaya doğru yürümeye başladı. Ali Denizi öptü ve arabaya geçtiler. Balkonda öylece kaldım. Araba gitti. Az sonra bahçe kapısı açıldı ve annem geldi. biraz konuştuktan sonra, Denizin Ali ile yurt dışına gideceğini söyledi bana.

denizi sevdiğimden annemin haberi dahi yoktu. Bu kötü haberi de annem Denizin annesinden duymuştu. Denizin yurtdışına gideceğine üzülmüşken bir de Ali çıktı başıma. İyiden iyiye kimsesiz kalmıştım. tek arkadaşım, sevgilim, sırdaşım Deniz gidiyordu. Ben ise arkasından en fazla su dökebilirdim. Ne yapacağım konusunda hiç bir fikrim yoktu öylece kalakalmıştım. İnsan bazen öylesine susmak istiyor. Dün gece rüya gibiydi adeta. Her şey neden bir anda değişiyordu bu hayatta. Ne yapacaktım şimdi ? Bütün gün onu bekleyecektim, yapacak hiç bir şey yoktu artık. Odama geçtim, biraz müzik dinledim ve sonra yine balkona çıktım.

Sıkışmıştım bu küçücük yerde ve aklım fikrim Denizin şu an nerede olduğuydu. Elim telefona gitti. Acaba bir msj tasam cevap verir miydi ? Büyük ihtimalle görmezden gelirdi en çok şeyi yaptığı gibi ama ne denemekten zarar gelmezdi. Ona bir msj atmaya karar verdim. Her konuyu bu kadar derinlenmesine düşünmemeliydi insan. Ben çok düşünüyordum. Bu belki de bir dışlanma ve uzağında kalma korkusuydu.

''Dün geceden sonra uyanabildin mi?'' yazıp gönderdim. Tam aradan 50 dk geçmişti ki cevap geldi ''Şu an Ali ile dışardayım, sonra konuşalım.''

Bu alabileceğim en kötü cevaptı. Hani insan bazen, bazı şeyleri bilir ama o bildiği şeyleri başkasından duyduğunda canı yanar ya... İşte tam da öyle yanmıştı o gün canım. Bütün gün balkonda oturdum hiç ayrılmadım. O gelmeden odama geçmeyecektim. Dün gecenin de yorgunluğuyla biraz dinlenmek isteyip odaya geçtiğimde uyumuş kalmışım yatakta. Uyandığımda saat sabaha karşı 5:30 olmuş. Hemen pencereye koştum. Denizin odasının ışığı yanıyordu. Ben odamın ışığını yakmadım. Kendi kendine dans ediyordu...

Onu öylece izledim. Gününün güzel geçtiği her halinden belliydi. Yatağa geçip ona bir ''iyi geceler'' msjı attım. Çok geçmeden cevap geldi: ''İyi geceler canım'' Bilgisayarıma uzandım ve Sen İstanbulsun Parçasını açtım. Yapacak bir şey yoktu , kendimi sevdiğim şarkılara teslim ettim. Bu hayatta teslim olduğunuz hiçbir şarkı sizi esir almaz. Sizi özgürlüğünüzden etmez. İşin aslı, bu hayatta sadece şarkılara teslim olmayı öğrenmeli insan. Ben de öyle yapmıştım o gece. Denizi düşünerek uyudum. O sabah uyanmasam da olurdu...

Kaderde aşka dahil midir ?Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin