Bunlar Berkay'ın kollarıydı. Bileğinin üstündeki benim küçükken ona kızıp yaptığım tırnak izinden tanımıştım. İçimden keşke hep küçük kalsak diye geçirdim. Aslında bunu çok duyuyor olabilirsiniz günlük yaşantınızda.Belki de dışardan bakıldığında abisi olduğu yeni aklına gelmiş, şov yapıyor dersiniz. Ama hayatınızda değerli olan ve yanında huzurlu hissettiklerinizin aslında yalan olduğunu öğrendiğinizde ve tüm aileniz size sitem ederken sadece o bu depresyon girişiminden kurtarmak istiyor ise bunu içten söylemiş olmalısınız. Ve bir kez daha mırıldandım ... Gelmişini geçmişini sikeyim böyle hayatın ! Aslında küfür etmeyi ve sigara içmeyi sevmeyen kızlardandım. İçen kızları da sevmezdim bana uzaklardı. Onlar sigara içer , anlamını bilmediği küfürleri ederler, iki gün önce kanka ayağına girdiği kişilerle ortam için kavga ederlerdi. Bunlar bana çok uzak şeylerdi. Ama şimdi bir paket sigara,bir tanede bira ve kaydettiğim benliğimin kayıp parçalarını istiyordum.Belki bir filmde, belki bir kitapta,belkide onun kalbinde saklıydım ben. Çünkü onu sevdiğim an kendimi kaybetmiştim.Hüsranım kendini tanımlayamayacak kadar eğitimsiz,duygularım havayla suyun birleşimi kadar yoğun ve bakışlarım bir o kadarda donuktu.Yanımdaki olmasa napardım bilmiyordum. Ona sıkıca sarıldım. Tepkisiz kalmadı oda bana sarıldı. Sıkıca...
- Dün...
Ben o hüznü içimde yeteri kadar yaşıyordum.Dışdan konuşup daha fazla üzülmek istemiyordum.
- Hayat dünden yarınadır.
Hafif bir tebessümle söylediğim şeyi destekledim. Oda gülümsedi.
-O zaman benim küçük prensesim napmak istermiş?
Bana herkesten daha iyi geliyordu. Onu seviyordum. - Günü benimle geçirebilirsin mesela?
Gülümsüyordum hala...
-O zaman doğru aşağıya önce kahvaltı!
Kafamı salladım. Odamdan çıktığında kapıyı örtüp gözümdeki yaşları serbest bıraktım.Beni mutlu etmek isterken üzüyordu çünkü o böyle yapınca abime olan hırsı için bana yaptıkları geliyordu aklıma ...Dolabımdan koyu renk dar,yırtık pantolonumu geçirdim . Üstünede hiç sevmediğim krem rengi kazağımı giydim. Telefonumu açtım. 22 kere Hilal , 30 kere Dilan , 15 kerede Mert aramıştı. Birde birsürü mesaj vardı. Önce Hilal'i sonra Dilan'ı ve sonrada Mert'i arayıp olanları anlattım. Üçünüde akşam yemeğine davet ettim. Mert cezalı olduğu için gelemeyeceğini söyledi ama Hilal ve Dilan gelecekmiş.Aşağıda beni mutlu etmek için çabalayan yakışıklı prensim için mutlu gözükmek zorundaydım. Gözlerime eyliner ve rimel sürdüm. Göz makyajı yaptığıma göre ağlamadığımı düşünürdü.Telefonu arka cebime atıp ayağıma spor ayakkabılarımdan birini giydim. Yardımcımız Şükran teyzeye akşama ne yapacağını sorup Berkay' ın yanına gittim.
- Obur, insan bi beni bekler hemen girişmişsin.
Neşeli ve mutlu rolü yapmak gerçekten çok zor.Yapmacık güldüğümü anlamış olmalı ki "İrem,beni üzmemek için mutlu oyunlarında olmana gerek yok. O hayvan bunu ödeyecek. Benimle konuşabilirsin.Ben hep yanındayım."dedi. Elimi sıkmayıda ihmal etmedi.Gözümden akan bir damla yaşa engel olamamıştım ben yine. Kahvaltı sessiz gecmişti. Film izlemeyi teklif etti yada dışarı çıkmayı. Ama ben fotoğraflara bakmak istiyordum. Anılar,geçmiş gelecek herşey fotoğraflardaydı benim için. Annemle babamın düğün fotoğraflarına baktık önce sonra Berkay' ın bir fotoğrafını buldum. - Hahaha... Çok tatlı.
İşte şimdi gerçekten gülmüştüm.Oda farketmiş olacakki durgunluğundan eser kalmadı.
- Hele şuna bak.Baya evrim geçirmişiz.
Bu fotoğrafı çok seviyordum.
-Sanırım o elindeki iz bu fotoğraftan sonra olmuştu.
Kafa salladı. Şükran teyze elinde bir tepsiyle salona girdi.
- Çocuklar bakın size ne yaptım.
Islak kek diye bağırıp hemen tabağı elime aldım. Şükran teyzeye bizimle oturup yemesini teklif ettim ama mutfakta işi olduğunu söyledi.
- İrem hatırlıyo musun bu iz bu tatlı yüzünden olmuştu?
- Hatırlamaz olur muyum yemeye çalışmasaydın sende benimkini.
- Hemen de üste çık.
Neşelendimiştik iki dakikada. Gözüm bileğindeki bilekliklere kaydı.
- Artist sen takı takar mıydın ya ?
- Takarım tabi.
Bak birde bu var diyip tshirtinin içinden künyeli zinciri çıkarttı. Ömer' inkinin aynısı...Yüzümün düşmesi saniyeler bile sürmemişti. Tabağımı mutfağa götürdüm. Odama çıkıp üstüme mavi uzunkollu kısa elbise ve lacivert babet giyip saçımı topladım.Makyajımı gayet güzel bir şekilde yaptım ve elimde kaliteli bir makineyle abimin yanına indim. Elinden tuttuğum gibi fotoyu çektiğimiz yere götürdüm.
- Deli misin ?
- Hayır aynı pozu vericeksin tamam mı ?
- O fotoğraftakinin mi ?
- Evet dedim ve makineyi ayarladım.
Aynı pozla iki fotoğraf.çektik. Zil sesi evi yankılıyordu. Kızlar gelmişti.Beraber yemek yedik.Sonra Berkay çıktı.
Hilal :
- Dökül!
Olduğu gibi anlattım herşeyi. Bol bolda Ömer'e sövduk tabi.İhsan hoca Hilalle konuşmaya başlamış.Birazda o konuyu konuştuk.Dilan erken kalktı. Hilallede film izliyorduk . Odama üstüme rahat birşeyler giymek için çıkmıştım . Tam üstümü değiştirirken pencereden bir gıcırtı geldi...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Dünden Yarına
Literatura Kobiecaİki yasaklı birbirine tutulabilir mi ? Aynı anda nefret edebilir mi ? Peki ya daha önemlisi ... 'Aşk nefretin bir sonucu mudur , yoksa nefret aşkın bir oyunu mu ? '