Bölüm 2

64 4 0
                                    

Yine sıkıcı bir pazartesi sabahına uyandım. Neyse ki yarıyıl tatiline sadece bir hafta kalmıştı, son bir hafta. Dayanmalıydım. Okul kıyafetlerimi giyip saçlarımı düzelttikten sonra kahvaltıya indim. Yine annemle babam çoktan masadaki yerlerini almışlardı. Annem günaydın dediğinde günaydın diye homurdandım. Babam boğazını temizleyip "Hanne seninle konuşmamız gereken bir konu var." dediğinde çoktan dikkatimi ona vermiştim. Babam Antalyalıydı, Mısır'da Arap Dili ve Edebiyatı Ingiltere'de Ingiliz Dili ve Edebiyatı okumuştu. Kendini geliştirmeye çok önem veren biriydi. Annem ise Ankaralıydı, o da Ingiltere'de iken tanışmışlardı. Dinlediğimi belirttikten sonra devam etmesini bekledim.
-"Bildiğin gibi son zamanlarda çalıştığım üniversitede bazı tatsız olaylar yaşandı okul yönetimi bana taraf almaya başladı. Bizde öğretim üyesi olmam için verilen tekliflerden birini değerlendirmeye karar verdik."
Ağzım açılmış babama bakarken babam devam etti.
-"Biliyorum bu çok kolay bir şey değil. Kendini bildin bileli buradasın. Ama bu almamız gereken bir karardı."
-Peki görüştüğün üniversite hangi şehirde nereye taşınacağız? gözlerimin dolduğunu hissedebiliyordum .
-"Medine." dediğinde donup kalmıştım. Ne yani gözlerimi açtığım Antalya'dan hayallerimin hep baş köşesinde olan yerden bir çöle mi gidecektik. Bu kadar kolay mıydı herşey? Bir hayatı bu kadar kolay değiştirip alışkanlıklarından vazgeçirebilir miydiniz? Peki arkadaşlarım ne olacaktı? Masal, Su, Açelya, Beyza, Aleyna ve hayatımdaki en önemli insan Kaan...Olamazdı ki olmazdı yani. Bunları düşünürken gözlerimden yaşların aktığını anladım. Hadi ama bu kadar güçsüz olmayacaktım. Boğazımı temizleyip sesinin titremesine aldırmadan
- Peki ben bu kararın neresindeyim ? Bu kararı verirken beni hiç düşündünüz mü? Ahh bir kere de olsun beni düşünün. Ben orada ne yapacağım peki arkadaşlarım? Dilini bile bilmediğim bir çölde mi yaşayacağım?! diye bağırdıktan sonra koşarak kendimi dışarı attım. Ağlayarak koşmaya devam ettim ta ki yoluna çıktığım bir arabanın korna sesini duyana kadar. Etrafıma baktığımda insanlar bana deliymiş gibi bakıyorlardı.Sanki çok umrumdaydı. En sonunda nefes almayı başarabildim. Denize koşmuştum. Her üzüldüğümde olduğu gibi. Deniz sonsuzluk. Deniz, bendi; ben, denizdim. Bazen usul usul ayağıma değen deniz gibi sakin, bazen gelgitleriyle içindeki gemiyi yutacak kadar hırçın. Akşama kadar burada oturmuştum deniz ay ışığından oluşan yakamozla ne de güzel oluyordu. Buradan ayrılmayı istemiyordum. Burası benim için hayat demekti. Ne yapacaktım o çölde?! Tabiki de gitmeyecektim. Sadece bir kaç ay için gitmek sorun olmazdı. Ama onlar yaşamaktan bahsediyordu, deniz olmayan yerde yaşanır mıydı?
Ayak sesleri duydum ve arkama döndüğümde bana bakan iki çift göz gördüm. Annem ve babam. Aceleyle çıktığımdan telefonumu yanıma almamıştım. Burada olduğumu tahmin etmek tabi ki de zor değildi. Karşıma geçip oturduklarında sakin olmaya çalışan babam neden gitmemiz gerektiğini anlayış göstermem gerektiğini açıklamaya çalışıyordu. Dinlemiyordum , dinleyemiyordum. Bunu farkettiklerinde yavaşça arabaya yürümeye başladık. İçimde kırgınlık ve kızgınlığın oluşturduğu yorgunluk vardı. Gün boyunca ağlamıştım. Eve geldiğimizde kendimi yatağa attım. Annem iki hafta sonraya uçak biletimizin alındığını söyledi. Gitmeyecektim benim için önemli değildi iki gün sonra yada iki hafta sonra olduğu!

HanneHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin