3. Bölüm

58 11 0
                                    

Kardeşcanlarım. Okuyucu eksikliği hastalığına yakalanan, mal gibi hissediyorum kendimi. Vote ve yorumlarınızı eksik etmeyin beee.

Alarmımdan önce çalan ev telefonu uykumun içine edip güzelce sıvama işlemine geçmişti. Avizeyi kaldırdım. Alo alo diyorum ses yok. Abi ararsın anlarımda niye cevap vermiyorsun? Kafamı kaldırdım. Annem gülmekten yerlere yatmış. Sonra anladım ki uyku sersemi yattığım yerde bağırıyorum. Telefon salonda çalıyor. Annem bana gülmeyi kesip telefonu açmaya gitti.

Aman Allah'ım sabah saatinde altı buçuğu. Karga bokunu yemeden kim arar bu saatte? İç sesim dünyayı lanet ederken "isyannn" diye bağırdı.

Kalkıp hela ihtiyacını giderdim. Elimi yüzümü yıkadım. Baktım tekrar saatte altı kırk beş. Yeminle geç kalsam yarım saat çıkmazdım tuvaletten. Ben de elime telefonu alıp şu sıralar idolüm olan clash of clans oyunu açtım.

"Cannnnnn!!!" Annemin evi inleten bağrışının ardından korkuyla telefonu yatağın içine atar atmaz, yorganı tepeme çekip uyuyor numarası yaptım. Geri sayım başlasın. Üç, iki ve bir. Annem kapıda belirir.

"Evladım saat sekiz. Kalksana. Uyanmamış miydin sen? Hey Allah'ım yine mi sarı kafalılar? sana kaç defa diyeceğim hazırlan sonra oyna diye?" Dedi.

"Anne müneccim misin ey kudretli kadın? nerden bildin oynadığı mı?" Dedim.

"Telefonun yerde. Ekranda sarı kafalılar. Nasıl anlamıyım yavrucuğum? Sabah sabah bakıyorum moraller tam yerinde. Hadi hazırlan çabuk yarım saat sonra ders." Dedi ve beni o zalim dakikaların hızına yetişip, hazırlamam için yalnız bıraktı.

Gravatımı bağlamadan, çantamı sırtıma takıp, sanki bir Merve Aydın bir Hüseyin Atıcı gibi koşmaya başladım.

Soluk soluğa susuzluktan ölecek köpek misali dil dışarda okuldan içeri daldım. İlk ders sırık Arif'in dersiydi. Yani fizik dersi. Ben yetmiş alınca adam bir nefret eder oldu benden anlatamam. Vay efendim kimden çekmişim kopya. Vay efendim çektiğim kişiyi yakalarsa ikimizede basarmiş sıfırı. İbnetor piçi. Görüyorsun Allah'ım sabah sabah bozduruyorlar ağzımı.

Merdivenleri çıkıp bizim sınıfın olduğu kata geldim. Tam sınıfa yönelicem, arkamdan biri "vay,vay, vay. Bizim Can değil mi şu?" dedi.

Bu sesin sahibi sinirlerimi daha da zıplatırken, arkamı döndüm. Tam tahmin ettiğim gibi. Plesteyşındaki kevaşe. Kuduz köpeklerini toplayıp gelmiş.

"Nereden sizin Can oluyorum lan? Hıyarı fazla gelmiş cacık." Dedim sinirlendiğimde söz yaratıcılığında üstüme tanımam.

Kafasını beni işaret eder gibi sallayıp itlerini üzerime saldı.

İlk bana yaklaşana yumruğu geçirdim ama ikinci gelen kollarıma yapıştı. Yumruk attım kalkıp boşluğuma bir tekme attı. Uzun süre kız düşürmek için yaptığım kaslar boşa değil ya. İlk vurduğunu hissetmedim ama ikinci fena geldi. Nefesim kesilir gibi oldu.

Kollarımı tutan puştu yere serip bana tekme atanı üstüne attım. Kavganın olduğunu gören dedikodu sakinleri başımıza toplandı. Ben üç kuduz insanla boğuşurken Emre, Yavuz, Mert, Burak ve Okan daldı kavgaya. Zaten altıya üç oldukları için pek bir şansları da yoktu.

Yaka paça dağılmış bir vaziyette müdür odasında bulduk kendimizi. Müdür boş boş konuşurken gömleğimdeki kan lekesine kaydı gözüm. Bir an annemin sorgulayan yüzü karşıma geldi. "Yarın eğer o formu batarsa sana yıkatacağım haberin olsun." deyişi beynimin bloklarına çarparken "olamazzz!!!" diye bağırdım. O sıra şu klasik müdür cümlesinden olan 'bir daha böyle bir şeyle karşıma çıkarsanız okuldan atılırsınız.' muhabbeti geçiyormuş. "Oğlum sakin ol atmayacağız okuldan. Bu sadece bir uyarı. Bu kadar üzüldüğüne göre seni bir daha buralarda görmeyeceğiz sanırım." dedi müdür.

Emre böyle bir şey için 'olamaz' diye bağırmayacağımı anlamış gibi, ne olduğunu sorgulayan gözlerle bana bakıyordu. Odadan çıkar çıkmaz, çocuklara kan lekesini nasıl çıkaracağımı sordum. Ilk benle curcuna geçtiler. Ee haklılardı da. Hangi erkek kan lekesinin nasıl çıkacağını sorardı ki? Annemle aramızda geçen konuşmayı anlatınca, işin ciddiyetinin farkına vardılar.

Mert annesini, annemler işlenmesini diye Okan İstanbul'daki ablasını, Burak google dedeyi aradı.
Araştırmalarımız sonucunda Mert'in annesi Zehra teyze "oğlum ben çıkartırım o lekeyi sen sorun etme" Okan'ın ablası "şu an toplantıdayım daha sonra ara" dedi. Google dededense hiç bir bok çıkmamıştı.

Emre "Adaş dert etme lan. Evde yedek gömleğim vardı. Ben onu sana vereyim, senin gömleği de yarın benim diye anneme yıkatırım." dedi.

"Harbi mi lan?" dedim. Gözlerimden ümit ışığı fışkırırken. Emre harbi der demez atladım üstüne. Sabah saç spreyi ile özenle yaptı saçlarına daldırdım ellerimi. Benim sevinç şeklim böyleydi.

"Can bak vazgeçerim. Çek o kirli ellerini saçlarımdan piçoz." dedi. Fazla cıvıklık yapmadan kenara çekildim. Şanslıyım ki bugün perşembe. Cuma geleneksel çamaşır yıkama günü olduğundan, Emre benim formayı hemen yıkatır Nuray teyzeye.

Altı MatadorHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin