2.

45 3 0
                                    





                          Yemek faslının uzun süreceğini bildiğimizden Mahinur teyzenin vaktiyle çeyizinde getirdiği pirinç ispirto ocağını ve de fincanların, kahvenin, şekerin bulunduğu minik hasır seleyi pencerenin yanında ki masanın üzerine koyduk. Masanın iki yanında ki koltuklara baktım da o güzelim goblen kumaşlar yılların içerisinde nasılda solmuş yıpranmış ama o evin sıcak sevimliliğinden hiçbir şey kaybettirmemiş.




                          Teyzem genelde orta katı kullanır yine her zaman ki gibi cumbanın içindeki kanepeye kurulduk, perdeleri de iyice kenara çektik yemeğin üstüne kahvelerimizi höpürdeterek İstanbul'un sihirli ışıklarını seyrederken bir yandan da tüm tanıdıkların kulaklarını çekiştirip geçmişe tatlı bir yolculuk yapmaya başladık. Bu arada sanki kulağıma derinden derinden zil sesine benzer sesler geldi ama pekte umursamadım zira İstanbul'un gürültüsü kapalı pencerelerden bile içeri rahatlıkla girebiliyordu. Mahinur Teyzenin rahmetli kocası babamın memleketlisidir. Vaktiyle babamda Rıza bey amcanın aracı olmasıyla İstanbul'da deniz yollarında iş bulup çalışmaya başlamış. Sonrada annemle tanışmışlar. Yine bu tatlı ailenin esirgemedikleri yardımlarıyla evlenip temelli İstanbul'a yerleşmişler. Mahinur teyzeyle Rıza bey amcada bizim hiç ayrılmadığımız dostlarımız olmuş. Hatta annemin hamile olduğu dönemde babam gemiyle yurt dışına çıktığı için doğum sancıları başladığında Rıza bey amca doktoru getirene kadar ben şimdiki oturduğumuz odada doğuvermişim. Ebeliğimi de Mahinur teyze yapmış.







                                      Sohbet uzadıkça uzuyor benim bu evde yaptığım yaramazlıklar belki bininci defa ama keyifle anlatılıyordu. Arada birde yine kulağıma zil sesine benzer ne olduğunu hala kestiremediğim seslere aldırmamaya çalışarak artık yatmaya karar verdik. Benim yatacağım oda üst kattaki oda idi teyzeciğim artık üst kata kolay kolay çıkamadığını söyledi zira ayakları artık tombul vücudunu taşıyamıyormuş.




                              Yukarı çıkarken yine sekizinci ve on birinci basamağın kırık olduğunu hatırladım hiç bakmadan atlayarak geçtim.Odanın kapısını açtığımda eski demir karyolada bembeyaz kanaviçe işli örtüleri görmek bana kırık merdiven tedirginliğini unutturdu bile. Yerde yıpranmış el dokuması bir halı, karyolanın baş ucunda hem bir gece lambası hem de muhtemel elektrik kesilmelerine karşı bulunan bir antika gaz lambası, karşı duvara dayanmış kitaplık hala duruyor. Rahmetli Rıza bey amcanın kitapları... Biraz tozlu ama sıralanması hiç değişmemiş. Okunmayı bekliyordu sanki sabırla

KACIKHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin