Anlayamadığım şuydu; evet bende bir belgeselde tam tersi loğusa bir köpeğin küçük bir kedi yavrusunu emzirdiğini görmüştüm. Ama ya bu kuşları, bu kediler nasıl yemeden durabiliyorlardı? Gözlerime inanamıyordum. Bu dostluklar nasıl kurulmuştu?
Derken işte benim akşamdan beri kafamı kurcalayan zil sesi içeriden duyuldu hatta yanımıza yaklaşmaya başladı. Bir ayağı topal kocaman bir tavşan seke seke yanımıza gelmez mi? Boynunda bir zil... Bol yemek yemekten olacak ki epeyce de şişman bir tavşandı.O da hemen sahibinin yanına yanaştı. Hatta bazıları beni bile koklamaya başladılar. Sanki benden bir zarar gelmeyeceğini anlamışlardı. Meğer bu tatlı ihtiyarcık akşamları satılmayan bayat ekmekleri kuşları için toplarmış. Kasaplardan kuşları için ciğer alır, pazar yerleri toplanırken de yerlere dökülmüş satılmayan sebzeleri tavşanı için filesine doldururmuş. Daha bitmedi... Lokantalardan da köpeği için artık yemekleri alır gelirmiş.
Tabii bu arada hiç kimse onunla görüşmediği ve kimi kimsesi de olmadığı için onun ne yaptığını kimse bilmezmiş. İşte böyle... Kahvemi içtim nenecik anlattı ben dinledim konuşmayı çok özlemiş... Çok mutlu oldu tesadüfi ziyaretimden ayrıldık, yatağımda yine zil sesini duyunca gülümseyerek düşündüm işte insanların birbirinden kopukluğundan, bir güncük kapıyı çalıp ta hal-hatır sormadıklarından dolayı burada ne kadar hayır sever ne kadar iyi yürekli asil bir insanın yaşadığından haberleri bile yoktu . "Yazık!" dedim.
Sabah kahvaltımızı yaparken Mahinur teyze ye yandaki komşu nasıl bir insandır diye sorduğumda da ise "Gündüz uyuyan gecede ne yaptığı belli olmayan bir kaçıktır." cevabını aldım.
![](https://img.wattpad.com/cover/45597541-288-k809798.jpg)