Bölüm 7: "Kafamı Yardın!"

657 53 22
                                    

#Serenay

Hilmicem'le salıncakta sallanırken Merve'nin Begüm'ün yanına geçtiğini gördüm. Yine ne haltlar peşindeydi bu? Tedirgin olmuştum çünkü tekrar huzuru bozmasından korkuyordum.

"Sence neler peşinde?" Dedim çayını yudumlayan Hilmicem'e.
"Bidaha yemez." Dedi çayını bırakırken.
"Sen öyle san." Dedim iç çekerek. Ben de çayımdan bir yudum aldım. Bana bakmaya başlamıştı. Hissedebiliyordum. Devam ettirdi.
"Şuraya bir açık sinema mı yapsak? Dedi eliyle odunların olduğu tarafı göstererek.
"Gerçekten mi? Müthiş olur!" Dedim heyecanla. Heyecanımı bozan bize doğru sinirli sinirli yürüyen Merve olmuştu. Hızlıca Hilmi'nin elini tuttum. İlk bana baktı, sonra baktığım yöne. O da görmüştü sanırsam. Birden Hakan Merve'yi durdurmuştu. Birşeyler konuşmaya başladılar. Sanırım tartışıyorlardı. Hızlıca salıncaktan kalktım. Olaya gitmezsem çatlardım. Hilmi arkamdan söylendi ama aldırmadım.

"Neler oluyor Hakan?" Dedim Merve'yi aldırmayarak.
"Karşıda çiçekleri suluyordum da arkadaşın size doğru geldiğini gördüm, durdurma gereği duydum."
"Sen kimsin de beni durdurmaya çalışıyorsun?" Dedi sinirden kızarmış Merve. Hilmi yanıma yeni gelmişti.
"Serenay yürü aldırış etme." Dedi kolumdan çekiştirerek.

Hilmicem ile arkamızı dönmüş giderken arkadan gelen sese aldırış etmeden yolumuza devam ettik;

"SİZE BURAYI DAR EDECEĞİM!"

*SABAH*

Biraz Merve'nin de vermiş olduğu tedirginlikte erken kalkmıştım. Üzerime güzel günlük birşeyler geçirip mutfağa yöneldim. Bahçede dans pistinin inşaatıyla uğraşan Turabi'yi görünce yanına gittim hemen.

"Günaydın." Dedim içten gelen gülümsememle.

Çiviyi çaktığı yerden gözlerini ayırmayarak "Günaydın." Demişti o da.

"Napıyorsun?"
"Hiç işte uyku tutmadı, ben de şu işe girişeyim dedim. Senden naber?"
"Beni de uyku tutmadı be Turabi."
"Aa neden ama? Kim canını sıktı söyle kardeşim-"
"Önemli birşey değil." Dedim sözünü keserek. Devam ettirdim. "Teşekkür ederim."

İçerden gelen tabak seslerini duyunca hızlıca "İyi çalışmalar." diyip içeriye yöneldim. Merve ve Begüm sohbet ederek kahvaltı hazırlıyorlardı. Beni gören Begüm hemen söze girdi.

"Seroo gel şu tabakları dışarıya çıkar hadii."
"Tabii." Dedim Merve'nin ölümcül bakışlarını gözden gelmeyerek ve bahçeye yöneldim.

Çatalları dizerken belimi iki elin kavramasıyla arkama döndüm.

"Günaydın." Dedi o mükemmel gülüş.
"Yardım et." Dedim bıçakları eline vererek. E sürekli yüz vermek olmaz değil mi?

Herkes kahvaltıya oturduğunda bugün gelecek yarışmacıyı konuştuk. Herkes farklı birini söylüyordu ve ben Oflaz olması için dua ediyordum.

-

Sofrayı çabucak toplamıştık. Günlerdir bugün gelecek oyun konsolunu bekliyordum. Sonunda kargo gelmişti ve kutuyu açmak için bir bıçak aldım. Nazikçe bant izlerinden kestim ve kulaklarını açtım.

Mobilyalarla gelen, kullanılmamış led tv'ye yöneldim. Evet yeşil kablo yeşile, kırmızı kırmızıya veee son kablo!

#Hilmicem

Serenay'ın çığlığıyla bütün Ütopya ayağa kalkmıştı. Ben duyar duymaz fırladım.

"Noluyo lan noluyo!" Dedim Wii'yi kurmakta olan Serenay'a.
"Çok kötü elektrik çarptı." Dedi. Gözleri dolmuştu.
"Gel buraya." Dedim sarılarak. Yanağını uzunca bi öptüm. "Nerene çarptı?"

Kızarmış parmağını gösteriyordu. Tam o sırada birkaç kablo dikkatimi çekti.

"Serenay sen bunu nasıl bağladın?"
"Baya işte. Aynı renkleri birbirine şey ettim."
"Aferim ya öyle yapılır mı?"
"Nasıl yapılırmış Hilmicem Bey?"

Kabloları doğru şekilde bağlayıp gösterdim.

"İşte böyle yapılır Serenay Hanım."
"Gıcık."
"Allah Allah?" Dedim acınası bakarak.
"Alt tarafı iki kablonun yerini değiştirdin."
"Kendinden bu kadar eminsen bu oyunda beni yenersin." Dedim Wii ile gelmiş olan "Sports" oyununu göstererek.

#Serenay

"Tenis olsun bak basketbol falan saçma görünüyor."
"E hadi bakalım bundan da sıyırdın."

Başladık oynamaya. 3-1 öndeydi gıcık. Ben de biraz hırs yapmıştım. Hızlıca kumandayı savurmamla Hilmicem'in kafasına indirmem bir oldu.

"Oha oha iyi misin Hilmicem!!?" Dedim telaşla. Kafasını tuttup koltuğa oturmaya çalışıyordu.

"Kafamı yardın ya!"
"Ya çok özür dilerim."
"Tamam tamam önemli değil."
"Ya nasıl değil dur bir bakayım." Dedim elini çekerek, bakmaya başladım. Çok kötü kızarmıştı. Küçücük kanıyordu. Çok kötü hissetim.

"Ya of dur yara bandı yapıştırayım." Dedim ve hızlıca çantamdan yara bandını kaptığım gibi Hilmi'nin yanına döndüm.

"Şimdi nasıl?" Dedim yara bandını yapıştırırken.
"Daha iyi."
"İyi bari."
"Aynen."
"İyi."
"Tamam"
"Evet."
"Öpecek misin?"
"Ne?"
"Tam öpüşmelik bir an değil mi?" Dedi sırıtarak.
"Hıı." Dedim dudağına küçük bür öpücük kondurarak. Gülümsüyordum.

"Ütopya çanı çaldı duymuyor musunuz ezikler?" Bunu söyleyen Merve'ydi. Mükemmel anları bozmada üstüne yoktu zaten.

Hilmi hızlıca zarfı almaya gitmişken, ben çoktan yerimi almıştım. Son olarak Hakan da oturduktan sonra Hilmi zarfı okumaya başladı.

"Sevgili Ütopyalılar, birazdan yeni yarışmacınız sizinle olacaktır."

Heyecanla yarışmacıyı beklerken Hilmicem de yerini almıştı. Birkaç dakika sonra ayak seslerinin vermiş olduğu gerginlikle birden kapı açıldı.

"Bakalım burda kimler varmış..."

Diğer hikayeme de göstermiş olduğunuz ilgiden dolayı teşekkür ederiim ^^ Bu bölüme sınır: 36 vote + 20 yorum.

*Survivor hikayemin son bölümüne de bakmayı unutmayınız.

Ütopya ALL STARHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin