Bilirsiniz bazen birisi sizi evi gibi hissettirir, sadece aşk veya sevgi değildir bu, özeldir. Belki iki haftalık belki bir ömürlük tanışmalar zamanla mutlu bir yuvaya döner, size ise bu mutluluğu izlemesi düşer.
Minho ve Jisung artık yedi aydır bir ilişki içindeydi, aslında bu onlara farklı hissettirmiyordu çünkü zaten onlar her zaman bu şekildeydi. Sadece ismi yoktu. Minho için Jisung sadece arkadaş veya sevgili olmadı hiçbir zaman, her zaman bir evdi o. Jisung ise kendi evinin Minho olduğundan habersizdi bir aralar, ama artık biliyordu. Aslında o hep Minho'daydı, yaşadığı ilişkilere ve hoşlandığı kişilere rağmen hep Minho'ya aitti o.
Korkmuştu en başlarda, cinsel kimliğini kabullenmek zor gelmişti ona. İstemedi başta, ezik gördü kendisini fakat sonra fark etti tüm galaksiyi içinde barındıran gözleri, o an kabullendi Jisung.
Minho ise küçüklüğünden beri o'nunlaydı, başkasına bakmamıştı asla. Anlatamadı kimseye içindekileri, tüm hislerini yanından ayırmadığı defterine gömdü. Zordu bu onun için, sevdiği gözleri önündeyken ona dokunamamak zordu.
Çok kez vazgeçmeyi denedi, beceremedi. Kopamadı ondan. İçindeki bu his yavaş yavaş kıskançlığa dönmüş, onu çıldırtmıştı.
Fakat artık bunların önemi yok.
Çünkü artık beraberler, artık mutlular, artık kimse onları rahatsız edemez. İkiside en ufak bir söz bile duymak istemiyordu, yeterince duydular zamanında. Aylardır bir kez bile kavga etmediler, bir kez bile kötü hissetmediler, kırmadılar birbirlerini. Dışardan gelen her söze karşı kulaklarını kapattılar.
Şimdi ise yedinci aylarını kutlamak adına beraber pasta yapıyorlardı, aslında olay yedinci ayda olmaları değildi, sadece Minho'nun canı pasta istemişti. Fakat Minho pasta yapmak yerine pastayı yapan Jisung'u izliyordu.
"Beyefendi neden bana yardım etmiyorsunuz, üzülüyorum. " dedi Jisung sırıtarak.
"Benim sevgilim çok hamarat, tek başına yapabilir. " Jisung yüzündeki gülümseme ile kalçasını sallamıştı, Minho'nun kahkahası geniş mutfakta yankılandı. İkisinin de ailesi şehir dışına, toplantıya, gitmişti. Bu sayede rahatlardı.
"Bari çilekleri doğra be! "
Minho elinde tuttuğu meyve bıçağının tersini Jisung'un boynuna dayadı. "Bana mı bağırdın lan sen? "
"Hadi, hadi. "
Minho çilekleri doğramış, pastaya dizmişti. Jisung üstünde diğer kek katmanını yerleştirdi, kalan kremayı kekin üstüne sürüp pastayı süslemeye başladılar.
"Jisung yeme hepsini! " Jisung'un elinden patlayan şekerleri aldı, bir tane yapıştırdı koluna.
"Kim pastaya patlayan şeker koyar ki? "
"Biz! " Minho eline gelen her süslemeyi pastanın üstüne koyuyordu, Jisung da bir köşede onu izliyordu.
"Korkunç bir şey oldu bu. "Diyerek pastayı buzdolabına koydular. Şimdi ise beklemeleri gerekiyordu, sıkılmamak için en sevdikleri oyun serisini belkide yüzüncü kez baştan oynamaya başladılar.
"Bu karakteri çok seviyorum, fazla havalı. " dedi Jisung karakteri incelerken.
"Kadın karakterler her zaman daha iyidir. " Minho yanına aldığı bir litrelik gazozun kapağını açtı, jisung ona döndü hemen.
"Onu sevgilin ile paylaşamayacak mısın? " Minho gazoz şişesini ona uzattı, jisung da bir yudum aldı soğuk gazozdan.
Neredeyse oyun oynayarak geçen bir buçuk saatin sonunda ikiside buzdolabındaki pastayı unutmuştu, Minho sırtının ağrıdığını söyleyerek ayaklandı. Aklına gelen pasta ile koşarak mutfağa gitti. Soğuyan pastayı dolaptan çıkarıp kesti, tabaklara koyup yukarı çıktı.
Tabağı Jisung'un önüne bıraktığında Jisung direkt bir çatal aldı, mimiklerine bakılırsa beğenmişti.
"Aşırı iyi." Minho'nun yüzünde 'biliyorum' gülüşü vardı.
"Biz yaptık dostum, kötü olma ihtimali yok. "
Birlikte pasta yediler, film izlediler, biraz daha oyun oynadılar. Açıkçası beraber hiçbir şey yapmadan oturmak bile eğlenceliydi onlar için.
Yaşadıkları onca şeye ve zorluğa rağmen hala beraber devam ediyorlardı, ne kadar basit gözükse de onlar için önemliydi bu. İlişki onlara o kadar iyi gelmişti ki... Eski hallerinden eser yoktu.
Jisung dönüp küçüklüğüne baktığında, Minho'dan hoşlandığını rahatlıkla görebiliyordu. Küçüklüğünden beri aşıktı ona, sadece kabul etmek istememişti bir zamanlar.
Minho ise acı çektiği zamanların acısını çıkarmıştı, kendisine olan saygısını bozmamıştı böylece. Jisung'un gözlerinde görmüştü içindeki pişmanlığı, o an aslında affetti onu.
Şimdi ise onlara kimse karışmıyor, kimse onları yargılamıyor, kimse mutluluklarını bozmaya çalışmıyor.
Artık mutlular ve kimse bunu bozamaz, onların mutluluğu mezara kadar gidecek.
✩*⢄⢁✧ --------- ✧⡈⡠*✩
Şuana kadar yazdığım en berbat fınal bölümüydü, üzgünüm. Kendi içlerinde yaşadıklarını anlatmaya çalıştım biraz ama olmadı galiba...
Herneyse diğer kurgularıma bakmayı unutmayın, başka bir hikayede görüşürüz 🍓
ŞİMDİ OKUDUĞUN
✦the greatest✧
RandomMinho;aşıktı, çok aşıktı... Ama Jisung bunu hiç umursamadı. Texting+düz yazı
