BÖLÜM 4

66 5 0
                                    

İngiltere'ye yoğun gri bulutların hâkim olduğu ve rüzgârın saçlarıma nazikçe dokunduğu bir sabah... Güneş hafifçe kendini belli ediyor fakat yağmurun en çok yakıştığı bu büyülü şehri seri bir şekilde terkediyordu.

Ailem, yani annem ve kuzenim Azra gerçekten gelmişti ve bu hatırladıkça gülümsememe sebep oluyordu. Çok uzun süredir onları görmediğimden onları çok özlemiştim. Bir de geç geldiklerinden dolayı neredeyse hiç konuşamamıştık. Ama yine de varlıkları huzurlu hissetmeme yetmişti. Evde de tek başıma yaşadığımdan dolayı uzun zamandır etrafımdaki tek şey evimdeki teyzemden kalan küçük hatıralardı.

Düşüncelerim yine mızmızlanarak sokakta yürümeme sebep olmuştu. Aksi patronum yüzünden ailemle bile vakit geçirmekte zorlanıyordum. Ağır olan derslerim yetmezmiş gibi bir de bu kahve dükkânı beni haliyle çok yoruyordu.

Akşam annem ve Azra ile geçireceğim keyifli dakikaların şimdiden hayalini kurarak dükkâna girdim. Gülümseyerek dükkândaki çalışanlardan olan Erica'ya selam verdim ve etrafa bakınmaya başladım. Patronun henüz gelmemiş olması bile şu an sevinmeme yetmişti. Bir an gözlerim Daniel'i aradı fakat onu görmedim. Bende doğal olarak dolapların olduğu odaya doğru yürümeye başladım.

Odanın kapısı hafif bir şekilde açıktı ve içeride sırtı dönük olan Daniel telefonla yine o günki gibi hararetle konuşuyordu. Onu sesinden tanımıştım.

Odaya girmek istesemde şu an pek uygun olmadığını anlayarak beklemeye başladım. Dinlememeye çalışsam da elinde değildi. Çok fazla hararetle konuştuğundan dolayı merak tüm hücrelerimi ele geçirmişti.

"Bu nasıl olur Rosaline? Evden çıkmaması gerek! Sana daha kaç kere söyleyeceğim!" diye bağırdı. Merakla dinliyordum. Böyle öfkelendiğine göre önemli birşey olmalıydı.

Kısa bir süre karşı tarafı dinledikten sonra konuşmaya devam etti.

"Hemen doktoru ara! Hala aklıma almıyor bunu Rosaline. Ne kadar tehlikeli bir durumun içinde olduğumu hâla idrak edemedin mi sen?" diye esip gürlemeye devam ederken karşı tarafı dinledi. Tekrardan derin derin nefesler alırken, yeşil gözleri acımasız bir şekilde koyulaşmıştı.

"O şu an tehlike saçıyor!" dedi ve birden ayağa fırladı. Korku tüm hücrelerime yayılmışken nasıl kaçacağımı düşünmeye başladım. Tam o sırada odada volta atarak arkasını döndü.

Korku dolu bakışlarım onun sinirli ve öfke saçan yeşil gözleriyle buluştu.

"Telefonu kapat Rosaline. Seni arayacağım." Dedi ve telefonu anında suratına kapatarak üzerime doğru yürümeye başladı. Anın korkusuyla bende geri geri sendeleyerek kapıdan uzaklaştım.

"Ne yapıyorsun sen?" dedi öfkeyle. O sırada yüzünde birşey dikkatimi çekti. Kumral teninin gözaltları, gözkapakları ve çevresi mosmordu. Gözleri de yeşil olduğundan hemen dikkat çekiyordu. Bir de gözleri kan çanağına dönmüştü. Günlerdir hiç uyumamış olduğu çok belliydi. Çok hafif karışmış saçları ve neredeyse hiç denecek kadar çıkmaya yeni yüz göstermiş rengi sarıya çalan sakalları da ona korku dizisi karakteri imajı vermişti.

Yutkundum. Gerçekten nefes kesiciydi.

"A-afedersin Daniel ben odaya şimdi geldim, girecektim fakat sen telefonla konuştuğun için girmeye çekindim."

Ne kadar da güzel bir yalan.

Yavaşça hala bana doğru yürürken tam bir klişe sahnesi yaşadıkları ve sırtımı duvara tosladım. Soğuk duvarın ve anın verdiği acıyla beraber Daniel'in ölümcül bakışları korku dizisindeki veya filmindeki sıradaki kurban benmişim gibi hissetmeye neden oluyordu.

İngiltere YağmurlarıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin