BÖLÜM 2

288 12 8
                                    

Çalar saatin çalmasıyla uyandım.

Yataktan kalkmam bir kaç dakikamı aldı. Adeta yatağım benden ayrılmak istemiyordu.Yoğun çabalama dolu bir dakika sonra nihayet yataktan kalkabildim.

Yüzümü soğuk suyla yıkayıp, kıyafetlerimi üzerime geçirdim ve merdivenlerden aşağıya indim.

Canım hiç bir şey yemek istemediğinden bir bardağa süt doldurup mikrodalgada ısıttım. Sıcacık sütümü yudumlarken annemi aradım. Tam pes edip kapatmak üzereyken telefonu açtı.

"Efendim?" Ses tonunun mırıltısı kulağımda yankılandı. Onu özlemiştim. "Naber anne?" Diye sordum gülümseyerek.

"İyi yavrum, senden ne haber?" Dedi. Sesi biraz aceleciydi.

"Bende iyiyim. İşin varsa eğer sonra da arayabilirim."

"İyi olur. Ben sana geri dönerim. Öpüyorum tatlım." Dedi ve telefonu suratıma kapadı.

Kulağımdan telefonu çektim ve sütümü son damlasına kadar kafama diktim.

Pencereden dışarı baktığımda havanın şaşırtıcı bir şekilde bugün yağmurlu olmadığını yine de estiğini fark ederek,ince hırkamı üzerime geçirip evden çıktım.

Serin havanın iyice içime çekerek okula yürüdüm.

Okula geldiğimde biraz üşüdüğümü fark ettim ama çokta umurumda değildi açıkçası. Burada yaşarken ıslanmak ve iliklerime kadar üşümek neredeyse en son düşüneceğim problem haline gelmişti.

"Merhaba Asya" Dedi Jane gülümseyerek.

Her zaman takıldığı arkadaş grubuyla birlikte gülümseyerek yanımdan geçiyorlardı.. Gülümsemeyle karşılık verdim onlara.

Okulda sevilen biriydim. Şu herkesle arası iyi olan, samimi, içten dersleri iyi olan kız tipi işte.

Sınıfıma doğru ilerlerken tüm gülümsemelere karşılık veriyordum. Herkes cana yakındı ya da öyle gözüküyorlardı.

Biri kolunu omzuma atınca irkildim ve yüzümü bana bakmakta olan Jack'e çevirdim.

"Selamun aleyküm." Dedi gülerek.

Türkiye'den geldiğim için böyle söylüyordu. Ona bir şeyler öğretmemi istediğinde öğrettiğim bir kaç kelimeden biriydi bu.

İçten bir şekilde gülümsedim ve "Aleyküm selam." Dedim. Sonrada "Gün geçtikçe daha iyiye gidiyorsun." Diye ekledim.

Birlikte şakalaşarak sınıftan içeri girdik. Her zamanki yerime geçerken herkese selam verdim. Ders Bay Green'in matematik dersiydi.

Her ne kadar şuan derse odaklanmak istemesem de not tutuyordum. Not tutmazsam içim rahat etmiyordu. Kendi kendime "İneksin Asya" Diye mırıldandım. Birinin duyma ihtimaline karşı Türkçe söylemiştim.

Bay Green dediğimi duymuş olacak ki bana dönerek zarifçe gülümsedi. Bunun anlamı "Sesini kes lütfen."di.

Ders bittiğinde daha fazla okulda kalmak istemediğimi fark ettim. Okuldan çıksam iyi olurdu aslında.Okuldan çıkma fikrini kafamdan attım ve İngilizce dersine doğru sınıfıma yürümeye başladım. Ben okuldan kaçmazdım,bu bir gerçekti. Sahiden inektim ama haklılık payım vardı. Burada dersleri kaçırırsam benim için zor oluyordu. Hem İngilizce hem de Türkçe olarak çalışmamı katmıyorum bile.

İyi, kötü dersi atlattım ve okuldan sonra direk eve uğramadan en sevdiğim yer Hyde Park'a gitmeye karar verdim. Bu park gerçekten muhteşemdi. Kesinlikle İngiltere'de görülmesi gereken bir yerdi.

İngiltere YağmurlarıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin