Ecrin'in ağzından;
Hayat,hiç ummadığımız anlarda, hiç ummadığımız şeyler çıkarır karşımıza. Bazen yeni arkadaşlıklar, bazen de yeni kardeşlikler...
O kızı gördüğümde onun kötü kötü bakışlarına aldırmayarak içimden gelen küfrü ettim: ''Ulan ne diye bakıyorsun ebesine elektrik direği soktuğumun kızı?!'' ve ona gülümsedim. O sırada telefonum titredi. Gelen mesaj Mert'dendi. Mert kim mi? Benim ortaokuldan kalma kankim. Eskiden bu okuldaydı. Sonra nakil gitmiş. Nasılsın iyi misin faslını geçip 'Buse ile tanıştın mı?' dedi. 'O kim la?' diye verdiğim cevaba ben de bakıp sırıtmıştım. Dış görünüş olarak anlatmaya başladı. Uzun boylu sarışın vs. İçimden küfür savurdum. Galiba şu aynanın karşısında dikilip saçlarını düzelten kızdan bahsediyordu. İyi de Mert kankim bu sarı ineği nereden tanıyordu? Mert bana ' O benim yakın arkadaşımdır. İyi kız, bir şeye ihtiyacın olursa ona git. ' deyince donup kaldım. O sırada en son odadan, yani 3/E odasından kıvırcık saçlı bir kızın ''Buse hadi yemeğe geç kalacağız yine senin yüzünden! Ayrıca telefonuna mesaj geldi. Bakayım mı?'' diye cırlamasıyla kesin karara varmıştım. Mert'in bahsettiği kız buydu. Tam yanımda duruyordu. Mertle konuşmayı bitirip kıza doğru ilerledim. Ve aklıma gelen ilk soruyu sordum: ''Mert'i tanıyor musun?''
..
Buse'nin ağzından;
Aynanın karşısında işlerimi hallederken minik bir sincapa benzeyen ve bana önce şapşal şapşal bakıp daha sonra telefonuna bakıp sırıtan bu aptal sincabı daha önce görmediğimi fark ettim. Tüm okulu tanırdım. Bu kızı görmediğime emindim. Bu Hasan'ın bahsettiği kız olmalıydı. Neydi adı? Ecem? Hayır. E ile başlıyordu. Hah tamam Ecrin' di. Normalde yataktan kalktığı saçıyla gezen ben şimdi kızı incelemek için saçlarımla uğraşıyordum. Gerçekten sincapa benzeyen bir yüzü vardı. İnce biçimli kaşları, büyük gözleri minik bir burnu ve kalın dudakları vardı. Saçları kısaydı. Yeni kesildiği belliydi.
Sonra Songül'ün odadan çıkıp cırlamasıyla kendime geldim. ''Tamam, geliyorum hemen.'' dedim. İlk defa bir kızı bu kadar çok inceliyordum. Kız da bunu fark etmiş olacak ki yerinde kıpırdandı. Sonra ayağa kalkıp hiç beklemediğim bir şeyi yaptı.
''Mert'i tanıyor musun?'' diye sordu.
Önce afalladım. Sonra ben de yapabileceğim en mantıksız şeyi yapıp
''Ha?'' cevabını verdim. kız hafifçe tebessüm edip sorusunu yineledi.
''Şey, Mert'i tanıyor musun?''
''Hangi Mert?''
''Ahmet Mert. Önceden sizin sınıftaymış da. Gelip seni bulmam gerektiğini söyledi. Bahsettiği kız sensin galiba. Bir şeye ihtiyacım olduğunda sana gelmem gerektiğini, bana yardım edebileceğini ''dedi.
''Ha, şey, evet. Yani tanıyorum. Biz ona Mert değil Ahmert derdik kısaca. Ondan tanıyamadım birden. Bahsetmemişti de bana. Tabii yardım ederim. Çekinme gel sen. Ha, bu arada Buse ben'' deyip elimi uzattım.
O da sanki bunu bekliyormuş gibi hemen elini uzatıp ''Ecrin ben de'' dedi. Sevecen birine benziyordu. O sırada Songül ve İlknur gelip ''Hadi Buse aldık biz telefonunu git parfümünü sıkıp gel hadi.'' dediler. ''Tamam, siz inin aşağıya geliyorum hemen.'' dedim ve Ecrin'e ''Sonra konuşuruz yine. Şimdi gitmeliyim.'' dedim.
''Tamam. Görüşürüz. Afiyet olsun size.'' dedi.
''Sağol. Sana da.'' dedikten sonra odaya gidip işimi hallettim ve dolapları kilitleyip anahtarları sakladım ve aşağıya indim. Hızlıca ayakkabılarımı giyip kızların dırdırını dinlemeye başladım.