6. BÖLÜM

17 2 1
                                    

Çok uzun süredir bölüm yazmıyordum bunun için gerçekten üzgünüm. Zaten tamamen eğlence amaçlı yazdığım bir hikaye, toplasam iki okuyucum falan vardır djsjshka. Neyse iki de olsa hikayeyi öylece bırakmak istemedim ve devam etmeye karar verdim.

Sinem'in sesi gerçekten de kötü geliyordu. Çok kötü bir şey yaptığını söylemişti ama ne yaptığını anlatmamıştı. Kamp dışında olduklarını düşünüyordum ancak Sinem hiçbir adres söylemeden gelmemi istemişti. Nereden bulabilirdim ki onu? Medyum falan mıyım ben?

Aceleyle Göksu'yu aradım. Bu sefer ilk çalışta açtı ve "Janset, nerdesin sen?!" diye çıkıştı. Ortada bir olay vardı ve ben bunu hala çözebilmiş değildim. "Sakin olur musunuz bi ya?! Konu ne bilmiyorum. Sen Sinem'le misin? O iyi mi?"

"Evet Sinem'leyim ve evet o iyi. Kamp dışındayız. Şimdi bak sen evden çık hani biz o gün yürümüştük ya yanımızda Samet, Gökhan falan vardı. İşte o yoldan dümdüz gel. Bu arada Samet'le Gökhan şu seninkinin arkadaşları."

Şaşkınca ceketimi alıp kapıyı açtım ve dışarı çıktım. Ardından Göksu'ya "Samet'le Gökhan'ın kim olduğunu biliyorum Göksu." cevabını verdim.

"Her neyse, gelebildiğin kadar hızlı gel. Ben Arda'ya da haber vereceğim." deyip telefonu yüzüme kapattı. Demek ki Çağatay da oradaydı. Durumu hala anlayamamıştım ve emin olmadığım bir yoldan, gecenin karanlığında arkadaşlarımı arıyordum. Yağmur durmuştu neyseki.

Kamptan görünmeden çıkabilmek için verdiğim uğraşlar ve 5 dakikalık yürüyüşün sonunda bahsettikleri yere ulaşmıştım. Sorunun ne olduğunu anlamaya çalışırken gözüm yerdeki bir şeye takıldı. OHA AMA. Yerde büyük cüsseli bir adam baygın bir şekilde yatıyordu.

"Sinem sen ne bok yedin? Bu haliniz ne? Bu adam kim?" diye aklımdaki tüm soruları bir anda sorunca herkes bana şaşkınlıkla baktı. Beklediğim gibi Çağatay da buradaydı. Kimse bir şey demeyince Çağatay'ın anlatacağını düşündüm ve onu kenara çekip konuşmaya başladım. "Neler olduğunu anlatmaya başlamazsan çıldıracağım." Çağatay sakince konuşmaya başladı, " Olayı ben de tam bilmiyorum ama bildiğim kadarıyla Sinem adamın kafasında şişe kırmış."

Duyduklarım karşısında ne tepki vereceğimi şaşırmıştım. Hızlıca Sinem'i çekiştirdim ve olayları en baştan anlatmasını istedim.

"Peki, tamam. Başlıyorum. Biz Emre'yle buraya gelmiştik işte belki birazcık içeriz sohbet ederiz falan diye düşünmüştük. Zaten şu gruplaşmalar çok saçma olduğu için hiç vakit geçiremiyorduk. Neyse işte, geldik buraya. Yağmur yağmaya başlayınca ben geri dönelim dedim ama Emre dinlemedi. Sonra birden iki adam geldi. Laf atmaya falan başladılar. Emre de gerizekalı altta kalır mı hemen karşılık verdi. Sonra bir adamla tekme tokat birbirlerine girdiler. Diğer adam da benim üstüme gelince ne yapacağımı şaşırdım kafasında şişeyi kırdım. Yaklaşık 15 dakikadır yerde baygın yatıyor. Arkadaşı da kaçtı gitti zaten. Gerçekten böyle bir şey olsun istememiştim." deyip ağlamaya başladı Sinem. Emre de "Geçti Sinem, yapma. Ağlama." diye onu teselli etmeye çalıştı.

"Ya ben gerçekten inanamıyorum. Pes doğrusu." diyen Çağatay'a pis bakışlarımı gönderdim. Kız zaten üzgün, üstüne gitmeye gerek yok yani.

Baktım herkes ağlayıp sızlanıyor, ipleri elime alayım dedim ve konuşmaya başladım. "Bakın şimdi, bu işi aramızda halledemeyiz bunu biliyorsunuz. Kampa gidip haber verelim desem bu saatte burada ne yaptığımızı soracaklar, hiç gerek yok. Bu yüzden şimdi sakin oluyoruz. İçimizden 10'a kadar sayıp bu adamı burada bırakıyoruz ve olay yerinden uzaklaşıyoruz."

Konuşmam bitince herkes bir ağızdan "Oha!" diye bağırdı. "Sen nasıl bir canisin Janset?!" diyen Göksu'nun ağzına geçirdim. Acıyla inlerken "Başka ne yapmamızı planlıyorsun? Adamı uyandırıp kurabiye ve süt mü ikram edelim?" diye bağırdım.

Olay yerine Arda da gelince işler iyice içinden çıkılamaz bir hal almıştı. Arda'nın böyle olaylara mantıklı yaklaşması işimizi zorlaştırıyordu. "Saçmalamayın, burada bir insanın hayatı söz konusu. Ya ölmemişse? Sırf ceza almayalım diye adamı ölüme mi terk edeceğiz ormanın ortasında?" dediğinde ben hariç herkes hak vermişti Arda'ya.

"Ya tamam da ben ölüme bırakalım mı dedim sanki? Hem alt tarafı kafasında şişe kırıldı. Kocaman cüsseli adam bir zahmet ölmesin yani. Hem öğrenci kamplarına bu kadar yakın gezmeleri de neyin nesi?! Bir de laf atmışlar. Ne hali varsa görsün bence." dememe herkes çok şaşırmıştı. Hayır cani falan değilim sadece bu adamın küçük bir şişeyle ölmeyeceğine eminim. Hadi ama!

"Arkadaşlar bence adam ölmediyse de Arda'yla Janset tartışırken öldü." diyen Göksu'ya bu sefer Sinem geçirdi. "Salak salak konuşma Göksu."

Her ağızdan farklı bir ses çıkıyordu. Herkesin düşünceleri farklıydı. Emre bir ara "Adamı gömelim." demek gibi bir hata yaptığında Sinem daha da çok ağlamaya başladı. "Ben katil değilim." diye sayıklıyordu kendi kendine.

Gürültüyü bölen şey bir dal kırılmasıydı. Ardından çalılardan gelen hışırtılar be yaprakların oynaması. Herkes anlamsız bakışlarla o tarafa döndüğünde gördükleri üç iri adam onlara sırıttı. Ortadaki Emre'nin tekme tokat giriştiği ve daha sonra kaçan adam olacak ki yüzü yara bere içindeydi.

"Demek Fırat'a sataşan bücürler bunlar." dedi içlerinden biri. Arda hiç renk vermeden "Arkadaşınızı alın ve gidin. Sorun çıkmasın." dedi ancak saklamaya çalışsa da herkes gibi onun da korktuğu belliydi. Adam kısa bir kahkaha attı ve "Bence kaçması gereken sizlersiniz, hatta şimdi o küçük kampınıza arkanıza bakmadan gideceğinize eminim." dedi.

Ve ben, Janset Selim. O an yapabileceğim en gerizekalıca şeyi yaptım. Abartmıyorum, gerizekalılıkta madalya falan alabilirdim bu hareketle. Öne çıkıp adama "Gitmezsek ne olur?" dedim. Evet, yeterince gerizekalıca bir hareketti. Yahu adam benim 10 katım büyüklüğünde. Neyime güvenip sataştıysam.

Adam da buna şaşırmış olacak ki gözlerini üzerime dikip "Ooo bak sen. Küçük hanım sinirlenmiş." dedi ve arkadaşlarıyla alay edercesine güldüler.

Peki ben altta kalır mıyım? Hayır. "Gitmezseniz sizin için kötü olur. Arkadaşlarımız var ve her an polisi arayabiliriz." diyerek sesimi yükselttim. Düpedüz yalandı. Adam da bunu anlamış olacak ki "Hangi arkadaşlar? Ben kimseyi göremiyorum." diye karşılık verdi ve yapmacık bir şekilde etrafa baktı. O an adamın cebinde bir şey gördüm. Bir çakı. Korkuyla ürperirken gördüğüm şeyi düşünmemeye çalıştım.

Herkesin dikkatini çeken şey yine yaprakların arasından gelen kıpırtıydı. Çıkan kişileri görmemle afallamam bir oldu. Barış, Samet ve Gökhan. Onlar da bizi burada beklemiyorlardı ki şaşkınca baktılar. Bu durumdan faydalanabileceğimi düşünüp "Bu arkadaşlar." dedim. Barış bana soru sorarcasına bakıyordu ancak belli etmemesi için kaş göz hareketi yaptım. Ve hayır bu hareketler kesinlikle bende tatlı durmuyordu.

"Demek bize karşı üç ergen daha." dedi adam yeni gelenleri süzerek. Çağatay dayanamayıp "Sikerim belanızı lan!" diye bağırdı ve adama daldı. Göksu olduğu yerde çığlığı basıp ağacın arkasına saklandı. Kaçınılmaz kavga sonunda başlamıştı. Barış yanıma geldi ve kolumdan tutup beni geriye çekti. 'Sen hayırdır?' bakışlarımı anlamış olacak ki "Ne bakıyorsun lan? Uzaklaştırıyorum işte seni." diye cevapladı.

"Arkadaşlarım orada dayak yiyor, ben kaçayım mı lan?" deyip içimdeki son derece küfürbaz, kamyon şoförü Janset'i çıkardım.

Barış buna fazlasıyla şaşırdı tabii. "Sakin ol. Biz onları hallederiz sen kızların yanında dur ve biri size bir şey yapmaya kalkışırsa bağırın."

"Allah Allah. Neden bağıracakmışım? Kendimi koruyabilirim ben." dediğimde Barış gözlerini devirip Çağatay'ın yanına gitti ve Çağatay'la uğraşan adama sert bir yumruk atıp yere indirdi.

O an kafama dank etti ve hızla Sinem'i bulup Göksu'nun yanına gittim. Bir adam bize yaklaşmaya başlayınca tüm gücümle tekme attım ancak bu sadece adamın birkaç saniye afallamasına yetmişti. Ne yapacağımı şaşırıp çığlığı bastım. Gökhan saniyesinde buraya gelip adamı yere indirdi. Bir kahraman edasıyla Göksu'nun yanına gidip iyi olup olmadığını sordu. Göksu iyi olduğunu söyleyince de geri gitti.

Ben onlara 'olm siz ne ayak?' bakışları attığım sırada Çağatay'ın acıyla inleyişini duydum. Gözlerim irice açılırken koşarak Çağatay'ın yanına gittim.

Adam cebindeki çakıyı Çağatay'a saplamıştı.

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Jul 29, 2015 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

Yaz RüyasıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin