İnsanlar hep iki cinstir. Kadınlar ve erkekler olmak üzere. Tâkii 2014 Ağustos ayına kadar 2 cinstik. O gün bir anda her tarafta zombiler çıkmaya başladı. İnsanlar zombiye dönüşmeye başladı. Herkes korkuyordu. Ailesinden,arkadaşlarından, dostlarını bu yolla kaybetmek istemiyorlardı. Mâlesef öyle olamadı. Bir şekilde de olsa insanlar kaybettiler, sevdiklerini. Mahvoldular.
İnsanlar merak içerisindeydi 'Neden böyle oldu?', 'Niye herkes zombileşti?' bunlar gibi binlerce soru vardı.
Bu olayın böyle olmasının sebebi tam olarak 2015'in Şubat ayında açıklanabildi. Sebebi cidden çok ilginçti. O zamanlar en kötü hastalık, bir kişinin Ebola virüsünü kapmış olmasıydı. Tedavisi yoktu. Aşısı yoktu. Yakalanan kişi kesinlikle 1 ay yaşayamadan ölüyordu. Ne kötü değil mi? İmkansız bir hastalığa yakalanarak yaşıyorsun. İstediğin gibi de değil. Karantina altındasın çünkü hastalığın bulaşıcı. İnsanlar sana acıyan gözlerle bakıyor. Zaten hastalığın yüzünden iyi değilsin, o bakışlar yüzünden çok daha kötü oluyorsun. Zulüm gibi geçen 1 ay yaşıyorsun ve sonunda kaybediyorsun.
Böyle böyle konuşulurken John Stream diye bir bilim adamı bir anda duyulmaya başladı. Haberler, gazeteler, radyolarda her yerde adı duyuldu. Bu kadar duyulmasının sebebi ise Ebola virüsünün aşısını bulmuş olmasıydı. Tabii insanlar bunu duyunca hastanelere akın etti. Virüsü kim kapmak isterdi ki?
Aşıyı yaptıran kişiler 3 gün içinde zombi oldu. Nasıl mı anlaşıldı? Yaklaşık 250 zombi yakalandı ve otopsi yapıldı. Hepsinde de o aşının sıvısı bulundu. Bunun başka açıklaması olamazdı. Hiçbirinde yabancı madde yoktu. Onlarca insan mahvoldu ve öldüler.
Araştırmalara göre Avusturalya zombiler gelmemesi için en sağlam bölge imiş. O yüzden hayatta olanlar o bölgeye yerleşti. Yaklaşık 10.000 kişi hayatta. 8567 kişi Avusturalya da kurulan bölgede yaşıyor. Dünyanın en iyi bilim adamları aşının içinde ki malzemeleri bulmak için durmaksızın çalışıyorlar. Sonra da içinde çıkan malzemeleri bulmak için çalışıyorlar. Belki bir panzehir bulunur, umuduyla. John Stream'e gelirsek, bir süre ortadan kayboldu. Sonra cansız bedeni bir uçurum kenarında bulundu. Pişmanlıktan intihar etmişti.
Bana yani bize gelirsek. Eşim Metehan ve ben gibi oraya varamayan insanlar oraya ulaşmaya çalışıyor. Biz daha ulaşamadık. Türkiye'den Amerika'ya kadar gelebildik. Annem, babam, kardeşim, dostlarım öldü. Sadece ben, eşim ve köpeğimiz Hayri hayatta kaldık.
Ben derin düşüncelere dalmışken "Dilara hayatım yanıma gel" diye seslendi Metehan. Koşar adımlarla yanına gittim. Hayri de mutfaktaydı. Onu biraz sevdikten sonra eşimin yanına gittim ve öptüm. Eşim bana gülümsedi ve eliyle bir dakika dedi. Buzdolabına doğru gitti ve bir şey çıkardı. Elinde bir kutu vardı, açtı ve " Ta daa " dedi. Bu bir frambuazlı pastaydı. Yüzeysel olarak pek güzel olmasa da, bu pastayı benim için yapmıştı. Tabiî ki de sımsıkı sarıldım. Ben ona sarılmaya devam ederken "İyi ki doğdun, hayatımın anlamı" dedi. Canım ya doğum günümü unutmamış. Ben bile unutmuşken.
Ha bu arada ben konuşamıyorum. Aslında konuşabilirim ama ailemin bir anda hepsinin ölmesi ben de şoka uğrattı. O yüzden yazıyorum genelde.
Cebimde bulunan not defterimi çıkardım ve üstüne 'Seni seviyorum' yazdım. Bu beni gerçekten çok mutlu etmişti. Not kağıdını eşime gösterdim ve sarıldım.
Ona sarılmak 1 anlık bile olsa bana her şeyi unutturuyor ve sadece onun beni sevdiğini düşünüyorum ve bu beni inanılmaz bir duyguya bürüyor. Biz öylece bir birimize sarılmışken, her ikimizde ayrı ayrı düşüncelerdeyken, kapı zili çaldı, akşam oluyordu ve tehlikedeydik. En azından Avusturalya'ya gidene kadar.
Metehan kapıya doğru yöneldi. Ben de biricik köpeğim Hayri'nin yemek kabını doldurdum. Ardından Hayri'yi okşayarak yemek yemesini izledim.
Metehan kaç dakikadır kapıyı açmaya gitti, gelmedi. Ben kapıya yöneldim ki konuşma sesini duyup durdum ve dinlemeye başladım.
"Biz ölülere karşı çıkamayız."dedi Metehan Yiğit'e. Yiğit ile Amerika da tanıştık, o da bizim gibi kaçıyordu.
"Neden?"dedi Yiğit.
"Çünkü bizim hâlâ kalbimiz atıyor
ama onun yani onların kalbi yok artık."
"Yok değil mi? Ama yaşarken bana hep 'Seni görünce kalbim yerinden çıkacakmış gibi atıyor' derdi. Zaten ölmeden önce son kelimeside buydu. "Merhabalar! Bizim ilk hikâyemiz. Fantastik ve aşırı kurgu olsun istedik. O yüzden zombilerle ilgili bir kitap yazmaya karar verdik. İnşallah siz de beğenmişinizdir. Multimedia da Metehan var. Yani Liam Hemsworth. :)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İstila:Varoluş#Wattys2016
FantasyEğer birgün öleceksen mutlu sonu boşuna bekliyorsun! ONLARIN HİKAYESİ AŞKI DEĞİL İSTİLA KARŞISINDA DİRENMEYİ ANLATIYOR.