Bölüm 13 | Şizofren

6K 386 284
                                    

Media: Lee Sung Kyung

"Özür dilemene gerek yok. Böyle olduğunu biliyorum, güvenmediğin için böyle olduğunu. Ve ben senin böyle olduğunu bile bile sana yaklaştım. Ayrıca benden hiçbirşey için özür dilemek zorunda değilsin" derken çantasını boşaltma işlemi bitmişti. Fermuarını kapatıp yüzüme baktı "Sinir bozucu olman bile hoşuma gidiyor Sung Kyung. Başıma gelen en güzel şeysin"

****

Çoktan öğle arası olmuş ve bu vakte kadar Jungkook benimle konuşmaya çalışmamıştı bile. Sadece ilk iki teneffüste Shi Woo yanıma gelip birkaç bişey anlatmıştı bende anladığımı belli eden ifadelerde bulunmuştum o kadar.

Öğle arası olana kadar vakitte Jungkook'un söylediği şeyler beynimde dönüp durdu 'Sinir bozucu olman bile hoşuma gidiyor Sung Kyung. Başıma gelen en güzel şeysin' Ben evde tek başına oturken yastığa başına koyup bir kişi tarafından bile sevilme hayalleri kuran bir insandım. Babam tarafından bile sevilmiyordum ve beni seven kanatsız meleğim çoktan bu dünyayı terk etmişti. Eski okulumda yada mahallemde sevilmiyordum, gerçi Jungkook beni tanıdığına ve aynı mahallede yaşadığımıza göre beni seven tek bir insan vardı.

'Başıma gelen en güzel şeysin' Birinin başına gelen en güzel şey olma şerefine nail olabilir miydim gerçekten? Hem neden bu kişi Jungkook'tu? Neden kafamı karıştırıp duran çocuk olmak zorundaydı? Bana imalar yapıp dururken, nasıl davranmam gerektiğini bile bilmezken nasıl onun başına gelen en güzel şey olabiliyordum? Beni ne kadar süredir tanıyordu ki? Yada neden sürekli karşılaşıyorduk? Bu da tesadüf müydü, yaşadığım herşey tesadüften ibaret olamazdı değil mi? Bir açıklaması mutlaka olmalıydı.

Peki neden ilk tanışmamız mezarlıkta olmuştu? Başka bir yer olamaz mıydı? Ayrıca orda bir kere de değil birkaç kere karşılaşmıştık. Acaba annemle bir alakası olmuş olabilir miydi? Yada ben annemden sonra büyük bir travma yaşayıp Jungkook'la eskiden yaşadığım şeyleri unutmuş olabilir miydim? Sonuçta babam bana hiçbir şey anlatmıyor ve annemin ölümünden sonra kimseyle bu konu hakkında konuşmadım. Yada büyük bir ihtimalle şizofrendim ve Jungkook beynimin oluşturduğu bir karakterdi. Beynimin sevilmeye muhtaç köşelerinden biri artık dayanamayarak Jungkook gibi bir karakteri oluşturmuştu. Bence gayet mantıklıydı.

Yemekhaneye gitmemizi belli eden zil çaldığında başımı sadece kendimin hissedeceği bir şekilde sağa sola sallayıp düşüncelerimden arındım ardından arkamı döndüm. Beynimin şizofrenik yanının oluşturmuş olabileceği Jungkook'un var olup olmadığını kontrol ettim. Ordaydı, oturuyordu. Daha doğrusu artık kalkmıştı ve ona döndüğüm andan itibaren gülümsemişti. Sabah fark etmediğim dudak parlatıcısını şimdi fark etmiştim. Küçük olan dudaklarını ortaya çıkarmış ve gülüşünü daha hoş bir hale getirmişti.

"Inanmıyorum Sung Kyung" dedi Jungkook tam sıramın önünde durduğunda.

"Ne var" dedim

"Arkanı dönüp bana baktın ve Tanrım" dedikten sonra öne eğilip saçlarını karıştırdı ardından "Dudaklarıma baktın" diye ekledi.

"Saçmalıyorsun, ben yemekhaneye gidiyorum" dedim. Bu sırada kulaklığımı telefonumu ve yemekhane kartımı almıştım. Herşeyi cebime koyduktan sonra devam ettim "Sana hayallerinle mutluluklar"

Ellerimi cebime soktuktan sonra ilerlemeye başladım.

Jungkook başını önüme uzatarak konuştu bu durmamı sağlamıştı "Bugün birlikte yesek olmaz mı"

Omuz silktim "Neden olmasın nasıl olsa beynimin oluşturduğu bir karaktersin" dedikten sonra yürümeye başladım. Jungkook'da peşimden geliyordu.

Banana Milk | jungkook ✔Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin