"Bir tutam kimsesizlik serpildi yüreğime,sonra sabır taşı yüklendi omuzlarımın en hassas bölgesine..."
'naz-ylnky' (Babamın hayatımdaki etkisi)###
Bir ay sonra:
Yaşayan bilir...
Bir tek kendi acılarına çığlık atar ,bir tek kendi yaralarına buz isterdi insanlar.Herkese öyle gelirdi ki en büyük acı kendisinin ,en büyük feryat kalbinin.Sağır olurdu mesela başkasına.Göremezdi yarasını ,lâl addeder duymazdı ağlayışını.Sen kendinle boğuşurken,gözlerin göremezken ağlayamamaktan karşındaki gelir sanki en berbat hayat onunkiymiş gibi davranırdı.Lakin açabilse gözlerini kabuk tutmayan yarana üfler miydi?Üflemezdi çünkü bencildi insanoğlu.Ta Adem ila Havva'dan gayrı böyle miydi bilinmez.Ama dediler ya yaşayan bilir.Rengin'de bağıra bağıra öğrendi bunu.Anasızlığın acısı kaburgalarında,babasızlığın sancısı hayallerinde peydah oldu.Ta o kara günden bu yana gülüşü kırgındı.Ta o kara günden bu yana kalbi solgundu.Onun annesi gitmişti ya gözlerinin önünde,ölmüştü ya babası kan revan içinde o günden bu yana mavisi umutsuz,ruhu huzursuzdu.Ağlamak isterken delicesine gık edemezdi mesela.Duyguları yok gibiydi.Bir tek acı vardı solunda.Öyle ki bedeni sanki yaradandı hem de öyle böyle değil kanı hiç durmayacak,acısı unutulamayacak bir yaradandı.Defalarca merhem aramıştı ruhuna ama doktor geçer demişti."-"Bir gün hissedeceksin,hem de kitaplardakinden bile büsbüyük hissedeceksin.Sadece biraz sabır."demişti yarasını okşarcasına.Sâhi hisseder miydi sabretse? Umudu sönmüştü lakin hani İbrahim yanarken nasıl ki bir karınca damla bıraktıysa ateşine Anıl'a hissettiği nefrette öyle gelmişti kalbine.Kötü bir duygu olması neyi değiştirirdi ki?Hissetmişti işte.Üstelik onunla atışırken dudaklarının kıvrıldığını,gözlerine umut bulaştığını sezer olmuştu.Ne komik?Ülke birincisiyken bile gözleri ödün vermezken hissizliğinden ,bu ukala çocuğun onunla uğraşması gözlerine ümidin, taş sandığı kalbine sevincin yer etmesine vesile oluyordu.Genç kız sadece acıyı bilirken ,başka duygular yabancıyken bu deli çocuk sayesinde yaralarına bir tutam umut bir avuç mutluluk bulaşıyordu .Aslında kız nefretten çok gıcık oluyordu ona.Yani o kendine itiraf edemese bile biliyordu içten içe.Bu çocuk zamanla onun bir zaafı olmuştu âdeta.Fakat bu hissetmenin verdiği mutluluk kimsesizliğin sebebi kağıt kesiğine çare olamıyordu ve yine uykularından feragat etmek zorunda kalıyor yalnız Mezarlık'ta uyuyabildiği içinde çoğu zaman yurda geç kalıyor ancak gece kuşları gibi camının yanındaki ağaç sayesinde içeri girebilme şansını elde ediyordu.Uyumak onun için bir kaçış değildi zira.Özlemi en çok uyurken ağır basardı.Sabahleyin uyandıracak bir annesinin olmayışı ve uyuduktan sonra onu öpecek bir babanın eksikliği en çok o zaman hissediliyor en çok o zaman yakıyordu çünkü. Ve zaten en ince ayrıntısına kadar hatırladığı ölümler kâbuslarda onu rahat bırakmıyor ,kara basan gibi üstüne çöküyordu.Birde ölümlerinde tepkisiz oluşu ve onlara bir gözyaşını hediye edemeyişi vicdan azabı ve acıyla biniyordu sırtına.Fakat tüm bunların arasında tepkisizliğinden birazcık sıyrılmasının göklerdeki anne ve babasının -o göklerde olduğuna inanıyordu-içini ferahlattığını düşünüyordu.Otobüsün durmasıyla düşünce balonundan sıyrıldı genç kız.İki ay sonra yurttan kovulacaktı.Yani reşit olacaktı.18 yaş onun için sabaha kadar içeceği parti düzenleme isteği değildi ,bu gün onun için adeta lanetliydi.Sahipsiz olunca böyle oluyordu işte.Yaşıtların neyi sevdiyse hasetle nefret ediyordun.İçine yaşadığını yine hissettirmeyen derin bir nefes aldı ve lüks bardan içeri girdi.Müdürün teklifini kabul etmezse tek çaresi çalışmaktı.Ki asla teklifi kabul etmeyecekti.Sırf o kıl herifin inadına yapacaktı bunu.Bara ilerledi ve yapmacık ama gerçekçilik akan bir gülümseme bahşetti.
-"Ben iş ilanı için gelmiştim."
Kadifemsi ses tınısı karşısındaki barmenin derin bir nefes almasını sağlarken diğer barmen sırıttı ve :
ŞİMDİ OKUDUĞUN
RENG-U ŞİN
Ficción GeneralHer gri maviyle örter kimsesizliğini.Ve hiç bir mavi mutlu değildir göründüğü gibi.Bu mavi sanılan gri ruhların hikayesi...