Bulutsuz geceyi inci gibi parlayan dolunay süslemekteydi. Gece yarısı sessiz şehirden gelen son arabanın pekte gerek olmayan korna sesi ıssız ormanda yankılanıyor, kışın gelişini soğuk esen rüzgar ürkütücü bir tonla fısıldayarak müjdeliyordu. İnsanlar sanki hiç varolmamış gibi, sessizce gecenin karanlığına gömülmüşlerdi.Hava soğuktu. Sararmış yapraklar bile, temiz toprağın içinde soğuk geçene kadar saklanmak istiyordu. Herkes uyumuştu. İnmenin tam vaktiydi.
İnci gibi parlayan dolunayı kıskandıran bir ışık doğdu ormanın içinde. Kısa süren ,etkili bir ışıktı. Dünyaya ait olmadığı etkisini, sürdüğü her saniye hissettirdi. Daha sonra, birdenbire yandığı gibi, tekrar sönüverdi. Ve söndüğünde , yerde yatan küçük ,çelimsiz bir kız belirdi.
Yorgundu. Üstünde binlerce yılın günahını taşıyormuş , evrendeki bütün canlıların hatalarını üstlenmiş gibi görünüyordu.
Hiç bir günaha sahip olmamıştı bugüne kadar. Hiç bir hata yapmamıştı. Yalan söylememişti, baş kaldırmamıştı. Yeni doğmuş bir bebek gibi masumdu. Belki daha da fazla.
Hata yapmak istemiyordu. Günah işlerse karşılığında ne olacağını çok iyi biliyordu. Günah işlemekten çekinse de, çekinmeden günah işleyen bir ırka aşık olmuştu. Ya çekinmeyenlere aşık olmak da suçsa? Ya bu yaptığım en büyük hataysa? diye düşünse de kendiyle olan savaşa yenik düşmüştü.
Merakı, inancından üstün gelmiş ve bu üstünlük onu buralara kadar getirmişti.
Toprak soğuktu. Soğuğun nasıl bir his olduğunu bilmiyordu. Bu dünyaya ait en temiz varlık olan toprak bile, sırf bu dünyaya ait olduğu için ona o kadar kirli geliyordu ki...
Ayağa kalkmayı denedi. Birkaç sendelemenin ardından kuru dallara tutunup yürümeye çalıştı. Ona hâlâ yabancı bedeninin derin yaralarından akan kana ve soğuktan titreyen bacaklarına rağmen yürümeye devam etti.
Hiçbir şey hissetmiyordu. Donduran soğuğu , ağır yaralarla dolu vücudunu ... Korkmuyordu da. Etrafı sadece dolunay aydınlatıyordu.
Tenha bir ormandaydı. Savunmasızdı.
***
Son ders. Yedi ders boyunca okulun tüm boş gürültüsüne ve karaktersiz sahte kişiliklere katlanabildiğim için kendimi alkışkıyorum.Biyoloji dersi ile pek aram olmadığı için sınıfın en arka sırasına geçtim ve kütüphaneden aşırdığım Stephen King imzalı kitabın rastgele bir sayfasını açtım. Kitabı yastık gibi kullanıp başımı yasladım ve eski kağıtlardan çıkan boğucu kokuyu koklamaya başladım.
Normal insan kapasitesi bu kokuya en fazla on beş dakika dayanabilir. Ama ben bu kokuya saatlerce katlanabilirim.
Kütüphaneye girip tek tek kitapları koklayıp, o günkü ruh halime göre en iyi kokanı çantama atarım. Eğer kütüphane giriş-çıkışı sayılsaydı, birinci kesin ben olurdum.
Kitap okumayı gerçekten sevmiyorum. Olaylar gerçekten banel ve klasik. En son heyecanla okuduğum kitap Harry Potter'dı.
Orta okulda başlamıştım okumaya. Harry Potter'a neden saçma dediklerini anlamıyorum. Sanırım cinsellik barındırmadığı için ilgi çekmiyor .
Biyolojici, yaşlı ve asabi bir kadın. Uğraşmadığı öğrenci yoktur okulda herhalde. Bir benimle uğraşmadı. Ablam eski öğrecisiymiş. E tabii öğrencisi doktor oldu. Ben de doktorun kardeşiyim, her türlü sıyrılıyorum elinden.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Liya
FantasyMerhaba!! Verdiğim uzun bir aradan sonra hala kitabımı okuyan var mı? Umarım vardır! ^^ Çünkü hikayem asıl şimdi başlıyor! Umarım beğenirsiniz!