2. Bölüm

45 10 0
                                    

Multimedya; Baran

"Şermin gir şu suya hem uykun açılır!"

Başımı olumsuz yönde sallayıp şezlonga iyice kuruldum. Okan sudan çıkıp yanıma oturdu. Beni biraz süzdükten sonra "Kızım bari mayonla otur tişörtle amele yanığı olacaksın." diyip sırıttı. Amele yanığı lafını duyunca mayomu alıp koşarak kabinlere gitmeye başladım. Arkamda kahkahaya boğulan bir Okan bırakmıştım. Fakat amele yanığı olup herkese rezil olacağıma şu hallerimde Okan'a rezil olmam daha kârlıydı.

Kabinlere geldiğimde hepsi dolu gibiydi. Biraz bekledikten sonra bir tanesinin kapısını açtım. Gördüğüm manzara karşısında gözlerimi kapatıp kapıyı tekrar kapattım. Sanırım içerideki çocuğa bir özür borçluydum.

"Şimdi girebilirsin."

Arkamı dönüp çocuğa baktım. Durun 1 dakika. Bu dün şezlongta kestiğim yakışıklı çocuktu. Mavi donlu!

"Özür dilerim ben bilmiyordum içeride olduğunu."

Gülümseyip elini ensesine götürdü "Hayır özür dileme. Kapıyı kilitlemem gerekirdi." derken yere bakıyordu.

Evet ya. Ben niye özür diliyordum ki? Kilitleseydi kapısını.

"Haklısın aslında." diyip kabine girdim.

Kabindeki ilk işim amele yanığı olup olmadığıma bakmak oldu. Olmamıştı! Onun sevinciyle üzerimdekileri çıkarıp mayomu giydim. Kıyafetlerimi elime alıp çıktım. Çocuk hala gitmemişti. Sağından geçmek için sağa geçtim. O da önüme geçti. Sol tarafına geçince yine önüme geçti. Suratına baktığımda sırıtıyordu. Gülüşü hoşuma gitmişti. Yani çocuk fazla yakışıklıydı ama hemen cıvımayacaktım.

"Ne istiyorsun?"

Çevreye bakınıp düşünür gibi yaptıktan sonra başını tekrar bana çevirdi.

"Sanırım beni ilk çıplak gören kızın adını öğrenmek istiyorum."

Ah evet. Kabinin kapısını aniden açınca onu çıplak görmüştüm ve...Yüzüm mü yanıyordu benim?

Cevap bekler gibi gözlerimin içine bakıyordu. En sonunda pes edip ismimi mırıldandım. Duyamadığı için bana biraz daha yaklaştı.

"Şermin."

Memnun bir şekilde geri çekilip elini uzattı.

"Baran."

Elini sıkıp gülümsedim.

"Memnun oldum."

"Bende öyle."

Bir süre sessiz kaldık. Birşeyler söylemesi için suratına baktım. Sadece izliyordu. Sanki uzun süre sonra tekrar görüştüğü, çok özlediği birine bakar gibi bakıyordu. Özlem gideriyor gibi bir hali vardı. Yüzünde belli belirsiz bir gülümseme vardı. Yine. Kusursuz bir yüzü vardı. Dün de olduğu gibi. Yani şu an bana hava hoştu. Saatlerce izleyebilirdim.

"İstersen kumsalda biraz yürüyebiliriz. Ne dersin?"

İçimden bizimkilerden birinin gelip bu yürüyüşü mahvetmemesini dilereyek başımı salladım.

Dalgalar ayağımıza vururken arada ona bakıyordum. O ise sürekli bana bakıyordu ve açıkçası biraz korkmuştum. Tecavüz edip 31 yerimden bıçaklayıp gözlerimi kaşıkla çıkarıp gelinlik giydirip çalılara atacak bir tip değildi fakat bakışları sürekli üzerimdeyken mantıklı düşünemiyordum.

"Burada mı yaşıyorsun?"

"Evet. Peki ya sen? Tatil için gelmiş gibisin."

"Pek sayılmaz. Tatil için gelecektim fakat sonradan temelli oldu." diyip güldü.

SEPYAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin