Multimedya;Aslı
Cam kırılma sesiyle irkilerek uyandım. Başım çok ağırıyordu ve burası...Neredeydim ben? Yatakta oturdum ve etrafı izledim. Kesinlikle Aslı'nın odası değildi. Okan'ın odası da olamazdı çünkü Okan mavi sevmezdi. Odada ağırlıklı olarak mavi renk kullanılmıştı. Semih de olamazdı çünkü Semih bu kadar düzenli biri değildi. Fakat ev bizim sitedendi.
Yataktan kalkıp kapıyı açtım. Aşağıya inmek için sağa döndüm fakat yere dökülmüş yiyecekleri toplayan ve pijamalı bir adet Baran ile karşılaştım. Elindeki tepsiye cam parçalarını koyarken başını kaldırıp bana baktı. Gülümsedi ve ayağa kalkarken elindeki tepsiyi tekrar düşürdü.
"Dikkat et!" diyip yardım için yanına koştum.
"Bırak sen elin falan kesilir." dedi fakat dinlemeyip toplamaya devam ettim. Bileklerimden tutup ayağa kalktı ve beni de kaldırdı.
"Sen sormadan ben anlatayım. Dün sarhoştun. Seni orada tek bırakmak istemedim. Arkadaşların zaten kendilerinden geçmişti. Seni evime getirdim. Sakın endişelenme kötü birşey yapmadım sadece seni yatırdım ve odadan çıktım. Sabah sana kahvaltı hazırlamıştım fakat tepsiyi düşürdüm işte. -yerdeki tepsiye kısa bir bakış atıp tekrar bana döndü- Sen iyisin değil mi?"
Benimle bu şekilde ilgilenmesi hoşuma gidiyordu. Garip bir şekilde bana güven veriyordu.
"Biraz başım ağrıyor sadece."
"Ağrı kesici vereyim." diyip hala bileğimden tutan elleriyle beni de arkasından sürükledi.
Bir bardak su ve hapı bana uzattı. Yüzüme bakmıyordu. Hapı içerken onu izledim. Çekiniyordu sanırım. Yüzündeki ifadeye uygun bir ruh hali bulamıyordum.
"Dün rezil olacağım birşey yapmadım değil mi?"
Gülümsedi. Sonunda bulmuştu gözleri gözlerimi. Neden heyecanlıydım?
"Benim mavi donlu prensin olup olmadığımı sordun. Bende seni minderlere çekebilmek için evet dedim. Sonra boynuma sarıldın..." devam etmesine izin vermeden araya girdim.
"İnanamıyorum lütfen daha fazla anlatma."
Birdaha içersem ne olayım. Ne cesaretle yapmıştım bunu?
Kısa bir kahkaha attı. Ardından kahkahasından geriye kalan gülümsemeyle devam etti.
"Hayır daha sonra saatlerce dans ettik."
"Gerçekten mi?"
Onunla dans etmiştim. O anları hatırlamak istediğimi fark ettim. Neden istiyordum ki?
"Gerçekten. -başını cama çevirdi- Başını göğsüme yasladın şarkı bittiğinde tekrar tekrar başa sardırıp dans ettin benimle. Saatlerce." sanki o anı canlandırıyor gibi camdan dışarı bakıyordu.
"Kusura bakma. Saatlerce seni orada yormak istemezdim ama..." derken sözümü kesti.
"Saçmalama lütfen. Hem..." çalan telefonuyla eliyle beklemem için işaret edip mutfaktan çıktı.
Demek başımı göğsüne yaslamıştım. Dans etmiştik. Saatlerce. Fakat lanet olsun ki hiçbirini hatırlamıyordum. Saatin kaç olduğuna bakmak için oturma odasına geçtim. Saat 6 civarıydı. Çocuklar hala uyanmadığı için yokluğumu da fark etmemiş olmalılardı. Fark etmeden önce de evde olmalıydım. Üst kata çıkıp telefonumu aldım. Başka birşeyim olmadığı için odadan çıktım. Koridorun başında Baran duruyordu.
"Gidiyor musun?"
"Evet. Bizimkiler fark etmeden gitsem iyi olacak."
Gülümsedi ve benimle aşağıya indi. Bana bakarak gülümsediğinde içimde olan heyecan niyeydi? Kapıdan çıkınca tekrar ona döndüm. Teşekkür borçluydum sonuçta.
