5.Bölüm:Günlükler

396 115 11
                                    

5.Bölüm:"Günlükler"

Kafamdan aşağı kaynar sular dökülmüştü. Yıllar boyunca kahramanım olan adamla bir hafta önce tanışmıştım ve onu tanımamıştım. Hemen odama koştum ve telefonumu aramaya koyuldum.

Bulduğumda zaferle gülümsedim ve hemen Ian'ı yani Damon'u aradım. Bir kaç çalıştan sonra telefon açıldı ve Ian "Senin bu saatte uyuyor olman gerekmez mi? Sonuçta büyüme hormonu uykuda salgılanır. Sonsuza dek cüce olarak kalmak istemezsin değil mi kızıl? "diyerek güldü.

Aşağılamasını görmezden gelerek "Acilen biz gelmelisin. Evde kimse yok, endişelenme. Ama acele et!" dedim hızlıca. Buraya ne kadar erken gelirse o kadar iyiydi. Onula konuşmam ve olanları anlatmam gerekliydi. Kim olduğunu bilmek sonuna kadar hakkıydı.

Endişeyle "Miranda, sen iyi misin? Bir sorun mu var? Neler oluyor?" diye soruları arka arkaya sıralıyordu. Sanırım olduğu mekândan uzaklaşıyordu çünkü telefonu açtığında arkadan azda olsa müzik sesi geliyordu, sanki telefonu açmak için dışarı çıkmış gibiydi ama şimdi müzik sesi tamamen kesilmişti yani yola çıkmıştı bile.

Sadece "Hiçbir şey sorma Damon, gelebildiğin kadar çabuk gel." dedim ve cevap vermesine fırsat bile vermeden telefonu yüzüne kapattım.

Ian'ı yani Damon'u arayalı yarım saat olmuştu. Genelde bu saatlerde barlarda olurdu tıpkı bu gece de olduğu gibi. Tıpkı eski Damon gibiydi. Hafızasını kaybetse de kişilik özellikleri yerli yerindeydi.

Bu düşünce gülümsememe neden oldu. Aslında Ian ve Damon'un birçok ortak noktası vardı ve ben daha önce bunları fark etmemiştim. Ian yani Damon –buna alışmam biraz zaman alacaktı- gelene kadar bu benzerliklerin listesini yapabilirdim ikisi de siyah giymekten hoşlanıyor, ikisi de gününün çoğunu barlarda geçiriyorlar, ikisi de kana düşkün, ikisinin de mükemmel mavilikte gözleri var ve tabii ki de halama olan aşkları.

Ian'ın halamın resmini gördüğü anda ona âşık olması normal çünkü ona zaten âşıktı, sadece bunu unutmuştu. Damon'u çok iyi tanırdım, çünkü halam bana onunla ilgili her şeyi anlatırdı. Alışveriş yaptığı mağazalardan tut ki yemek yemeyi sevdiği restoranlara, en sevdiği içkiye, kullandığı parfüme kadar biliyordum.

Hey! Ian da aynı parfümü kullanıyor. İstemsizce sırıttım. Çocukluğumda beni, dolabımın içinden çıkabilecek canavarlara karşı koruyan adam bir efsane değil gerçekti. Gülümsemeye devam ettim ama gözümden bir damla yaş düştü.

Ben koltukta oturmuş bunları düşünürken cadde hızla giren bir arabanın sesini duydum. Yerimden kalkıp cama gittim. Ian, son model spor arabasını park ediyordu. Kapıya koştum ve o sırada Ian'da vampir hızını kullanarak arabadan inip kapıya gelmişti. Kapıyı açar açmaz Ian hızla beni süzdü ve ardından nefesini dışarı verdi ve sıkıca bana sarıldı.

Bana sarılmayı bırakmadan "Tanrım, Miranda! Sana bir şey oldu sandım, beni çok endişelendirdin. Sen aradığında şehrin öteki ucunda bir bardaydım ve gelebildiğim kadar çabuk geldim." dedi. Sesinden beli oluyordu, gerçekten endişelenmişti. Telefonu onun yüzüne kapatmayıp, onu çağırma nedenimden ona kısaca bahsedebilirdim ve o da bu kadar endişelenmezdi.

Ondan ayrılıp "Seni boşuna endişelendirmişim, üzgünüm." diye mırıldandım. Gözlerinden ateş fışkırırken, "Bu işi çocuk oyuncağı mı sandın Miranda? Şehrin diğer ucundan buraya gelene kadar aklıma neler geldi biliyor musun? Evde yalnız olduğunu söyledi acaba eve biri mi girdi? Acaba ona ya da evden birine mi bir şey oldu? Bunun gibi fikirler kafamda dolaştı durdu!" diye bağırdı.

Evet, kabul ediyorum. Ian haklı ama bu kadar abartacağı aklıma gelmemişti ki. Hem o an ne yaptığımı bilmiyordum. Şoktaydım diye biliriz. İşi fazla dolandırmada Ian'ın elini tuttum ve üst kata çekerek "Senin kim olduğunu biliyorum." dedim sadece. Başka ne diyebilirdim ki? Önce görmeliydi, sonra konuşabilirdik.

Geçmişin HayaletiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin