Bölüm 5- Garip Adam

7 0 0
                                    

Rüyamda (tabi ki) güçlerimi görüyordum. Hırsızlar bana yalvarıyorlardı. Aslında çok zevkli bir rüyaydı. Ama o sırada birden yerden hir boşluk açıldı. Ne olduğunu anlamadan o boşluğa düşüyordum. Fakat ellerimden alev çıkıyordu. Ve ellerimi aşağıya doğru tuttukdan sonra alev büyüdü ve UÇTUM! Sevinçten çıldıracak gibi oldum. Sonunda ateş gücümü kullanabildim. Fakat yukarı çıkmaya çalıştıkça sanki daha da dibe batıyordum. Yukarıda "Amazing Boy! Yardım et!" Diye sesler geliyordu. Bu bir kız sesiydi. Aşağıya doğru bakıyordu. Kız benim yaşıtımdaki kızlara benziyordu. Çok güzel bir yüzü vardı. Ama yaralanmıştı, ve korkmuşa benziyordu. Ve kızın yanında mavi suratlı, garip bir elbisesi olan biri vardı. Kahkalar atıyordu. Çok gıcık birine benziyordu. Ben ne kadar denesem de yukarı çıkamıyordum. Kız ağlamaya başlamıştı. "Lütfen, yardım et!" Diyordu. Bir damla gözyaşı aşağı indi, indi ve benim tam gözümün altına geldi. Zaten gözlerim dolmuştu. Yukardan bakınca ağlıyor gibi görünüyordum. Fakat o sırada garip birşey oldu. Kara bulutların arasından sarı-turuncu renkli vücutlu, siyah kıyafetinin üzerine neon mavi renkli, kıyafetini saran bir ok işareti vardı. Kızın yanındaki adamı bir mavi-lacivert renkli hortum gibi bişey ile havaya kaldırıp yere vurdu. Sonra, hortumu yapan adam, buyüdü, büyüdü ve diğer adamı tutup havaya attı. Adam bulutları geçti, o anda bulutlar aralanıp güneş gözükmeye başladı, daha sonra ben yavaş yavaş yükselmeye başladım. Ve hemen kızın yanına gittim. "Tamam, tamam geçti" gibi geçiştirici sözler söylemeye başladim. Kız omzuma dayanıp ağlamaya başladı. Bir garip oldum. Sonra o adam eski boyutuna dönerek elini bana uzattı. "Yardım ister misiniz?" Dedi. Sesi insanın içini bir garip yapıyordu. İyi anlamda bir garip, ama garip bir ses. "Gerek kalmadı, teşekkür ederim." Dedim. Kıza ismini sordum. Hala korkusu geçmemiş bir şekilde: "M-M- Melanie" Dedi. "Ben Melanie' yi evine bırakırım. Yardımların için tekrar teşekkür ederim." Dedim. Adam yine o garip ses tonuyla "Ben hanımefendiyi kastetmiyordum. Ben sizin için söyledim, Bay Andrew." Dedi. Bu adam benim ismimi nerden biliyor? Bir ikincisi, ben kostümlüyken neden bu adam benim ismimi söyledi? Adam bana biraz küstah biri gibi geldi." Adın Adrew mu?" Dedi Melanie. Sesi etkilenmişe benziyordu. "Ş-Ş Şey evet de, madem öğrendin, bunu başkaları ile paylaşmazsan mutlu olurum." Dedim. İkimiz de sırıttık. O anda garip suratlı adam hafif bir şekilde öksürüp dikkatleri üzerine çektikten sonra: "Ben Jüpiter gezegeninden size yardım etmeye geldim. Bendeniz Jakpa..." sözüne devam edemeden annemin sesi geldi: "Andrew, ben geldim tatlım." O anda uyandım. Bir an bunlar rüya mıydı, yoksa gerçek miydi diye düşünmeye başladım. Çok gerçekçi bir rüyaydı. Ben bunları düşünürken annemin sesi tekrar geldi "Poşetleri taşımama yardım edebilir misin?" Dedi. "Geliyorum." Giderken aynada kendime baktım. Kostümlüydüm. Kapıyı açt... Bi dakka NE!! Kostümlüydüm,  ve ben bu şekilde annemin yanına gidemezdim. Hemen üstümü değiştirmeliydim. Süper hızım olduğundan bu kolaya benziyordu, ama evdeki hesap çarşıya uymadı. Lanet olası kostüm sanki vücuduma yapışmıştı, çıkmıyordu. Başka çarem yoktu, üstüme bir ceket, altıma da pantolon giyip aşağı indim. Yolda iki tane ayak sesi geliyordu. "Baba, sen de mi geldin yoksa?" Dedim. Annemle babam aynı anda geldiğinde bunu hafif bir nida ile söylerdim. Kâfiyeli bir cümle, ve şarkı gibi söyleyince kulağa hoş geliyordu. "Ben geldim, Sakarcüce!" Dedi bir kız sesi. Bi dakika... Bu Jessica' nın sesine benziyordu. "Jess..." dedim şaşırmış bir şekilde. "Hatırlamadın mı tatlım, bugün ablan gelecekti ya." Dedikten sonra "Neredeyse yaz tatiline giriyoruz, artık ablanın Kanada'dan gelme vakti gelmişti." Diye devam etti annem. Ah, tabi ya, yaz tatiline 2 hafta kaldı. Son zamanlarda güçlerim yüzünden hiçbir şey düşünemiyorum. "Andrew' un ne hatırlamasını bekliyorsun ki anne? Bence neden buraya geldiğini bile unutmuştur." Dedi Jessica. Jessica, benim ablamdır. Aramızda 4 yaş olmasına rağmen bana büyüklük taslayan ailemizin en garip üyesi. Bize hiç benzemez. Hepimiz siyah saçlı, siyah gözlüyken, Jess büyükanneme benzer. Açık kahverengi saçları; aynı renk gözleri, çilli, beyaz suratı vardı. Büyükannem Jessica' ya onun gençliğine benzediğini söler hep.Arada sırada gıcık, çekilmez biri olsa da iyi biridir." Ha-Haa. Çok komik. Hem daha 2 hafta var. Neden buradasın?" Dedim. "Ablan çok başarılı olduğu için ona 2 hafta önceden izin verdiler canım." Dedi annem. Annem sürekli bize "Canım, tatlım, balım" falan der. Bunu pek belli etmesem de benim hoşuma gider." İyi. Tebrikler, Çilsurat!" Dedim hafif alaylı bir konuşma ile. Ablam, aynı büyükannem gibi, çilli. Ben, onunla bu konu hakkında dalga geçerim. O da benim sakar olmam hakkında. Böyle tatlı tartışmalarımız vardır.
☆☆☆☆☆☆☆☆☆☆     ☆☆☆☆☆☆☆☆☆☆
Aklımdan o rüya çıkmıyordu. Melanie, o garip adam, adı Jakpa idi herhalde; o diğer garip adam, anlamadığım şey ise o adamın neden Melanie' yi kaçırdığı. Ben bunları düşünürken Jessica odama girdi. "Hey, Sakarcüce, ben yokken buralarda neler oldu?" Bir an affalladım. Neredeyse yataktan düşüyordum. Kahkaha attı. "Ha ha ha! N'oldu be!" Dedi. "Sen yokken mi? Hmm, bi'düşüneyim... Ha, babanın aşağıdaki laboratuvarında bir olay olmuş. Psikopat bir fare odama girip beni alıp merdivenlerden aşağı attı." Dedim. Kahkahayı bastı. "Fare mi? Seni ha? Hahahaha!" Onu pek dinlemiyordum. Hala o rüyayı düşünüyordum. O sırada babam bizi çağırdı: "Jessica, Andrew! Haydi gelin, Ben Amcalarınıza gidiyoruz. Jessica' nın bu büyük başarısı için ona özel bir kutlama yapıyorlarmış." Jess bana fiyakalı bir bakış attı. Ben de ona nanik yaptım. "Eğer odamdan çıkarsan giyineceğim de." Dedim. Jessica da: "Merak etme, senin o harika(!) vücuda bakacak değilim. Çıkıyorum." Dedim. Kapıyı kapatıp çıktı. Ceketimi hemen çıkarıp kostümü çıkarmayı denedim, aradan 10 dakika geçtikten sonra üstümü çıkarmayı başardım. Çabucak bir t-shirt ve pantolon giyip aşağı indim. Beni arabada oturmuş  bekliyorlardı. Arabaya bindiğimde Jess: "Sana ne demiştim anne, süslünün teki, kim bilir kaç tane elbise denemiştir." Dedi. Güldüler. "Bana diyene bakın hele! Geçen seneyi hatırlamıyorsun herhalde. Senin süs-püsün yüzünden uçağı kaçırmıştık." Dedim. İkimiz de birbirimize nanik yaptık. " Bırakın kavgayı! Daha gelir gelmez kavga mı olur Jessica?" Dedi babam. Jess özür diledikten sonra yola koyulduk.
☆☆☆☆☆☆☆☆☆☆     ☆☆☆☆☆☆☆☆☆☆
Yol boyunca annem Jess' in yaptığı başarıları babama anlatıyordu. Ben de dışarıya bakmaya başladım. Ben amcamlar çiftlikte yaşıyorlar. Orada çok eğleniyoruz. Jessica' nın yaşıtı, ve benden 1 yaş küçük 2 kuzenimiz var, Rose ve Anthony. Beraber inek sağıp, tavuk yemliyoruz. Bazen gittiğimizde Lois halam koyun güder, biz de onu izleriz. Yani kısaca orası çok zevkli.
  Yolu seyrederken yolda garip bir rüzgâr gördüm. Aynı rüyamdaki gibi mavi-lacivert bir rüzgâr esiyordu. Ve birden o adamı gördüm; Jakpa'yı. Bana göz kırptı. Ve parmağıyla "okey" hareketi yaptı. Ve yukarıya doğru uçtu. Jessica' ya "Gördün mü?" Diye sordum. Soğukkanlı görünmeye çalışıyordum."Neyi, o garip rüzgârı mı? Herkes gördü Andy, merak etme" dedi. Alaylı bir konuşma tarzı vardır Jess' in; ciddi bir şey mi söyledi, yoksa her zamanki gibi alay mı etti anlamıyorum. Babam ben ve ablamın dedeme benzediğini söyler; komik, içten, zeki ve sakar. Annem "Ne olduğunu biliyor musun, canım?" Dedi." Hayır, bilmiyorum." Dedim. Jess de aynı cevabı verdi. Babam telefonla konuştuğu için her şeyi kaçırdı. İşi yüzünden her şeyi kaçıran her zamanki babam. Bize ne olduğunu sordu. Annem ona söyleyince "Bu mavi rüzgârı daha önce Tokyo ve New York'ta da görmüşler. Ne olduğunu daha belirleyememişler. Biz de araştırıyoruz." Dedi babam. İçimden acaba bu adam beni mi arıyor diye düşündüm. Jakpa yukarı gittiği anda yağmur başladı. Üstelik havada tek bir bulut yokken. "B-B Baba, lütfen bana bunun bir bilimsel açıklaması olduğunu söyle!" Dedim babama. Bu sefer soğukkanlılığımı koruyamamıştım. Babam kısaca hayır dedi. Arabayı köşeye çekip işinden birini arayıp bu durumu anlatıyor, bir yandan da gökyüzünü inceliyordu. Babam konuşurken bir anda yağmur kesildi. Ve bir anda hava sıcaklığı artmaya başladı. Havalar 5 dakikada 15 C° arttı. Arabada terlemeye başladık. " Matt, n'oluyor bu havalara canım?" Dedi annem. Babam bilmediğini söyledi. Hava bir anda 40 C° olmuştu. " Bob, sana koordinatları atıyorum. Hemen buraya geliyorsun." Dedi babam. Jessica birine mesaj atıyordu. Annem ise Ronald dayımı arayıp İzlanda' da herşey yolunda mı diye sorular soruyordu. Ben de Andy' yi aradım. " Hey A, orda da havalar kafayı yedi mi?" Diye sordum." Ne? Andrew, hava mı? Neler olmuş ki havalara?" "Biz Ben amcamların çiftliklerinin o taraflarındayız. Burada az önce bulutsuz havada sağanak yağmur yağdı, ondan sonra, yani şuan, hava 40 C° oldu. Ve havaya bakılırsa şuan hortum gelecek gibime geliyor.". 2-3 saniyelik bir sessizliğin ardından arabada (ve telefonumda) çığlık attık. "HORTUM MU!?!?" Annem babamı arabaya çağırdıktan sonra: "Sür Matt, SÜR!!" Dedi. Andy ile vedalaştıktan sonra arabanın arka camından dışarıyı izlemeye başladım. Jessica da yan pencereden etrafı izliyordu. " Andy, baksana!" Dedi Jess. Pencereye yaklaşınca Jakpa' yı gördüm. Sanki adamı ilk defa görüyormuşum gibi Jess' e "Bu adam da kim? Hem, neden vücudu sarı?" Dedim. "Bugün cosplay günü değil, di'mi?" Güldük. Ben Jessica çok kafa insanlarızdır.  Ona pek söylemesem de, (Hatta hiç söylemedim) onu ablam olduğu için çok mutluyum. "O adam ne saçmalıyor öyle? " Dedim. "Bi dakika, o adam ho-hortuma doğru mu yürüyor? ". Tek kelime etmeden Jakpa' yı izlemeye koyulduk. Hortuma yürüdü, yürüdü ve BOOM! Hortum patladı! Ciddiyim, gerçekten, çok ciddiyim, hortum saatli bir bomba gibi patladı! Babamın hassiktir dediğini duydum. Vay be, ilk defa, doğduğum zamandan beri, 15 yıldır, babamın küfrettiğini duydum. Jess babamın koltuğuna yapıştı. Annemden tiz bir çığlık sesi geldi. Ben bişi yapmadım. Sadece arkama dönüp Jakpa' yı aradım. Yok olmuştu. Hava da düzelmeye başladı.
  5 dakika daha yolumuza devam ettikten sonra bir 'pfıısssss' sesinden sonra yavaşlamaya başladık. 1 dakika sonra ise durduk. Babam ne olduguna bakmak için indi. O sırada Andy beni aradı. "Andrew, havalar orada düzeldi mi?" Evet dememe izin vermeden konuşmasına devam etti "Söylediğin şeyler burada olmaya başladı. Şuan hava 50 C°. Evde çıplak bir şekilde oturuyorum." "Iyyy, Andy, bunu öğrenmemize gerek yoktu. 50 derece ha? Hmm, burada 40 olmuştu. Dur bi' dakka." "Baba, burada 40 derece olmamış mıydı? Andy şehir merkezinde 50 C° olduğunu söylüyor. Burası ile oranın farkı var mı ki?" Babam hayır diyip kestirip attı. Sanki söylediğimle hiç ilgilenmiyormuş gibi. "Fark yokmuş A. Geldiğimizde size gelirim. Hoşça kal." Dedim.
  Tekerlerimiz patlamıştı. Evet, tekerLERimiz. Öndeki 2 teker.

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Aug 14, 2016 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

Amazing BoyHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin