2

275 20 14
                                    

-Tina-

Saçlarımı tarayıp, pembe, yüksek bel şortumu giydim ve üstüne de beyaz, kısa, dil çıkartan emoji baskılı olan t-shirtimi giydiğimde son kez aynada kendime baktım. Hazırdım işte. Her zamanki ben...
Sessizce parmak uçlarımda yürümeye başladığımda, kapıya nasıl ulaşıcağımı düşündüm.
Su herzaman ki gibi, yumuşak yastığına sarılmış, mışıl mışıl uyuyordu. Ceylan yatağında yoktu ve büyük bir ihtimal tuvaletteydi. Senay ise yatağı bir kenara fırlatmış, yerde yorgana sarılmış bir şekilde uyuyordu. O nasıl bir uyumak abi? Bir ayağı yatakta, bir ayağı ise 180° açılmış... Tövbe yaa. Bu kız valla anormal.
Aklıma gelen fikirle sinsice sırıttım. Dün onlar beni uyutmamıştı. Şimdi de ben onları, sabahın körü olan 09.00 ' da uyandırcaktım. Bana göre sabahın körüydü tabi... Normalde asla bu saatte uyanmazdım ama bir insan 24 saat uyuyunca böyle oluyordu.
Gıcıklık değilmi. İnadına, kapıya doğru ilerlerken Su'yun sımsıkı sarılıp, uyuduğu yumuşacık yastığını kaptığım gibi koşturmaya başladım. Arkamdan gelen Su' yun cırlama sesinide duymuştum tabi. Yinede odadan çıktığım gibi, yastıkla beraber asansöre bindim.
Asansörün içindeki insanlar bana öyle bir bakıyordu ki... Sanırsın Francisco evlenme teklifi etti. Onlara şirince sırıtıp, önüme döndüm ama hala bana baktıklarını biliyordum. Umursamamaya çalıştım ama en çok rahatsız olduğum şeydi. Birisi bana bu kadar uzun süre bakmamalıydı. Gölgelik tarafta olmayı seçerdim hep. Ama Senay' ın malca haraketleri saolsun hiç yardımcı olmuyordu.
Asansör, zemin kata gelince kapısı açıldı ve ben tam asansörden inerken, belkide utançtan gebereceğim bir şey yaptım. Asansördeki bana bakanlara dönüp el haraketi çektim. Yaşlı teyze inme inmiş gibi haraketler yaparken, yanındaki genç kızı yada torunu gözlerini pörtletmiş, bana bakıyordu. Böyle tepkiler vericeklerini bilseydim daha önceden yapardım canım.
Kahkaha atarak, arkamı döndüğüm gibi, elimde Su' yun yumuşacık yastığıyla koşmaya başladım. Otelin dışına çıktığımda hala deli gibi kahkaha atıyordum ve koşuyordum.
Gülmek benim için fazla önemliydi. Şuandaki gibi isterlerse, özürlüymüşüm gibi baksınlar, yinede gülmemi kesmezdim. Gülmeden geçirilen bir gün, gün değildi benim için. Kocaman bir boşluktu.
Şezlongların oraya doğru koştuğumda, bir kaç, havuza girmek için hazırlık yapan insanlara çarptım ve havuza boylattım. Arkamdan ettiği küfürleri ne kadar duysamda, duymamazlıktan geldim ve son gaz koşmaya devam ettim. Kendi otelimdeydim. Biricik babamın otelinde... İstediğim şeyi yapardım ve kimse bana karışamazdı. Bu yüzden, sadece burda özgürce haraket edebiliyordum.
Tekrar bir şeye çarptığımda, ağır küfürüyle koşmaya devam ederken, başımı hafif çevirdim ve arkama baktım. İşte bu kötü olmuştu. Şemsiyeyi, şezlongta yatan bir kadının üstüne devirmiştim. Kadın zaten kızıldı yüzüde kıpkırmızı olunca kahkahamı dahada arttırdım. Acayip komikti şuanda.
Bu sefer bedenim öyle bir şeye çarptıki iki adım geriliyiverdim. Başım arkaya doğru dönük olduğu için neye çarptığımı anlayamamıştım ama karın boşluğuma yumruk yemiş gibi olmuştum. Çok sertti!
Su sesi kulaklarımı doldurduğunda, su damlalarıda yer edindi bedenimde. Hemen önüme dönüp neye çarptığımı bakmak isteyince neye çarptığımı göremedim çünkü önümde kimse yoktu. Büyül bir ihtimal havuza düşmüştü. Yazık...
Şezlongların olduğu taraftan gülme sesleri gelince o tarafa doğru döndüğümde, gözlerim kocaman açıldı. Bunlar dünkü çocuklar!
Bana laf atan Savaş, karnını tutarak gülmesini bastırmaya çalışıyordu. Kıvırcı saçlı çocuk ise, ağzı patates kızartması dolu bir şekilde, şaşkınca bana bakıyordu. Bu kadar mife bulandırıcı olmak zorundamıydı? Sanır zorundaydı. Gökalp de ayakta, havlusunu omzuna asmış bir şekilde, gülümseyerek bana bakıyordu. Ben dün akşamdan sonra bir daha karşılaşmayız sanıyordum. Ama sonuç ortada... 3 erkekte karşımda bana bakıyordu.
-" Vaayyy! Kankamda burdaymış."
Savaş' la ne ara kanka olduğumuzu düşünürken, şirince gülümsedim ve el salladım.
-" Selam millet!"
-" Selam, Tina "
Gökalp bana bakarak gülümserken ve yanağında oluşan gamzeden dolayı içim gidiyordu ama belli etmemeye çalışıyordum. Yakışıklı çocuktu Allah için.
-" Vayt! Tina, gız ben senle tanışmadım ama adını duydum. Mert ben. Kısaca Mert diyebilirsin. "
Ağzında patates kızartması varken konuştuğu için ağzındam fırlayan parçacıkları görmemeye çalıştım. Ama imkansızdı ve o çok iğrençti ya! Tabi göz rengino ve ortaya çıkan belediye çukuru gibi gamzesini saymıyoruz. Birde kıvırcık saçlarını da saymayalım. Gülüşünü sayarsanız sizi öldürürüm! Kusursuz gülüyordu. Sanırım iğrenç falan değildi. Düşündümde... Aynı Senay gibiydi. Dış görünüşü kusursuz ama içinde yatan kocaman bir iğrençlik vardı. Konuşma şeklide aynı Senay gibiydi.
-" Elinde yastıkla ne yapıyorsun? "
Gökalp' in sorusuyla elimdeki yastığa baktım. ' Su' yun her gece sarılıp uyuduğu yastık, o olmasa uyuyamaz. ' desem, Su beni öldürürmüydü acaba? Yok canım. O da beni ifşalıyordu sonuçta. Sonu hernekadar birbirimize saç baş girmekle bitsede...
-" Bu yastık aslında Su- "
Bileğime dolanan parmakların, beni büyük bir güçlükle çekmesiyle anında geriye doğru düştüm. Ben daha ne olduğunu anlayamadan soğuk suya düşmemle telaş yaptım. Ben yüzmeyi bilmiyordum! Ve beni buraya çeken parmakların sahibi kimdi? Her kimse sonu gelmişti. Çünkü ben yüzme bilmiyordum ve boğulucaktım. O da hapisi boyluycaktı. Daha çırpınmaya bile başlamadan, bir kol belime dolandığı gibi beni yukarıya çekti. Acaba beni havuza çeken kişi pişman olup beni kurtarmayamı gelmişti? E yüzme bilmediğimi nerden biliyordu? Kafamda deli sorular!
Hafif esen hava, ıpıslak vücuduma çarptığında gözlerimi araladım. Keşke ölseydim. Yani en azından Gökalp' le aramızda 4 cm varken, birbirimize bakmaktan daha iyiydi. Fazla yakındık ve sağ tarafını benim hızlı kalp atışlarımın doldurduğuna emindim. Ama benimde sağ tarafım doluydu. Hemde benim bile kalbimden daha hızlı atan kalp atışlarıyla...
Kolu belimi sıkıca kavramış ve beni kendine yaslamıştı. Gözlerime öyle yoğun ve dikkatle bakıyorduki... Benim bile bir an, aynanın karşısına geçip gözlerime bakasım gelmişti. Şuanda onu itip kollarının arasından çıkmam gerekiyordu ama belimi sıkıca kavramış kolları hem buna engel oluyordu hemde burda kalmak istememi sağlıyordu.
-" Öpüşürseniz, kusarım ve yediğim şeylere ayıp olur. "
Mert' in sesini duyunca, gözlerimi anında kaçırdım. Ama, Gökalp sanki duymamış gibi hala dikkatle bana bakıyordu. Bu kadar yakınlık kalp atış ritmime fazlaydı.
" Teşekkür ederim " diye mırıldanıp, omuzlarına tutunarak kendimi geriye ittim ve kolları arasından çıktım. Soğuk suda bile dokunduğu yerlerin sıcaklığı hala vardı.
Suda, yavaşça, parmak uçlarımda yürüdüm ve sudan çıktım. Gökalp de arkamdan çıkmıştı.
Sudan çıkınca, Mert' in kafasına bir tane geçirip " şapşik " dedim. Tüm dişlerini göstericek bir şekilde gülümseyip " herzaman " dediğinde, gülerek göz devirdim. Tam bir şapşikti. Ama gülümsemem çok sürmemişti, çünkü kıyafetlerim ve 3 saat boyunca düzleştirmek için uğraştığım saçlarım ıslanmıştı. Ve Su' yun yastığı... Su kesinlikle beni öldürücekti! Aklıma telefonum gelince, Su' yun yastığını bir kenara bırakıp, cebimden telefonumu çıkarttım. Oh be! Bir şey olmamıştı. E note 4 yani. Olmasın bir zahmet. Boru değil hani.
Telefonumu, Savaş' ın uzandığı şezlongun yanındaki küçük masaya koydum ve Savaş ' a döndüm.
-" Kim çekti lan beni havuza?"
Güneşlenmek için yatmış olmasına rağmen taktığı güneş gözlüklerini aşağıya indirip bana baktı. Hava atıyordu piç! Tabi bu devirdeki erkekler kızları böyle etkiliyordu değilmi? Bence çok itici duruyordu.
Tekrar gözlüğünü takıp, ayağa kalktı ve yanağımdan bir makas aldı.
-" Tuna, güzelim... Neyse ben kaçar beyler bayanlar! Birkaç kız tavlıycağım."
Arkasını dönüp gidince, bende arkamı döndüm. Gökalp, Savaş' a, arkasından kötü kötü bakıyordu. Ne olmuştu ki şimdi? Sanırım, Savaş' ın bu kadar çapkın olmasına kızıyordu.
Mert ise patatesleriyle konuşuyordu. Onları yiyeceği için özür falan diliyordu. Bu çocuk gerçekten tam bir Senaylıktı. Gözüm, şezlongun yanında,ayakta, kurulanmakta olan Tuna' ya kayınca hızlıca yanına gittim. Ki gitmez olaydım. Boş ama ürkütücü bakıyordu.
-" Beni neden havuza çektin?"
Tek bir mimik barındırmadan, havlusunu şezlonga serdi ve sonra tekrar bana döndü. Acaba ayaklarımı götüma vura vura kaçsam mı?
-" Sen neden beni havuza ittin?"
-" Ben seni g-görmemiştim."
Lanet! Kekeledim mi ben?
-" Siktir olup gidermisin? Sinirlerimi bozuyorsun."
Tuna' nın tıslamasının ardından, bir saniye bile geçmeden yanından toz oluverdim zaten. Hiç gülmüyordu. Suratsızın tekiydi. Savaş' lar ona nasıl katlanıyordu? Şahsen ben, onunla bir daha asla muhattap olmayı düşünmüyordum.
Gökalplerin yanına gidip, Mert' in yanına, Gökalp' in karşısına oturdum.
-" Çok huysuz..."
Gökalp telefonuyla oynamayı kesip benim telefonumun yanına koydu. Note 4 olduğu gözümden kaçamamıştı.
-" Tuna böyledir. Ona fazla bulaşma Tina. Yanlızlığı sever."
-" Aman... Bizde çook meraklıydık zaten ona."
Bana bakarak gülümseyince gözüm yine gamzesinde takılı kaldı. Neden bende öyle bir gamze yok?!
Gökalp bana bakarkan ben, gözlerimi kaçırdım. Bu kadar uzun süre bakmasa olmazmıydı?
Mert, kolunu omzuma atınca, Gökalp gözlerini benden alıp, Mert' in omzumda olan koluna çevirdi. Gamzesi bir anda yok olmuştu.
-" Kanka bak şimdi napçam."
Peki Mert' le ne ara ' kanka ' olmuştuk? Çok cana yakınlardı ve ben bu ortamı fazlasıyla sevmiştim.
Mert ayağa kalkıp, havuzun kenarında, sarışın bir kızı ayarlamaya çalışan Savaş' a doğru yürüdü. Ne yapacağını gerçekten merak ediyordum. Savaş' la kızın arasına geçip, Savaş' a bir şeyler söylemeye başladı. Kızın ilk önce ağzı ' o ' şeklini aldı ve gözleri doldu. Umarım Mert " Ben senden hamileyim " falan demiyordur. Samanyolu dizileri gibi olur valla. Kız, Savaş' ın yanağına tokadı basıp, ayağını yere vuta vura gitti. Ne demişti bu Mert malı? Kız gittiği gibi, Mert arkasına bile bakmadan koşmaya başladı. Savaş da onu kovalıyordu. Fazla sinirliydi.
-" Demek gay ha? O gay şimdi seni sikicek Mert! "
Savaş' ın cümlesini duyar duymaz kahkahalara boğuldum. Gay olduğunu mu söylemişti? Anıra anıra gülerken Gökalp' in bana baktığını gorünce, gülmemi anında kestim. Rezil olmuştum iyimi?
-" Pardon..."
-" Yo, gül ve kusursuzluğunu sergile. "
Kıpkırmızı olurken bakışlarımı Mert' le Savaş' a çevirdim. Şuan her hücremin hücresi yanıyordu. Pekala... Sakin ol Tina. Savaşla Mert hala havuzun kenarında birbirlerini kovalıyordu. Ama benim gözüm bize doğru gelen Ceylan, Senay ve Su' ya takıldı. Ah, hayır! Su olmaz. Olmamalı yani.
-" Yastığım nerde? "
-" İçine ettiğin uykum nerde?"
-" Valla ben meraktan geldim."
Zaten sen ne zaman meraklı değilsin ki Ceylan? Yavaşça ayağa kalkıp Su' yun karşısına geçtim. Allahım sen koru Rabbimm... Şimdi yalan söliycem ve buda benim son yalanım olucak.
-" Onu Tuna havuza attı, kankacım ya."
Su gözlerini kocaman açınca, dikkatimi dağıtan şey, Senay' ın şezlongtaki hamburgerlerin üstüsne hayvan gibi atlamasıydı. Senay... Bari burda rezil etme be gülüm...
-" Mert görmesin. "
Gökalp' in dediğini umursamadan hamburgeri midesine indiren Senay' a yüzümü buruşturarak baktım. İğrençti! Gökalp de ona iğrenerek bakıyordu. Su ise hala yastığının hakkı rahmetine kavuşmasına kabullenememiş gibiydi. Ceylan da benim yaptığım gibi, Senay' a iğrenerek bakıyordu.
-" Abi, dur ya! "
-" Gel lan buraya, sikik beyinli! "
Mert, Ceylan' ı önüne alınca, Ceylan çığlık attı. Mert umursamadan Ceylan' ın arkasında saklanıyordu. Savaş da fazla hızlı ve öfkeli geldiği için, Mert' in, Ceylan' ın arkasında olduğunu fark etmeden, Ceylan' ın kafasına vuruverdi. Uy... İşte şimdi Savaş bitmişti.
Çaktırmadan Gökalp' e baktığımda o da benim gibi olucakları bekliyordu. Senay' ın ise gözü dönmüştü. Hala hayvan gibi hamburgerini yiyordu. Bencede Mert görmesin...
-" Ya güzelim, sarışınlar benim için ayrıdır. Niye sana vuram? Yanlışlıkla oldu valla."
Ceylan sinirden kıpkırmızı olmuştu. Mert yavaştan, Ceylan' ın arkasıdan çıkıp Su' yun yanına gitti.
Savaş bey demiyorda " kızgın olan kızlardan korkarım. " diye hala kem kümlüyor. Ceylan ne dediğini takmadan tam ona doğru uzanıp, vurucakti ki Savaş arkasını dönüp koşmaya başladı.
-" Gel lan buraya! "
Tabi Ceylan da arkasından koşturmaya başladı... Otelin içine girdiklerinde gözden kayboldular. Acaba Ceylan, Savaş' a nasıl bi öldürme tekniği sergiliycekti?
-" Laannnnnn!!! Kürdo, ne yapıyorsunn???"
Mert anında Senay' ın yanına fırlayınca, Senay ağzı dolu bir şekilde " yomok yoyorom." dedi. Bu kızdan gerçekten iğrençlik akıyordu. Mert hamburgeri Senay' ın elinden aldığı gibi sıkıca sarıldı.
-" Ya öküzüm, bunlar benim hazinelerim. Gel biz seninle kafetaryayı yiyelim. "
Senay' ın gözleri parladığında Mert' i beklemeden otele doğru koştu. Tabi sezlongun ayağına takılıp düşmeyide unutmamıştı...
Onlarda gidince tekrar şezlonga oturdum. Gökalp ne ara Tunayla konuşmaya başlamıştı? Su da yanıma gelip oturdu. Hala Tuna' ya bağırmadığına göre ondan ciddi maanada korkuyordu. Çünkü o yastığı çok seviyordu.
-" Sen neden ıslaksın? "
Sonunda birileri benim ıslak olduğumu görebilmişti. Birisi yastığını düsünür, birisi Savaş' ı kovalamayı düşünür, birisi yemek yemeyi düşünür... Beni düşünen yok tabi! Havuza düşmüş olmam kimin umrundaki? Ama keşke sormasaydı ya. Anlatmak çok zor gelmişti. Ayrıca fısıldayarak konuşmak hiç bana göre değildi.
-" Sonra anlatırım. "
-" Hep sonra zaten! "
-" Sus be! "
Suyla benim, fısıldaşmayla başlayan konuşmamız tıslamaya dönünce, Gökalp' le Tuna bize baktı. Tabi Tuna bey hemen önüne dönmüştü. Allah düşmanımın başına böyle bir insan vermesin. Yada versin ya. Hani hem güzel gülmeyip hemde benimle sevgili olma çabalarına giren Cenk' in başına versin. Ben ' hayır ' demekten bıktım, o teklif etmekten bıkmadı arkadaş!
-" Naber Su? "
Gökalp Su' yu nerden tanıyordu yav? Dün onlar hiç konuşmamıştı ki. Büyük bir ihtimal ona Su diye bağırırken duymuştu. Bu yüzden fazla takmadım. Ama hala beni neden kurtardığını düşünüyordum. Yani sonuçta o, benim yüzmeyi bilmediğimi bilmiyordu. Ve suya düşmemden 5 saniye sonra beni kurtarmıştı. Belki yüzücektim. Neden beklememiştiki? Sanırım bunu ömür boyu düşünücektim. Yada Gökalp' e de sorabilirdim.
-" İyi işte. Sen nasılsın? "
Gökalp bana bakıp gülümsedi ve bana bakarken " Harikayım. " dedi.
Bakışları çok garipti. Sanki böyle acı çekiyormuş da, intikam için yanıp tutuşuyormuş gibi bakıyordu. Neden bana öyle bakıyordu ki? Ben daha dün tanıştığım çocuğa ne yapmış olabilirdim? Ama böyle bakışları asla gülümsemesine yansımıyordu. O gerçekten kusursuz gülüyordu. Allahım... Neden bende böyle gülemiyordum?
Ortalık sessizliğe büründüğünde, Su rahatsızca yerinde kıpırdandı. Bende kalkıp kaçmamak için zor duruyordum. Gökalp, hala gözünü kırpmadan bana bakıyordu. Öyle derin bakıyordu ki... Bende böyle bakılıcak ne buluyordu? Hadi ben baksam anlarım. O gülüşe bakılmazmı be?! Ama o yüzümün her mm bakışlarını gezdiriyordu. Ya, gitsin Su' ya baksın. Bana niye bakıyor? Çok rahatsız olurum ama ben ya! Tuna, bize doğru dönüp, yüzünü buruşturarak baktı.
-" Artık şurdan defolun! Siz kızlar, soluduğum havayı zehirliyorsunuz. "
Bu Tuna' nın kızlarla alıp veremediği neydi? Neden bu kadar nefret ediyorduki? Ben bile annemden bu kadar nefret etmiyordum. Pekala... Yalan söyledim.
Annemden nefret ediyordum! Onun yüzünü bile görmek istemiyordum. Ona ' anne ' demeye bile utanıyordum. Bir anne, kocasını aldatırmı? Bir anne... Bir anne, çocuğunu öldürürmü? Benim başımdaki bela yapmıştı. Erkek kardeşimi... Öldürmüştü. Hemde işgence ede ede... Hayattaki tutunduğum tek şey kardeşimdi oysaki. Erkek kardeşim... Herşeyimdi. Gözlerimin önünde işkenceler ederken, ne kadar yalvarmıştım o kadına. İplerle bağladığı bileklerimi, kanatarak kurtulmaya çalışmıştım. Ama çok geçti. Bütün dünyamı elimden almışlardı.
O ev ne çığlıklarımı duymuştu benim? Parkeler kaç kere benim göz yaşlarımla temizlenmişti? Herkez beni, gülmeyi seven, asla ağlamayan duygusuz bir kız sanıyordu. Öyle değildim işte. Sadece kardeşimin, hayata gözlerini yummadan önce " Hep mutlu ol birtanem. " deyişini gerçekleştirmeye çalışıyordum. Zordu... Çok zordu. Deli gibi ağlamak isterken, gülmeyi bir zaaf haline getirip sürekli gülmek çok zordu. Her gece, sessizce ağlarken, kimsenin yanımda olmaması çok zordu. Ama en çok koyan şeyde, hergün, dolgun dudaklarım kardeşimin yumuşacık yanağına konmuyor oluşuydu... O daha 12 yaşındaydı. Ne istemişti ondan? O daha hayalini kurduğu arabayı alıcaktı. O daha bir kızın gülüşüne aşık olup onunla mutlu bir hayat kurucaktı.
Gözlerim yavaş yavaş dolarken, hemen aklımdan Batu' yu atmaya çalıştım. Ama olmuyordu işte! Bir kere aklıma geldi mi, o gün bana zehir oluyordu. Psikolağa gittiğim günler, hastaneye yatırıldığım haftalar, göz yaşı akıttığım saatler ve en cok da Batu' nun, gözleri yarı açık bir şekilde, ağzından kan gelirken " Seni çok seviyorum prenses... " demesi geliyordu aklıma.
-" Peki. Eeee... Şey, hadi kalkalım Tina. "
Ayağa kalktığım gibi, Su' yu beklemeden arkamı dönüp gidicektim ki, Gökalp' in kolumdan tutmasıyla ona doğru döndüm. Allahım, ne olur gözlerim kızarmamış olsun. Kaşları çatık bir şekilde gözlerime baktığında gözlerimin çoktan kızarmıs olduğunu anladım.
-" Bir sorun mu var? "
Ona " evet! " diye bağırıp, sarılarak hıçkıra hıçkıra ağlamayı o kadar çok istiyordumki... Buna ihtiyacım vardı. Göz yaşlarımla acımı hafifletmeye ihtiyacım vardı. Her göz yaşında bir acının eksildiğini düşünürdüm. Yine acımın dinmesini istiyordum. Kalbime bıçak saplıyorlarmış gibi hissetmek istemiyordum. Gözlerim yine dolunca hızlı hızlı gözlerimi kırpıştırdım.
-" Ha-hayır. Bir sorun yok. "
-" Tina... Ne oldu? "
Dudaklarımı birbirine sıkıca bastırdım. Ağlamamalıydım! Kimse beni ağlarken görmemeliydi.
Su ne olduğunu anladığı için, yanımıza gelip kolumu tuttu. Beni en iyi tanıyanlardan biriside Suydu zaten. Anlamasa şaşardım.
-" Gökalp... Biz gidelim artık."
Su' ya, içimden binlerce defa teşekkür ederken, Gökalp kolumu bıraktı ve emin olmayan gözlerle bana baktı. Sanki bırakmak istemiyormuş gibiydi...
Dişlerimi göstericek bir şekilde, zorla sırıttım. Ağlamak yok Tina!
-" Peki... Üstünü değiştirmeyi unutma. Saçınıda kurut... Sunizitin var zaten. "
Sırıtmam silindiğinde, gözlerim şaşkınlıkla kocaman açıldı. Sunizitim olduğunu nerden biliyordu? Bunu bizim kızlar bile bilmiyordu...
-" Neyse, görüşürüz. "
Pot kırmış olduğunu anlamış olucak ki, telaşla arkasını döndü ve Tuna' nın yanıma gitti.
Su da kolumdan tutup sürükleyerek beni otelin içine soktu. Hala şaşkındım. Nerden biliyorduki? Nasıl...
-" Tina... İyimisin? "
Şu soruyu bana sormaktan vazgeçseler ne güzel olurdu. Tina her zaman iyiydi! Ben her zaman iyidim. Kötü olamazdım. İyiydim işte...
-" İyiyim Su. "
-" Yalan söyleme! Ağlıycaktın nerdeyse. "
-" Ama ağlamadım! "
Bağırışımla oteldeki bir kaç yüz bize dönünce, sesimi biraz daha alçalttım. Su bile şaşkındı. Benden, böyle ani bir tepki beklemiyordu herhalde. Ama buna alışsa iyi olurdu. Ben dengesiz bir kızdım. Sabah ne kadar mutluyken, şuan ağlamamak için zor duruyordum. Ruh halim hep değişiyordu. Buna alışması gerekirdi.
-" Tina... Sen iyi değilsin. "
-" Ya Su, iyiyim ben. İ-yi-yim! Şimdi izin verirsen, babamı görüceğim. "
Ne diyceğini beklemeden, arkamı döndüm ve yürümeye başladım. Kafetaryadaki herkez bana bakıyordu. Onları umursamadan asansöre binip, babamın odasının olduğu kata geldim.
Kapısının önüne gelince, derin bir nefes aldım. 1 aydır, ona sarılarak uyuyamıyordum. Çok özlemiştim... Kapıyı tıklatmadan açınca, hızlıca koştum ve bana hiç benzemeyen, esmer babamın boynuna atladım. Bir saniye bile tereddüt etmeden, bana kimsenin sarılamayacağı gibi sımsıkı sarılınca, göz yaşlarımı daha fazla tutmadım ve hüngür hüngür ağlamaya başladım. Babamda, benim bu yönümü biliyordu işte. Sürekli ağlayan, duygusal, acı yönümü.. Diğerleri ise, sürekli gülen, cıvıl civıl, eğlenceli yönümü...
Gözyaşlarım daha da arttığında, babam kollarını daha çok sıkılaştırdı. Ama bu sefer olmuyordu. Her gözyaşımda bir acım eksilmiyordu. Sanki, daha çok artıyordu...
-
Kaldığımız odanın kapısını açınca, karşımda dikilen 3 kızı görmeyi zaten bekliyordum da kapıyı açar açmaz mı canım?
Senay; kollarını göğsünde birleştirmiş, tek kaşı havada, Ceylan; ellerini beline koymuş ve bacaklarını iki yana açmış, Su; elini çenesine koymuş, gözleri kısık bir şekilde bana bakıyordu.
Hepsi aynı anda " Anlat! " dediğinde, anlaştıklarına emindim. Tesadüf olamazdı.
-" Kardeşim aklıma geldi. "
Onları kenara itip, yatağımın üstüne oturdum. Hepsi üzgün bir şekilde karşımda dikildiklerinde, konuşmalarıma izin vermeden ben konuştum.
-" Kızlar, kapatın konuyu. Bana bu kadar duygusallık aşırı fazla. "
Hepsi dediğimi onaylayınca, derin bir nefes verip bende bugünü unutmaya çalıştım. Mesela 3 saat boyunca ağladığımı...
Suyla Ceylan karşımdaki yatağa otururken, Senay da yere oturdu ve bağdaş kurdu. Normalde mallaşırdı ama kardeş konularında fazla hassas olduğu için çenesini açmıyordu. Eminimki şuan Batu' yu düşünüyordu.
-" Eeeee, sen niye ıslaktın bugün? "
Su' ya yine içimden teşekkürler ettim. Birisinin bu boğucu havayı dağıtması gerekiyordu.
-" Islakmıydı ki? "
Ceylan' ın dediğine güldüm. Savaş' a bakmaktan görmezdi tabi.
-" Havuza düştüm. "
-" Yav kızım, bir kerede rezil olma. Yuh yani! "
-" Ceylan sen beni boşverde Savaş' a ne yaptığını söyle. En son çocuk ayaklarını götüne vura vura kaçıyordu."
-" Ahaahha! Aynen ne yaptın çocuğa? "
Su da beni onaylayınca, Ceylan yine sinirlendi. Anlaşılan Savaş onu gıcık etmişti. Aslında Savaş iyi birisiydi. Yani bana öyle gelmişti. Sadece biraz fazla çapkındı.
-" Ya of! Şerefsiz, beni bütün otele rezil etti. Onu kovalarken bi çocuğa, kaş göz işareti yaptı. Çocuk da bana çelme attı ve yerle ilişkiye girdim, gardeşlerim. Birde hayvan gibi güldü, piç kurusu! "
Olanlara ve Ceylan' ın bunları anlatırken ki yüz ifadesine kahkahalarla gülmeye başladım. Ceylan, heran bir tarafından döner bıçağı çıkartıp, beni deşicekmiş gibi bakıyordu ama gülmemi durduramıyordum. Keşke bende orda olsaydım ya!
-" E kanka, bende olsam bende gülerdim. "
-" Hahahaha! Aynen. Su' ya katılıyorum. "
Hala gülerken söylediğim şey üzerine Ceylan, bana dil çıkarttı. Tabi bende ona çıkarttım.
-" Zaten siz orda olsanız, bütün otel anırmalarınızla yıkılırdı. O yüzden orda olmadığınıza dua ediyorum."
-" Hı-hı. Çok bilmiş. "
Su' yun yerinde olsam, Ceylan' ın ters bakışları üzerinde anında yanından kalkardım ama Su, kımıldamadı bile.
-" Ya kesin sesinizi be! Zaten Savaş' a hala gıcığım, hıncını sizden çıkartırım valla. "
Su bacak bacak üstüne atıp, dudağını yaladı ve Ceylan' a döndü.
-" Sen neden bu kadar çok takıyorsun ki bu çocuğu? "
Asıl günün sorusu, Su' dan gelmişti. Acaba neden takıyordu? Ama yok. Ceylan, öyle hemencecik, şıp diye aşık olmazdı. Helede onu böylesine sinirlendiren birisine asla aşık olmazdı.
-" Ya kızım, beni gıcık ediyor. Onun yüzünden yere yapıştım! Ama o yarın görür gününü. "
-" Ya hayır! Yarın kız günü yapalım bence. Pijama partisi falan. "
Konuşmaya hiç katılmayan Senay konuşunca, onun asıl amacının pijama partisi olmadığını tabikide biliyordum. Onun için pijama partisi,abur cubur demekti ve bu yüzden istiyordu. Aç işte! Herzaman aç.
-" Olur ama bu sefer abur cuburları kesinlikle sen almıyorsun. "
Anında Su' yu onayladım. 2 hafta önceki pijama partimiz, Senya sayesinde zehirlenerek sonlanmıştı. Gerizekalı arkadaşımız son kullanma tarihine bakmadan 7 paket cips alıp, bize zorla yedirirse böyle olurdu tabi. Birde çiğköfte pastası yapmıştı. Kokusundan iğrenen Ceylan, bütün gün burnunda mandalla gezmişti. Ve günün sonu, benim kıçıma terlik yememle son bulmuştu. Çünkü Senay malı, dizilerden özenip, çiğköfteyi beyaz olan tavanımıza atmıştı. Ve çiğköfte de orada yapışıp kalmıştı. Babamda, annelerin meşhur terliğini hiç aratmadan, kıçıma şaplağı yedittirmişti.
-" Ya valla bu sefer abartmıycam. Söz. Valla. Cidden. "
Senay' a koca bir ' nah ' çekmek istiyordum ama terbiyemi bozmak istemedim. Evet sabah ellilerinde, yaşlı bir teyzeye, el haraketi çeken kız, şuanda terbiyesini bozmak istemiyordu.
-" Peki, Senay. Sen al. "
Senay, sevinçle ellerini birbirine çarparken, Su, bana uyarıcı bakışlar atıyordu. Onu umursamdım çünkü Senay' ın almasına izin vermeseydim, sabaha kadar başımın etini yiyceğini biliyordum. Hiç gerek yoktu. Başım zaten feci ağrıyordu.
-" Tina... Gökalp, senin sunizitin olduğunu nerden biliyor? "
Bu sefer içimden, Su' ya küfürler etmeye başladım. Çeneni kapasan olmuyor değilmi? İlla beni düşünmeye iticeksin.
-" Hassiktir! Senin sunizitin mi var lan? "
-" Varsa Gökalp nerden biliyor? "
Heh... Su yermiyor birde Senay' la Ceylan' ı çek. Sanki ben biliyordum. Hiç bir fikrim yoktu ki. Senay bile bilmiyordu zaten. O nerden biliyordu? Yüzmeyi bilmediğimide biliyordu büyük bir ihtimal. Zaten bana olan bakışlarını saymıyorum bile. Bana bakıp bakıp içten gülümsemesini... Daha dün tanışmıştık!
-" Bilmiyorum, kızlar. "
-" Bana bak, bu sapık falan olmasın? Belki daha önceden de tanıyordur seni? "
-" Offf, saçmalama Senay ya!"
Olabilirmiydi? Beni daha önceden tanıyor olabilirmiydi? Yok canım! Nerden tanısın? Hem ben onu daha önce hiç görmemiştim.
-" Ya, neden olmasın Tina? Bilemeyizki. "
-" Ceylan... Saçmalamayı kesin! Ben daha önce onu hiç görmedim bile."
-" Belkide gizli sa- "
-" Yeter Su! Şu konuyu kapatın lütfen. "
Ceylan' la Su telefonuna bakmaya başlayınca, Senay da tuvalete gitti. Şu konunun kapanması iyi olmuştu. Kafayı takmak istemiyordum. Artık düşünmek istemiyordum.
Cebimi yoklayıp, telefonuma baktım ama yoktu. Nerde ya bu telefon? Hızla ayağa kalkıp, arka ceplerimede baktım ama yoktu. En son cebimdeydi.
Ah! Yapma ya... En son havuzun ordaki küçük masaya koymuştum. Şuan resmen ağlamal istiyordum! Çalmışlardır onu ya.
-" Kızlar, ben bi havuzun oraya gidip geliyorum. "
-" Tekrar düşmek için mi? "
-" Ceylan... "
-" Tamam, tamam. Hadi git. "
Koşarak odadan çıktım ve asansörle zemin kata indim. Allahım ne olur yerinde olsun... Aptal kafam! Nasıl dana kadar note 4' ü unutuyorum ki?
Hızlı adımlarla otelin dışına çıkıp, telefonu koyduğum küçük masaya doğru yöneldim. Ama bacaklarım bir anda istop etti. Gökalp... Şezlongta uyuya kalmıştı. Başı yana doğru düşmüştü ve ince dudakları aralıktı. Bir saç tutamı alnına düşmüştü. Bu çocuk uyurken bile kusursuzdu!
Alnına düşen saç tutamına, parmağımı dolayıp oynamak istiyordum. Aralık olan dudaklarından çıkan sıcacıl nefesini, kulağımla dinlemek istiyordum. Çünkü öyle bir görünüm veriyordu.
Başımı hızla iki yana sallayıp, bir adım attım ki bu sefer şoklama geçirdim. Elinde benim telefonum vardı! Telefonumu mu karıştırmıştı? Su' yu dinleyip telefonuma biran önce şifre koymalıydım. Parmak uçlarıma, sessizce yanına gittim ve uyandırmamaya gayret ederek telefonumu elinden aldım. Biraz kıpırdansa da uyanmamıştı. Ama uyansa iyi olurdu yoksa burda üşüyebilirdi. Üstüde açıktı.
Şezlongun yanında duran, kırmızı battaniyeyi alıp üstünü örttüm. İşte şimdi uyuyabilirdi.
Arkamı dönüp giderken, telefonu açtım ve neye baktığına baktım. Sadece resimlerime bakmıştı. Ve gülümserkenki fotorafıma bakarak uyuyakalmıştı.
Kafamın üstünde, bir sürü soru işareti oluşurken, telefonu kapattım ve tekrar cebime tıktım. Ne olduysa oldu! Nede olsa yakında kokusu çıkardı. Hiç bir sır saklı kalmazdı...

Selam şekerfareciklerimmm!!! Multide Tina kızımız var. Umarım bölümü beğenmişsinizdir. Yeni bölüm, söz vermiyim ama en geç 4 gün sonra gelir. Kendinize iyi bakın şekerfareler.

4 Kızın 4 ErkeğiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin