✳KAÇIŞ-2

142 9 1
                                    

45 dakika sonra İstanbul'a kaçıyordum.
**********
Her ne yaşarsam yaşayayım mutlu olmayı yani mutlu olabilmeyi öğrenmiştim. Hayattan hiç bir zaman büyük şeyler beklememiştim. Küçük bir tebessümle bile mutlu olmayı öğretmiştim kendime çünkü bazılarımız şanslı değildik en azından ben değildim. Ve bu şansları biz kendimize yaratacaktık.Hep buna inanmıştım.
Anne ve babamın ölümünden sonra her günüm zor geçmişti ama yinede kısmen mutlu olabiliyordum. Çünkü hayata tutunmamı sağlayacak biri vardı teyzem Çiğdem. O benim ailemdi. Ona o kadar borçluyum ki şuan benden bir haber işlerini hallediyordur.
Kuzum ya kim bilir beni kaç kere aradı? Aslında onu dinlemeliydim. "Ben Brezilya'dan döndükten sonra gidersin." demişti. Ama ben nerden bilebilirdim plan yapıp beni zorla evlendireceklerini.
2 haftadır neler çekiyorum ben. Zilyon kere söyledim onlara evlenmek istemediğimi. Bir anda telefona gelen mesajla irkildim. Kilidi açıp mesaji okudum. Otobüs kalkmadan 5 dakika önce orada olmam gerektiğine dair bir mesajdı.
Hemen çantamı aldım, bir an evvel çıkmalıydım buradan.
Kapıdan çıkamazdım ya! Hemen pencerenin yanına gittim ve camı açtım ikinci kattaydım. Allah aşkına kim gelin odasını ikinci kata yapar ki! Ya iç ses biraz sus şimdi zamanı değil bak valla.

Kenara bıraktığım çantamı alıp aşağı attım. Allah'tan aşağıya oturmak için puf yastıklar koymuşlar ve şansa bakılırsa kimse yok.
"Ya Bismillah" diyerek kendimin aşağı attım. Allah'tan ayakkabılarımı çıkarmıştım yoksa topuklar karnıma girerdi.
Ayakkabımı ve çantamı alıp etrafı kolaçan ettim. Ayakkabılarımı giydikten sonra gelinliğimin kuyruğunu tutarak hızlıca arka kapıya yöneldim.
Yemin ediyorum bunlar saf ya benim kaçacağımı hesaba katmamışlar.
Serra Seçgin'in onlara boyun eğeceğini düşünmüşler kıyamam ya!
Arka kapıdan çıkar çıkmaz koşmaya başladım. Taksi bekleyemezdim burada. Hemen fark edebilirlerdi beni bu yüzden hızlıca otobüs durağına koştum.
Allah'tan otobüs bizim evin bir alt sokağında duruyordu.

Durağa geldiğimden beri etrafa gözlerimi devirerek bakıyordum. Bu ne ya hayatlarında sanki hiç gelin görmemişler! Bir de sabahtan beri teyzenin biri bana dik dik bakıyor. Tam ağzımı açmış bir şey diyecekken otobüs geldi. Ve şansıma dolu değildi.
Eee benim akpilim yok ki!
Şöföre "Basmasam olmaz mı?"bakışı attım yani attığımı umuyordum.
Tam "Fazla akpili olan var mı?" diye bağıracaktım ki 30-35 yaşlarında bir abla "Tamam tatlım sen otur ben basarım." dedi. O sırada bende oturacak bir yer arıyorken sırtımda bir el hissetim. Arkamı dönmemle akpil basan kadınla burun buruna gelmem bir oldu.
"Gel şöyle oturalım. O ayakkabılarla ayakta duramzsın!" dedi. E haklıydı kadın ama bu ne ilgi?
Görende sanarki düğünden damat kaçtı ve gelini tesseli ediyorlar.

Bütün gözler üstümdeyken ortalarda bir yere geçtik ve cam kenarına oturdum. Yanımada o abla oturdu. Karşımda 19-20 yaşlarında ultra yakışıklı bir çocuk oturuyor ve bana gözlerini dikmiş bakıyor.
Hayır sadece o baksa neyse bütün otobüs bana bakıyor. Aldırmamaya çalışarak ablaya döndüm. "Gerçekten çok teşekkür ederim" dedim ve gülümsedim.
Çaktırmadan karşımadaki çocuğa baktım ve onun hala bana baktığını gördüm. Zaten gerginim bir de bana dik dik bakıyor.
Daha fazla dayanamadım ve bağırmaya başladım. "Allah aşkına oturduğumdan beri dik dik bakıyorsun. Hayatı da hiç mi düğünden kaçan gelin görmedin? Sabahtan beri üstümde olan gözlerini oyarım senin!" dememle insanlar bana garip garip bakmaya başladı. Tekrar ağzımı açtım tam bir şey diyecekken ineceğim durağın adı otobüste yankılandı. Ayağa kalkıp gelinliğimin arkasını titarak orta kapının açılmasını bekledim ve o kısa sürede çocuğa "Bu suratı sakin unutma!" bakışı atıp otobüsten indim.
Çok az vaktim vardı ve ben geç kalmak istemiyordum. Koşarak eve vardım ve evin bahcesine hızlıca girdim.
Çabucak anahtarı alıp kapıyı hızlıca açtım. Bu gelinlikle hareket etmek zordu ama acele etmeliydim. Merdivenlerden koşarak çıktım. Odama girip ayakkabılarımı fırlattım. Dolabımdan hızlıca bavulumu çıkarttım ve içine ne gerekiyorsa onu koydum. Üstümü değiştiremezdim çünkü gelinliği çıkarnak 1 saat sürerdi. Her şeyimi bavula yerkeştirdikten sonra son bir kez odama baktım. Belki bir daha dönemeyecektim.
Aslında şuan teyzeme haber vermeliydim ama sonraya bıraktım.

Duvardaki saate baktım çok beğenerek almıştım. Tekrar saate baktım 15 dakika vardı otobüsün kalkmasına. Koşarak merdivenlerden indim. Ayakkabılıktan hızlıca converslerimi alıp giydim.
Son bir kez eve baktım. Neler yaşmıştım burda.
Valizimi bir çırpıda alıp bahçeye çıktım ve kapıyı kilitledim.
Hemen taksiyi aradım. 1-2 dakika sobra taksi geldi.
Bavulumu bagaja yerleştirdim ve arkaya oturdum.
"Otogara gidebilir miyiz?"dedim bana dikiz aynasından bakan taksiciye.
"Emin misin?"diye sordu taksici. Ya anlamıyorum bu insanlar niye benim yaptıklarımı sorguluyor.
"Evet amaca eminim. Biraz hızlı olabilirsek otobüsü kaçırıcam."dememle
"Düğünden mi kaçıyorsun?"demesi bir oldu.
Sabır dileyerek yukarı baktım.
"Evet amca! Zorla evlendiriyorlar beni. Şey bir de sorarlarsa gelinlikli biri taksi çağırdımı falan diye. Yok dersin olur mu?"dedim şirin bir sesle.
"Olur kızım iyi yapmışsın hayatını karartmaya ne gerek var!"dedi sevecen bir sesle. Bende ona gülümseyerek baktım.
"Geldik kızım." dedi.
"Borcum ne kadar?" dedim taksimetreye bakarak.
"Ne borcu kızım. Hadi inde kaçırma otobüsünü."dedi.
Hızlıca indim bagajı açıp bavulumu aldım.Arabanın ön tarafına geldim "Teşekkür ederim amca."dedim ve el salladım. Ben böyleydim işte 2 dakika önce sinir olduğum amcaya şimdi gülümseyerek el sallıyordum.

Bilet satılan yere geldim. "İyi günler. Ben 15:55 İstanbul seferine internetten bilet ayırtmıştım."dedim hızlıca.Görevli önce beni süzdü sonra "Hmm kimliğinizi alabilir miyim?" dedi ve zaten önceden elimde tuttuğum kimligimi uzattım.
"Serra Seçgin?" dedi sorarcasına. "Evet."dedim mırıldanarak. "Buyrun biletiniz. İkinci otobüs!" dedi. Parayı uzatıp hızlıca teşekkür ederek otobüsün olduğu yere geldim.
Alışmıştım insanların bana bakmasına. Artık aldırış etmemeye başladım.

Hızlıca otobüse binip koltuğuma oturdum. Cam kenarıydı zaten cam kenarı olmasaydı cam kenarına otururdum. Prensip meselesi.
Camdan dışarı baktım çok özleyecektim Ankara'yı. 12 yıldır burada oturuyordum.
İstanbul'da doğmuştum. O malum kazadan sonra teyzemle buraya taşınmıştık.
Yanıma birinin oturmasıyla irkildim.
Kafamı kaldırıp baktığımda benim kadar olmasada mavi gözlere sahip bir çocuk oturdu yanıma benim yaşlarımdaydı galiba.
Şununla evlenseydik ne olurdu ya! İşte bu da benim iç sesimin sürtük tarafı. Tam iç sesime sövecekken bir elin gözümün önünde sallanmasıyla elin sahibine döndüm.
"Rahatsızlık verdim ama gelinliginin kuyruğunu çekebilir misin? Oturucamda." dedi kibarca.
"Ha pardon! Dalmışım özür dilerim." diyerek kuyruğu çektim.

"Merhaba ben Barış." diyerek elini uzattı. Şaşkınca eline baktım. İnsanların benimle iletişim kurmalarına alışkın değildim.
Bir an afalladım ama belli etmeden bende ona sağ elimi uzattım.
"Bende Serra memnun oldum." dedim.
"Kaç yaşındasın sen? Yani yanlış anlama gelinlik giymek için fazla küçüksün!" dedi biraz çekinerek sormuştu bunu.
"O yüzden kaçtım ya zaten!" dedim yüzümü buruşturarak.
Tam ağzını açmış bir şey diyecekken telefonum çaldı.
Can arıyordu. Farketmişlerdi galiba.
"Bence telefonunu kapatmalısın! Polise giderlerse yerini tespit ederler." dedi tatlı bir ifadeyle.
Ben seni yerim ya. İÇ SES! Tamam sustum. SONUNDA!

Hemen telefonumu kapattım. Normalde insaar bana bu şekilde akıl verirlerse yapmazdım ama hic bu kadar kibar ve tatlı bir erken görmedim. Yani öyle çok erkek deneyimim olmadı. Aslında hiç olmadı. Olmasında zaten öyle şeylerle bizim okuldaki kızlar ilgilenirdi. Yani onlar sevgiliden çok yatıcak erkek arıyorlar kendilerine.
Töbe töbe affet Allah'ım. Neyse ya!
Bunları düşünmeyecektim artık çünkü yeni bir hayata başlıyordum. Artık Ankara yoktu benim için.
Artık İstanbul'da yeni bir hayat başlıyordu benim için.
Son bir kez daha Ankara'ya baktım.
Yeni bir şehir, yeni bir okul, yeni insanlar ve yeni bir hayat...



Psikopat'ın GeliniHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin