Bir kelebek tüm ömrünü bir güne sığdırabiliyor, biz güzel bir günü ömrümüze sığdıramıyoruz. Hadi kelebek olup uçalım o zaman!
Meryem'den
Okulu bitirdiğimde en çok neye sevinmiştim biliyor musunuz? Artık erken kalkmak gibi bir zorunluluğum olmayacaktı. Ama bunu her zamanki aptallığımla düşünmüştüm tabi. İş diye bir şey var , okulu bile bize özletebilecek! Bu arada aptal falan dediğime bakmayın, çok zekiyimdir aslında. Şimdi siz beni annem uyandırıyor falan zannedersiniz, yok öyle bir şey. Annemler Ankara'ya taşındılar ama ben burada, İstanbul'da kalmayı tercih ettim. Ne de olsa artık 24 yaşındayım, başımın çaresine bakarım dedim ama sonuç ortada. Yani anlayacağınız tüm dünyanın nefretini kazanmış alarm denen o aletin çığlıkları ile uyanıyorum her sabah. Çok konuştum ben artık uyansam mı acaba... Güç bela gözlerimi açtığımda her şey o kadar bulanıktı ki hala rüyada olduğumu düşünmeye başladım ama unuttuğum bir şey vardı. Gözlüklerim! Çekmecenin üzerindeki kurtarıcılarımı alarak gözlerime taktım. İşte her şey artık olması gerektiği gibi görünüyordu. Her sabah yapılması gereken diş fırçalama, yüz yıkama gibi işleri bitirdikten sonra nihayet kendime gelmiştim. Saçlarımı taradım, mor bir t-shirt, siyah bir pantolon giydim ve çantamı kaptığım gibi evi terk ettim. Evet, makyaj da yapmadım, kahvaltı da etmedim, çünkü geç kalıyordum. Ama ben böyle iyiydim ya. İşe gitmeyi sevmemin iki nedeni var; birincisi, ben fizik tedavi uzmanıyım ve işimi çok seviyorum. İkincisi, uzun yalvarışlar sonucu babama üstü açık bir kırmızı araba aldırabilmiştim, işe onunla gidip geliyordum. Bu bizim bütçemizi biraz zorlamıştı ama benim en büyük hayalimdi! Ben genelde işe geç kalmazdım. Ama küçük bir aksilik olsaydı tüm gün biri diğerini izlerdi. Ve bu 10 yaşımdan beri hep böyleydi. Geç uyanmakla bu zinciri artık başlatmıştım ve geri dönüşü yoktu. Şöyle ki, koşarak arabamı almaya giderken ayağım kaydı ve bahçemdeki küçük yüzme havuzunun içine düştüm! İçimde vaktinde yetişmek için beslediğim tüm umutlar akıp havuzun suyuna karışırken Melahat Hanım'ın sesi şimdiden kulaklarımda çınlıyordu. O nasıl yoğun bir sestir öyle!
Volkan'dan
Sabah sessiz sakin uyanınca baya bir şaşırdım. Normalde bu saatlerde kuzenim olacak o lüzumsuzun lüzumsuz şarkılarının sesiyle güne gözlerimi açar ve bozulmuş sinirlerim yüzünden aklıma her geldikçe ona küfür ederdim. Ama ortada ne müzik sesi vardı ne de o lüzumsuz herif. Bunun arkasında kesin vardır bir şey ama dur bakalım. Her zamanki gibi işe gitmeye hazırlandım ve tam evden çıkacakken dün yeni aldığım motorumun anahtarlarının yerinde olmadığını farkettim. YAKTIM SENİ, MERT!
Ne kadar aradıysam telefona cevap vermedi it oğlu it. Sinirle telefonu yatağa fırlatırken -duvara falan fırlatıp havalı hareketler yapmayı ben de isterdim ama cebimiz müsait değil napalım. Bir gün zengin olursam bunu mutlaka deneyeceğim, hep merak etmişimdir nasıl bir his olduğunu.- yere düşmüş bir kağıt parçası gördüm. Eğilip yerden aldım ve okumaya başladım:
"Günaydın :) -bir de sırıtıyor hıyar beyinli- Ben ve şarkılarım olmadan uyandığın için sinirlisin, değil mi? ;) -sen hele bir gel , ben senin gözlerini kırpacağım- Merak etme, senin hasret çekmene gönlüm razı olmaz! Buralarda iki tur atıp geri döneceğim. Bunu okuduğunda yüz halinin nasıl olacağını tahmin ediyorum. Kaşlar çatılmış, dudaklar gerginlikten dümdüz olmuş, çenen kaskatı kesilmiştir şimdi. Ahahaha lan çok komiksin keşke orada olup görebilseydim! -yemin ederim bu çocuk benim elimde kalacak bir gün- Eee sana o kadar yalvardım dün izin ver bir deneyeyim diye. Sen motoruna kuzeninden çok değer verirsen olacağı budur . Kapıda bekle beni."
Kağıdı elimde ezerken bunu Mert'e yaptığımı hayal ediyordum. Ama bir işe gidip geleyim daha kötülerini yapacağım ona. Hangi günahımın bedelidir bu çocuk bana?! Başka çarem olmadığı için kapıda beklemeye başladım. Tam 35 dakika sonra gelince artık benim işe yetişme gibi bir ihtimalim yoktu. "Demircioğlu" bankasında çalışıyordum ve orası fazla disiplini ile dikkat çeken bir müessese. Mert'i yok etmek için bir neden daha. Böylelerini öldürmek cinayet sayılmamalı bence sonuçta topluma yardımı dokunacak bir adım olurdu bu. Ama şimdi bir saniye bile kaybetmeden yola koyulmam gerekiyordu. Toplumun iyiliği için yaptığım kahramanlık planları bekleyebilirdi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
LANET #sanssendeyarısması #Wattys2015
HumorFazla ciddiye almayın bu hayatı, nasıl olsa içinden canlı çıkamayacaksınız ~ Necip Fazil