AŞACAĞIZ BİRLİKTE

30 12 4
                                    

Multi Çınar iyi okumalar :)

Kapının sesiyle uyandım. Ne güzel uyuyordum.  Saat de 15:00 olmuş. 10'da yatmıştım. 5 saat uyumuşum. İyi bari. Kendimi de turp gibi hissediyordum. Kapıyı açtım. Yine Taner tabi kimi bekliyordunuz ki? Üzerinde aynı kendi gibi muhteşem bir kazak vardı.(multide var.) Ama bakışları o kadar da muhteşem değildi. Sanki onu reddetişimin acısını çıkarıyordu.
"Git yüzünü yıka gel! Hastaneye gidiyoruz. "
"Neden?"
" Çünkü buraya geldim yoktun. Borcunu ödediğine göre çalışmazsın diye düşündüm. Yine de iş yerine gittim. Rahatsızmış eve gitti dediler. Şuan buradayım ve hastaneye gitmeliyiz."
"Bana sinir olduğunu düşünüyordum. Seni daha doğrusu kimseyi sevemeyeceğimi düşünüyorum demiştim sana. Peki niye hala beni umursuyorsun?"
"Seni değil bebeğimizi umursuyorum."
"Tamam. Bekle madem."
"İçeri davet etmeyecek misin?"
"Ha? Tamam geç içeride bekle. "

Ne bebeği lan umursuyorsun işte beni ne diye yalan söylüyorsun? Sanki bebek var ortada. Olaydı iyiydi ama yok.  Ay şaka maka kaptım dağ gibi adamı be. Olur mu acaba bu iş?  Olur be neden olmasın biraz yüz vereyim gerisi gelir. Adeta kaşlarım azalmıştı. Bu ne ya kirpik namına da bir şey kalmamış gözümde. Kaş ve kirpiklerim dökülmesin daha fazla diye alnıma ve yanaklarıma su değdirip dolabımın yanına gittim. "Ne giysem acabaa ya? Off!" Deyip dolabımın önünde çöktüm.  Uzun uğraşlar sonucu üzerinde gri ve siyah çizgiler olan bir kazak , dizime kadar olan az topuklu botlarım,  siyah kol çantam ve mavi kotumda karar kılarak üzerimi çabucak değiştirdim. Taner'in yanına gidip " Ben hazırım!" Dedim. Bana hayranlıkla bakarak " Çok güzel olmuşsun." Dedi. Kibarca teşekkür ettim ve evden çıktık. Taner'in tam hayallerimi süsleyen kan kırmızısı BMW'si(multide var) evimin önünde binilmeyi bekliyordu. Of ya keşke benim arabam olsaydı bu yavru. Hep kıpkırmızı bir BMW istemiştim ömrüm boyunca. Ee tabi ne kadar hırsızlık yapsam da ben bu arabanın dikiz aynasını dahi alamazdım. Arabanın beyaz deri koltuğuna gömüldüm. Taner de sürücü koltuğuna oturup 'kan kırmızısı BMW'yi çalıştırdı. Normal hızda gidiyordu. İyi bari trafik kurallarına saygılıydı. Aniden "Hala kararın değişmedi mi? " Diye bana bakmadan sordu. Ne desem acaba? Ben de yine mallık yaparak "hem evet hem hayır." Dedim. "Benden hoşlanıyor musun?" Dedi. Benim eşek arısına sokulmayı çoktan hak eden dilim "Hayır." Deyince Taner sinirle "İn arabadan!" Dedi. Ben "Ama Taner! " Deyince uzanıp kapıyı açtı. "Buyur." Dedi sakinlikle bu sefer. Bu adam ne çok duygu değişimi yaşıyordu böyle. Bir şey söylemeden indim hayallerimin arabasından. Piç Taner senden daha piç olan dilim sürçtü. Yoksa evet diyecektim. Ne bokuma arabadan atıyon beni. Hey Yarabbim hey. Artık hastaneye gidemezdim. Restoran evden daha yakındı buraya. 'Belki Çınar gelmiştir.' Diye düşünüp restorana gittim. İşinden başka bir şeyi gözü görmeyen Kemal Amca'ma "Kemal Amca Çınar geldi mi? Ee şey yani Çınar Bey demek istemiştim." Hay dilimi at siksin. Noluyo bugün bana ya? Adam kesin yanlış anladı. "Evet kızım ama yanında sevgilisi var." Hayret ilk defa şansıma Çınar'ım gelmiş. Sevgili sözcüğünü üzerine basarak söylemişti. Aha al yanlış anladı. "Tamam Kemal Amcacığım. Teşekkürler. Ben Çınar Bey'e bir şey söyleyip hastaneye gideceğim." Aslında hastaneye gitmeyecektim ama arkamdan bu kız da domuz gibi ama çalışmıyor denilmesini istemezdim. Çınar'ımın odasına gittim. Kapıyı çaldım. İçeriden bağırma sesleri geliyordu. Taner kızgınlıkla "Gir!" Dedi. Kapıyı açtım. "Ne var!" Dedi. Ay bu şıllık kuzu gibi adamı kudurtmuş. Adam gözleriyle yakıyor her yeri. Tahmin ettiğim gibi Alara orospusu geçmiş Çınar'ımın karşısına ağlıyor utanmadan. Yelloz karı ne olacak. Cevap vermediğimi Çınar'ın "Daha ne kadar bizi izlemeyi düşünüyorsun? " Demesiyle hatırladım. Hemen "Şey ben bir şey konuşacaktım. Ama biraz özel!" Dedim yelloza gönderme yaparak. O da bana bakarak "Ne özeli Çınar? Şimdi de elalemin orospusuyla özel hayatın mı çıktı başımıza? Ben senin hep yanlışlarını görmezden geldim. Hep elalemin karılarıyla yaptıklarını umursamadan ilişkimizi devam ettirmek için savaştım. Şimdi bir de orospuların iş yerine gelmeye başladı. Ve ben buna da susardım ama artık susmayacağım. Tamam mı yeter! Ben bu ilişkiyi devam ettiremem artık. Bitti! Ama ben bu yalanı kim söylediyse amcanla yattığımın iftira olduğunu sana kanıtlayacağım!" Dedi bana sinirle bakarak. Benim şalterler attı tabi. Bu fahişe kendine bakmadan bana orospu diyordu. Nasıl bir oyuncu bu ya gerçekçiliğe bak. Gözlerimle görmesem ben de gerçek sanacağım. Peki ya Çınar? Bu fahişenin söyledikleri gerçek mi acaba karılarla yatıyor mudur gerçekten? Yok be bu fahişe götünden element akıtıyordur kesin. Ben de sana gününü göstermezsem bana da Hale Gökalp demesinler. Bana nefretle bakan fahişeye gülümseyerek "Sen zahmet etme canım. Ben kanıtlarım Çınar'ın amcasıyla yatmadığını." Dedim. Yatmadığını kısmını vurgulayarak. Çınar "Neler oluyor Hale? Ne biliyorsun ki sen?  Dedi. Gülümseyerek "Bekle ve gör! " Dedim. Telefonumun hafıza kartını Çınar'ın laptop'ına taktım. Videoyu bularak açtım ve "İyi izleyin! " Dedim.  Video'nun sonuna geldiğimizde laptop'ı kapattım ve "Gerçekten aranızda hiç bir şey yokmuş." Dedim. Fahişe "Hayatım bu fotomontaj! Gerçekten. İnanma bu orospuya! İkimizi ayırmak istiyor!" Dedi.  Ben de altta kalır mıyım? Yapıştırdım cevabı "Video'dan kimin orospu olduğu çok net olarak belli oluyor seni fahişe!  Bu arada Çınar fotomontaj olmadığını anlamışsındır zaten. Ama yine de söyleyeyim. Ben burada rahatsız olduğumdan izin istemek için gelmeni beklerken, sesleri duyunca masanın altına girdim. Tüm gerçekleri su yüzüne çıkaran  video'yu da bu şekilde çektim. Hatta tüm söylediklerini çekemedim yani. Daha arkandan neler söyledi bu fahişe." Dedim sinirle parmağımı Alara'ya doğru sallayarak. Yüzü kireç gibi olan Çınar Alara'ya doğru dönerek "Sen ne kadar karaktersiz bir insansın ya! İğreniyorum senden de amcam olacak o piçten de. Defol karşımdan!  Yoksa şimdiye kadar kızlara el bile kaldırmamış olan ben, seni öldürürüm! İnan kimse de bana Alara nerede diye sormaz! Çünkü senin gibi beş para etmez orospuların yakınları anca sikecek delik arayan piçlerdir!" Dedi. Ooo fena laf koydu ama. Hak etti mi etti. Çantasını toplarken siyah ojeli parmağını bana doğru sallayarak "Sen göreceksin! Sana bunu ödeticem pis sürtük! " Dedi. Ben de "Hadi canım bir an önce git. Aldığım oksijeni bir kevaşeyle ortak kullanmak istemem." Dedim. Kevaşe yüzü kıpkırmızı olmuş bir şekilde çantasını omzuna taktı ve bana nefret dolu bir bakış atıp defolup gitti. En fazla ne yapabilirdi ki? Çınar hala sinirle soluyordu. Canım ya boynuzlanmış haberi yok. "Sen nerden öğrendin? " Dedim. Kızgınlıkla "Zaten şüpheleniyordum. Ama elimde kanıt yoktu. O yüzden bir şey demiyordum. Ama bugün ben çiftlikteyken amcama Alara'yı evine bırak demiştim. O da "Tamam." Demişti. Bir yarım saat sonra evine gelmiş mi diye Alara'yı aradım.  Bana utanmadan "Geldim hayatım." Dedi. Geldik demedi. Arkadan da amcamın fısıltısını duydum. O adi herif "Alara hadi yavrum kapat telefonu. Benimki sabırsızlanmaya başladı."Diyordu. Utanmadan hem de! Sevgilim olacak fahişe de "Sus tamam geliyorum. Duyacak şimdi! " Deyince bozuntuya vermeden "Tamam hayatım. Bugün dönüyorum ben de. Orada işim çıktı." Dedim. Buraya gelip onu çağırdım ve " Yakın bir arkadaşım söyledi." Dedim. İnkar edip durdu. Nerdeyse inanacacaktım. Ama sen gelip beni bir yanlış daha yapmaktan kurtardın. Sana  ne kadar minnettar olsam azdır." Ay canım ya " Önemli değil." Dedim. "Bu iyiliğini ödemek istiyorum. Anladığım kadarıyla çalışmayı seven bir insan değilsin. Sadece paraya ihtiyacın var. Artık istemezsen çalışmayabilirsin. Maaşını da 5000 TL olarak vereceğim. Ayrıca seni yarın akşam yemeğe davet ediyorum. Numaranı ver. Sana gideceğimiz yeri mesaj atarım. " Dedi. Oh ne güzel!  Zaten çıkacaktım işten. Maaş almamak umrumda değildi. Ama artık hem maaşımı almıştım hem de çalışmayacaktım. Teşekkür  edip numaramı verdim. 5000 TL'lik çeki de alıp restorandan çıktım. Eve gidip biraz dinlenmeliydim. Yavaş adımlarla eve gittim. Kendime sandviç yaptım ve yanına da sıcak su ısıtıp kuşburnu yaptım. Yemeğimi yedikten sonra kitap okudum yarım saat. Kitap okurken burnum kanamaya başladı. Burnumdan akan kan güzelim kitabı mahvetti. Off gitti canım kitap. Diye düşünerek burnumun kanını durdurdum. Çok zor durdu. 1 kilo gitti heralde. Bu aralar zaten çok kanıyordu nedense.  Hastaneye de hala gitmemiştim. Canım sıkılmaya başlamıştı. Saat de 5'e geliyordu. Kapının çalışmasıyla ilk defa Oflamadan kapıyı açtım. Yine Taner. Yeter be! İyi ki evimi öğrenmiş he. Günde 5 vakit geliyordu artık. Hem bi yağlayıp bir dağlıyordu beni. " Hastaneye gidelim yürü. İlk geldiğimde kafam yerinde değildi. Affet. Ne bileyim. Sebebini bilmediğim bir şekilde bağlandım sana. Restoran'da rahatsız olduğunu söylediklerinde çok korktum bir şeyin var diye. Kabalığım için de özür dilerim. Seni indirdikten sonra arabayı sakin bir yere çekip iyice düşündüm. 'Ben ne yapıyorum?' Diye. Beni sevmek zorunda değilsin. Sanırım bunu kabullenemediğim için öyle oldu. Ama yine de ben seni platonik de severim. Hadi gel! Sana bir sözüm vardı. Hastaneye gidelim." Dedi. Ben de "Ben zaten "Benden hoşlanıyor musun? " Diye sorduğunda dilim sürçtüğü için "Hayır!" Dedim. Aslında olan ise evet hoşlanıyorum." Dedim. Gülümseyerek "Şuan dünyanın en mutlu erkeğiyim. " Dedi.  Tebessüm ederek evden çıktım. Taner'in aşık olduğum arabasına binerek hastaneye doğru yola çıktık. Nihayet hastaneye gelmiştik. Çok garipti bu adam altında süper ötesi bir BMW var, özel hastaneye gitmiyor. Zengin mi fakir mi belli değil. Hastaneye girdik. Acil'den muayene oldum. Saçlarımın, kaşlarımın ve kirpiklerimin döküldüğünü; sık sık karnımın ağrıdığını ve kendimi bir halsiz bir turp gibi hissettiğimi söyledim. Başımın döndüğünü ve burnumun kanadığını da ekledim. Kan tahlili yaptırdık. Tahlili beklerken doktor Taner'i çağırdı. Taner "Sen gelme." Diyerek gitti. Muayene odasının camından konuşmalarını izliyordum. Ama sesleri gelmiyordu. Taner'in yüzü değişti birden. Doktora bağırdı. Ne dediğini anlamadım. Ama hoşuna giden bir şey olmadığı kesindi. Ne oluyor lan ölecek miyim yoksa? Doktor Taner'e birkaç bir şey okuttu. Taner'in yüzü endişeliydi. Camdan bana baktı. Gözleri dolmuştu. Yuh! Kapıyı açıp yanıma geldi. Bana sımsıkı sarıldı. Öyle bir sıkıyordu ki?, boğulmadığıma şaşmamalı. Benden ayrıldı.  Dolu gözleriyle gözlerimin içine bakarak. "Seni hiç yalnız bırakmayacağım merak etme. Aşacağız birlikte. "Dedi.

-----------------------------------------------------
Arkadaşlar sizce Hale'nin nesi var? Lütfen yoruma yazın. Bu arada beğendiyseniz lütfen yıldıza basın :) Sizi seviyorum.♡♡

PARAGÖZHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin