Veee 3. bölümle karşınızdayım :) bu bölüm diğerlerine göre biraz daha kısa olabilir :) burayı okumadan geçmezseniz sevinirim; bu hikaye için bir karaktere karar vermeyeceğim, siz kafanızda ne varsa o şekilde okuyun. Yani karakter yok :) oy verenlere çok teşekkür ederim en azından okuyan herkes oy verse çok daha iyi olur çünkü hikaye yazan herkes emek veriyor ve okunduğu halde oy alamayınca bu üzüyor :\ ama yinede teşekkür ederim umarım bölümü beğenirsiniz :)))))) <3 BAŞLIK TOPRAK AMA YANLIŞ ANLAMAYIN TOPRAĞIN AĞZINDAN YAZMADIM.
Arabada çok uykum gelmişti. Evin önüne gelince Toprak eliyle yanağımı okşayarak "Geldik hadi uyan." dedi. Gözlerim kapalıydı ama uyumuyordum aslında uykuya dalmak üzereyken onun sesini duyduğum için uyanmıştım. Bir kaç defa daha beni uyandırmaya çalıştı ama ben inatla gözümü açmadım. Kapının açılma ve kapanma sesi geldi, kısa bir süre sonra benim kapım açıldı. Ve Toprağın bir kolu bacağımın altından bir kolu boynumun arkasından geçti. Beni kucağında eve kadar taşıdı, kapının önüne gelince beni merdivene oturtup çantamdan anahtarı çıkardı. Kapıyı açıp beni tekrar kucağına aldı tam yatağa yatıracakken gözlerimi açtım.
"Günaydın güzel kız." gülümseyip ayağı kalktım. "Uyuya kalmışım kusura bakma."
"Önemli değil." tekrar gülümseyip bu durumda ne demeliyim onu aradım.
"Galiba artık gitmem gerek."
"Imm bir kahve yapsam? Biraz laflarız."
"Aslında çok isterim ama yorgunsun sen şimdi biraz dinlen."
"Hayır, lütfen. Birbirimizi daha iyi tanırız hem, sonuçta komşuyuz." deyip gülümsedim.
"Peki madem."
Mutfağa geçip dolabı açtım ve kahveyi çıkardım diğer raftan süt tozunu alıp 2 tane kupa çıkardım. Kaynattığım suyu bardağa döküp, kahveyi ve süt tozunu ekledim. İşte o müthiş koku...
Kupaları alıp Toprak ve benim oturduğum yere koydum. "Ee sen, kaç yaşındasın?" ona ciddimisin? bakışlarımı atıp güldüm, o da güldü. "15, sen?" deyip tekrar güldüm o da gülerek "16" dedi.
"Sana abi mi demeliyim yani?" karşılıklı gülüştük yine.
"O şerefsizle olayını anlatman için daha fazla beklemelimiyim?" yüzümdeki gülücük anında soldu.
"Daha sonra konuşsak bu konuyu?"
"Seni zorlamayacağım ama daha sonra bu konuyu öğrenmek istiyorum Zeynep. Bu çocuk normal değil resmen havuzda seni sıkıştırdı biz olmasay-"
"Tamam Toprak lütfen sonra konuşalım." dedim gözlerimi kaçırarak. Anlatmak istemiyordum, analttığımda hatırlıyordum çünkü. Ve bu canımı yakıyordu o bir kova su her hatırladığımda tekrar başımdan aşağı dökülüyordu.
"Özür dilerim."
"Önemli değil." deyip gülümsemeye çalıştım. Sonra da biraz çekinerek, "O gün neden o kadar sarhoştun?" diye sordum. Aptalca bir gülümseme yerleşti yüzüne ben anlamsızca bakarken.
"Belki canım yanmıştır?"
Kaşım çatılmış bir şekilde ona bakıyordum. Belki canım yanmıştır? Onu o kadar sarhoş edebilecek ne yaşamıştı acaba? Bir kızmıydı canını yakan? Yoksa aile meselelerimi?
"Biraz daha açıklayıcı olsan fena olmaz." dedim gülümsemeye çalışarak.
"Bu kadar yeter." dedi gülerek. Ben gülmüyordum nedense onun canının yandığını düşünmek beni biraz kırmıştı. O üzülmemeliydi. İyi biriydi Toprak. Düşüncelerimden sıyrılmamı sağlayan bir soru sordu Toprak, "Ailenden bahset biraz." yüzümde aptal bir gülümseme oluştu. "Ailem, sanırım hayatımda iyi olan tek şey ailem. Babamı 2 sene önce kaybettik mide kanseriydi. Amcalarım, halalarım, dayılarım, teyzelerim hepsi bana babamın yokluğunu hissettirmemek için yardımcı oldu. Kalabalık bir aileyiz mesela kuzenlerim öz kardeşlerim gibi. Amcalarım da babam gibiler zaten, en az onun kadar ilgililer benimle. Kısacası hiç bir şeyi aileme değişmem."